Statüko değişirken
Diğer taraftan Başbakan, ‘Kurumlar içinde suç işleyen varsa bunlar aslâ tüm kuruma mal edilemez. İddialar soruşturuluyor, suç işleyen varsa ayrım yapılmaksızın yargı önüne çıkarılıyor’ deyip ‘kurumlararası çatışma’ iddialarını reddederek TSK’ya sahip çıkıyor.
2004 yılından itibaren TSK içerisindeki cuntalaşmalar ve darbe hazırlıkları yargıya intikal etmişken, birbiri arkasından ortaya çıkan eylem plânları, andıçlar ve komplolar, kamuoyunu germiş ve müdahale beklentisine sebep olmuştur. Son olarak, Özel Kuvvetler Komutanlığı’na bağlı Seferberlik Tetkik Kurulu’nda görevli bir albay ve bir binbaşının Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın evini tarassut ederken yakalanmaları, bu gerginliği daha da arttırmıştır. Bu konudaki Genelkurmay açıklaması da hiçbir şekilde tatmin edici bulunmamıştır.
TSK’daki bazı birimlerin ve kişilerin suç teşkil eden bir takım faaliyetlerde bulunduğu artık açıkça anlaşılmaktadır.
***
Bu üzücü olaylara rağmen, demokratik hukuk devletinin işlemeye devam ettiğini gösteren iki noktanın altını çizmek istiyoruz:
Birincisi, Başbakan’ın Genelkurmay Başkanı ve Kara Kuvvetleri Komutanı’nı Başbakanlık ’ta kabul edip kendileriyle üç saat süren uzun bir değerlendirme toplantısı yapmasıdır. Bu durum, TSK’nın en üst iki merciinin demokratik hukuk devleti sınırları içinde kalarak olaylara çözüm yolu aradıklarının bir göstergesidir. Nitekim, bu toplantıdan sonra Seferberlik Tetkik Kurulu’nda yapılan ikinci ve üçüncü aramalar gerçekleştirilmiştir.
İkincisi, Türkiye’de ilk defa, sivil savcı ve polisler bir asker... karargâha girerek araştırma yapmıştır. Bunda, geçtiğimiz yaz TBMM’de kabul edilen kanun ile TSK’nın komuta kademesinin onayının tesiri bulunmaktadır. Diğer taraftan, bu aramaya izin verilmesi, son tarassut olayı ile komuta kademesinin ilgisi olmadığını gösteren ferahlatıcı bir durumdur.
Dün yapılan MGK toplantısında da, son dönemde TSK içinde ortaya çıkan olayların ariz amik değerlendirilmesinin yapıldığını ümit ediyoruz.
Biz, bu gergin ortamın, demokrasinin rayına oturtulması sürecinde meydana gelen geçici bir dönem oluşturduğunu ve en geç gelecek Ağustos Şûrası’nda taşların yerine oturacağını düşünüyoruz. Aksini düşünmek bile istemiyoruz.
***
Dünkü Radikal’deki İsmet Berkan’ın yazısını mutlaka okumanızı tavsiye ediyorum. Berkan bu yazısında, özellikle son yarım asırlık darbe dönemlerinde TSK’nın bakış tarzını ve demokrasiyle ilişkisini çarpıcı bir şekilde açıklıyor. ‘İç düşman’ ve ‘iç tehdit’ kavramlarının yanlışlığını anlatan Berkan, “Türkiye’de rejimi normalleştirmenin ve özlediğimiz Batı standartlarında bir demokratik hukuk devletine dönüşmenin yolu, ‘iç tehdit’ kavramından ve ‘iç düşman’ lâflarından vazgeçmekten geçiyor.
‘İç düşman’ yoktur, sadece suç işleyenler vardır, suçlar da ceza kanununda yazar, savcılarca soruşturulur, mahkemelerce kovuşturulur. O kadar.
Suç ve suçluyla kimin mücadele edeceği de bellidir bir hukuk devletinde, Özel Kuvvetler Komutanlığı değildir suç ve suçluyla mücadele edecek birim.”
Berkan’ın izah ettiği bu demokratik hukuk devleti anlayışının TSK tarafından idrak edilerek benimsemesi, Türkiye’de demokrasinin rayına oturtulmasını sağlayacaktır.
Radikal