DİĞER İÇERİKLER

© Copyright 2023 - Timeturk İnternet Haber

Bu sitede yer alan tüm içerikler Timeturk'e aittir. Kopyalanması kesinlikle yasaktır.

A PHP Error was encountered

Severity: Notice

Message: Undefined variable: currency

Filename: layout/header.php

Line Number: 566

Backtrace:

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\views\layout\header.php
Line: 566
Function: _error_handler

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\controllers\Detail.php
Line: 836
Function: view

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\indexd.php
Line: 315
Function: require_once

A PHP Error was encountered

Severity: Warning

Message: Invalid argument supplied for foreach()

Filename: layout/header.php

Line Number: 566

Backtrace:

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\views\layout\header.php
Line: 566
Function: _error_handler

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\controllers\Detail.php
Line: 836
Function: view

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\indexd.php
Line: 315
Function: require_once

Ku de ta jüristokratik

2010-02-19 09:15:00

Hukuk meşruiyetin temelidir. Modern demokrasilerde ‘hukuk devleti’ ve ‘hukukun üstünlüğü’ anlayışı vardır. Demokratik rejime karşı gayrimeşru ve antidemokratik müdahaleler, meşruiyetin temelindeki hukukun engellemesiyle karşılaşırlar.
Halkın egemenliği anlamındaki ‘demokrasi’ karşılığında, dikta ve oligarşik azınlık egemenliği rejimleri vardır. Bürokrasi, teknokrasi ve jüristokrasi de bu oligarşik egemenlik çeşitleri içerisindedir. Modern demokrasilerde egemenliğin kullanılması, hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamaz (1982 Anayasası, madde 6/2).
Bugüne kadar Türkiye’de darbeler asker tarafından yapılmış; millî egemenlik ve millet iradesi ortadan kaldırılmış ve demokratik hukuk devletinin ilkeleri çiğnenmiştir.
HSYK’da ve yüksek yargıda olanları değerlendirdiği-mizde, meşruiyetin temelinde olması gereken hukuk mercilerinin yetki gaspında bulunarak suç işlediklerini ve âdeta meşrû demokratik hukuk nizamına karşı müştere-ken karşı çıkarak vesayetlerini ilân ettiklerini görüyoruz.
Bu bir ‘yargı darbesi’dir. Buna ‘coup d’ètat juristocratique’ diyebiliriz.
***
Önceki yazılarımızda da ifade ettiğimiz gibi, Türkiye’de artık ‘Darbeler Dönemi’ kapanmaya başlamış ve ‘militarist vesayet’ tesirini kaybetmiştir. Ancak, bu süreçte bazı intibaksızlıkların ve sıkıntıların yaşanması normal kabul edilmelidir.
Oligarşik CHP jakobenizmi, TSK’nın tahrikiyle bir sonuç elde edemeyeceğini görünce, bu defa ‘yargı erki’ni istismar ederek gayrimeşrû egemenliğini devam ettirmeye çalışmaktadır. Artık ümidi, ‘CHP + Yüksek Yargı = İktidar’ formülüne bağlanmıştır.
1961 Anayasası, 1971 tâdilleri ve 1982 Anayasası ile -darbeci-jüristokrat işbirliği neticesinde- seçilmiş sivillerin ‘devlet kazanını pisletmemeleri’ (Evren) için zaten ‘kuvvetler ayrılığı’, ‘kuvvetlerin infiradı ve çatışması’ şeklinde düzenlenmiş ve yüksek yargının işleyişinde yetki aşımı ve gaspı ortaya çıkmıştır.
Diğer taraftan, yüksek yargı, yasama ve yürütmenin yerine geçme konusunda ideolojik şekilde gayret göstermiş; bunun sonucunda da, kuvvetler ayrılığı ilkesi yasama ve yürütme aleyhinde bozularak millî iradenin egemenliği zedelenmiştir. Meselâ; Anayasa Mahkemesi’nin kendisine yürütmeyi durdurma yetkisi uydurması, yasama metinlerinin ‘yerindeliğini’ tespite kalkışması ve anayasa değişikliklerini esastan incelemeye alması, AYM’nin kendisini yasamanın üstüne çıkarması neticesini doğurmuştur. Gene Danıştay’ın, Anayasa’nın 125. maddesini görmezlikten gelerek ‘yerindelik’ kararla-rı vermesi ve kendisini yürütmenin üstüne çıkarması, uygulanan jüristokratik patolojinin somut örnekleridir.
Lâkin, yargıda meydana gelen son olaylar, basit bir yetki gaspı tartışmasının çok ötesindedir. Yargı konusunda, idarî yetki dışında hiçbir role sahip bulunmayan HSYK, tamamen yetkisi haricinde, Anayasa’ya ve kanunlara aykırı olarak mahkeme kararlarını hiçe saymış ve yapılmakta olan hukukî bir soruşturmaya müdahale etmiştir. HSYK, Anayasa’nın, mahkemelerin bağımsızlığıyla ilgili 138. maddesini açıkça ihlâl etmiş ve suç işlemiştir. HSYK üyelerinin ayrıca, TCK’nın 288. maddesine göre adlî yargılamayı etkilemeye teşebbüs suçunu da işlediği görülmektedir.
Bu arada, Yargıtay Başsavcısı, Erzurum, Erzincan ve Habur konusunu incelemeye alarak yetki gaspında bulunmuş ve suç işlemiştir. Yargıtay C. Başsavcısı, hiçbir şekilde ‘Türkiye Başsavcısı’ gibi bir unvana ve göreve sahip değildir. Ayrıca, tam da CHP’nin Gensorusu sırasında bunu yapmış olması, akla bir siyasî işbirliğini getirmektedir.
Yargıtay Başkanı’nın ve üyelerinin de HSYK’da olup bitenlerle ilgisi ve yetkisi bulunmadığı bilinen bir gerçektir. Hele, kendi konusuyla hiç ilgisi olmadığı halde adlî yargıya burnunu sokan Danıştay’ın beyanatı tamamen yersizdir.
Bir yandan siyasallaşmış yüksek yargı mensuplarının HSYK’ya tebrik ve dayanışma ziyaretleri ile diğer yandan CHP milletvekillerinin HSYK’ya ve tutuklu savcıya verdiği destek birlikte değerlendirilirse, aslında olan biten kolayca anlaşılacaktır.
Bu tablo, jüristokratik bir darbenin ve ayaklanmanın olduğunun en bâriz delili mahiyetindedir.
***
1960 Darbesi sonrasında gelen Hükûmetler, genellikle jüristokratik yetki gaspları ve metastaslar karşısında suskun beklemiş ve milletin demokratik haklarını savunmakta fütur göstermişlerdir.
Şükranla kaydetmek gerekir ki, son dönemde yargı vesayetine ve jüristokratik tahakküme karşı demokrasi ve hukuk mücadelesi verilmektedir.
‘Yeni Anayasa’ ve ‘Yargı Reformu’ ile yargının vesayeti mutlaka kaldırılacak ve demokratik hukuk devleti gerçek anlamıyla kurulacaktır.
Görüş Bildir Bizimle Paylaş