DİĞER İÇERİKLER

© Copyright 2023 - Timeturk İnternet Haber

Bu sitede yer alan tüm içerikler Timeturk'e aittir. Kopyalanması kesinlikle yasaktır.

A PHP Error was encountered

Severity: Notice

Message: Undefined variable: currency

Filename: layout/header.php

Line Number: 566

Backtrace:

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\views\layout\header.php
Line: 566
Function: _error_handler

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\controllers\Detail.php
Line: 836
Function: view

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\indexd.php
Line: 315
Function: require_once

A PHP Error was encountered

Severity: Warning

Message: Invalid argument supplied for foreach()

Filename: layout/header.php

Line Number: 566

Backtrace:

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\views\layout\header.php
Line: 566
Function: _error_handler

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\controllers\Detail.php
Line: 836
Function: view

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\indexd.php
Line: 315
Function: require_once

'Çanakkale içinde vurdular beni'

2010-03-21 09:43:00

Sevgili okuyucular, Yüce Allah, Kur’ân-ı Kerîm’inde, ‘Allah yoluna öldürülenlere öldü demeyin; bilâkis onlar diridir ama siz bunu anlayamazsınız’ (Bakara 15) buyuruyor. Bu âyete göre biz, Çanakkale şehitlerimizin 95. doğum gününü kutluyoruz. Çanakkale’de, vatanları ve imanları uğrunda kahramanca savaşarak şehit düşen asker sayımız -bu konuda farklı rakamlar olsa da- 250 bin civarındadır. Bir o kadar da müstevlîlerin kayıp verdiği anlaşılmaktadır.
Türk Milleti, Çanakkale muharebelerinde varını yoğunu ortaya koyarak bir ‘destan’ yazmıştır. ‘Çanakkale Destanı’, Ergenekon, Bozkurt, Oğuz Kağan destanları gibi bir Türk destanıdır ve 250 bin şehidin kanıyla yazılmıştır.

‘Şehitler Günü’nde hüzün ve gurur
Efendim, milletin hislerini terennüm ettiğimden emin olarak, ‘18 Mart’ın ‘Şehitler Bayramı’ adıyla kutlanmasını ve ‘Millî Bayram’ ilân edilmesini teklif ediyorum. ‘Zaten çok bayramımız var’ diye şikâyet etmeyiniz. Cumhuriyet Bayramı haricindeki millî bayramlarda resmî tatili kaldırırsanız, ‘çok bayramlı’ olmanın mahzurlarını bertaraf edersiniz. Bu kadar büyük tarihe sahip bir milletin çok sayıda millî bayramının olmasından daha tabiî bir şey de yoktur. En azından, bu haftayı ‘Şehitler Haftası’ olarak kabul etmeli ve mübarek şehitlerimizi lâyıkıyla anmalıyız.
Sevgili okuyucular, bilir misiniz ki dünyanın hemen her köşesinde ‘Türk Şehitlikleri’ vardır. Gene dünyanın birçok yerinde Türkler’in katledilip gömüldükleri toplu mezarlar bulunur. Merhum Âkif, ‘İstiklâl Marşı’nda ‘Şüheda fışkıracak toprağı sıksan şüheda!’ diye boşuna haykırmamıştır.
1. Cihan Harbi boyunca Türk Ordusu ve bu orduyu bağrından çıkaran Türk Milleti, Kuzey Afrika’dan Kafkasya’ya; Yemen’den, Hicaz’a, Irak’a; Galiçya’dan Dobruca’ya kadar üç kıtada savaşarak destanlar yazmış ve bu toprakları kanıyla sulamıştır. Daha sonra da Gazi Mustafa Kemal Paşa liderliğinde Millî Mücadele’yi gerçekleştirerek ‘Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kurmuştur.
Dünya tarihinde, 10 yıl içerisinde milyonlarca şehit veren ve inanılması güç şartlar altında nüfusunun yarısını kaybeden bir başka millet gösterilemez. Sadece Çanakkale’de 253 bin şehit veren ve hiçbir meşakkate aldırmadan büyük bir imanla mücadelesine devam eden bu Aziz Millet, önüne çıkarılan Ermeni iftiralarına müstehak değildir.
Şu gerçeği de dost düşman herkesin bilmesi gerekir ki, bizim için Çanakkale Şehitleri ne ise, her gün vatan haini terörist cânilere karşı vatan savunmasında şehit düşerek Türk Bayrağı’na sarılı tabutlarında toprağa verilenler de aynı kahramanlardır.

‘Gömelim gel seni tarihe...’
Efendim, henüz yarbay rütbesinde bulunmasına rağmen Atatürk’ün Çanakkale muharebelerinde kilit bir rolü olmuştur. 7-8 Ağustos 1915’te Yarbay Mustafa Kemal, askerinin başına geçerek ‘Size taarruzu değil ölmeyi emrediyorum’ demiş; Conkbayırı ve Kocaçimen’de ilerleyen Anzak kolordusunu geri çekilmeye zorlayarak istilâ edilen yerleri kurtarmış ve cephenin düşmesini engellemiştir.
Anafartalar Kahramanı Gazi Mustafa Kemal, Çanakkale’deki Türk askerini şöyle anlatıyor:
“Karşılıklı siperler arası sekiz metre, yani ölüm muhakkak. Birinci siperdekiler, hiçbiri kurtulamayarak kâmilen şehit düşüyor. İkinci siperdekiler onların yerine geçiyor. Fakat ne kadar gıpta edilecek itidal ve tevekkül ki, ölenleri görüyor, üç dakikaya kadar öleceğini biliyor, hiçbir tereddüt bile göstermiyor, sarsılmak yok!... Okuma bilenler ellerinde Kur’ân-ı Kerîm, cennete girmeye hazırlanıyorlar. Bilmeyenler, kelime-i şahadet getirerek yürüyorlar. Bu, Türk askerindeki ruh kuvvetini gösteren, şâyân-ı hayret bir misâldir. Emin olmalısınız ki, Çanakkale muharebesini kazandıran, bu yüksek ruhtur” (Ruşen Eşref, Mustafa Kemal Çanakkale’yi Anlatıyor).
Çanakkale muharebeleri, hiç şüphesiz 1. Cihan Harbi’nin en önemli olayıdır. Çünkü İtilâf Devletleri, temel savaş plânlarını Çanakkale üzerine inşa etmişlerdir. İngiliz ve Fransızlar’ın hesaplarına göre; en fazla bir ay zarfında Çanakkale’den geçerek İstanbul’u düşürecekler ve 1915 yılı sonunda da savaşı sona erdireceklerdir. Bunun için, o günlerde dünyanın en büyük donanmasını ve daha sonra yarım milyonluk en güçlü kara ordusunu Çanakkale’ye yığmışlar; ancak Türk askerinin mucizevî savunması karşısında mağlûp olarak plânlarını uygulayamamışlardır. Böylece, Rusya malzemesiz, İngiltere ve Fransa da buğdaysız kalmış ve 1. Dünya Savaşı 3 yıl daha uzamıştır. 
O günlerde İtilâf Devletleri’nin İstanbul’u işgal etmesi ihtimaline karşılık, Talât Paşa payitahtı İstanbul’dan Konya’ya taşımayı düşünür ve 1909’da hal’edilip tahttan indirilen II. Abdülhamid’e giderek, O’nun da Bursa’ya naklini ister. Abdülhamid Han’ın cevabı şudur: “Ben, Bizans İmparatoru Konstantin’den daha az haysiyetli değilim! Biraderim Hazretlerine ubûdiyetlerimi arz ediniz; İrade-i Şâhânesi ile Selânik’ten çıktım ama İstanbul’dan çıkmam... Kendisinin de çıkmamasını, ecdâdımızın şerefi nâmına istirham ederim.”
Bu cevap üzerine İttihatçılar ve Sultan Reşad mahcup olur, İstanbul’u terketmeme kararı alırlar.

Kıymetlerini bilemedik
Bu millet Çanakkale’de, sadece Anadolu’nun bağrından gelen askerini değil, 19. asrın sonundan itibaren yetiştirdiği tahsilli nesillerini, lise ve üniversite mezunlarını, aydınlarını da şehit vermiştir. Kesin olmayan tahminî rakamlara göre, 100 binden fazla öğretmen, mülkiyeli, tıbbiyeli ve diğer eğitimli evlâdımızın kaybedildiği hesaplanmaktadır. Böylece o günün şartlarında ülkenin beyin takımını oluşturan bu kayıpların olumsuz etkileri,
savaş sırasında olduğu kadar, bu savaşı izleyen Millî Mücadele döneminde de fazlasıyla hissedilmiştir (Hasan Mert).
Beni çok duygulandıran bir tesbiti sizinle paylaşmak istiyorum. Birçoğu Harbiyeli, Mülkiyeli, Tıbbîyeli olan şehitlerin binlercesinin boyunlarında Türk Ocağı’nın künyesi bulunmuştur. İmanınız ve vatan sevginiz olmadan bu kahramanlıkları gösterebilir misiniz? Bizim tatlısu frengi, yabancı hayranı bazı aydınlarımızın bunu anlaması mümkün değildir.
Ne yazık ki, hayattayken gazilerimizin kıymetini bilemedik. Bir devirde, Atatürk’ün de bir Çanakkale Gazisi olduğu unutularak, Osmanlı dönemine ait olduğu için Çanakkale Zaferi, tarih şuurundan mahrum sözde Cumhuriyetçiler tarafından unutturulmaya çalışıldı.
18 Mart Deniz Savaşı sırasında kaldırdığı 276 kg.lık mermiyle Ocean Zırhlısı’nı batıran meşhur Seyit Onbaşı, savaştan sonra köyüne dönmüş ve Havran’da hamallık yapmıştır. Yaşadığı yıllarda hiçbir yerden yardım almadan kendi alın teriyle geçinen Seyit Onbaşı, vefatından ancak 28 yıl sonra hatırlanmıştır.
Tarihçi Mehmet İhsan Gençcan’ın, Çiçekdağ’ın Safalı Köyü’nde ziyaret ettiği bir Çanakkale gazisi, yoksulluktan şikâyet eder.
Gençcan sorar, ‘Ağam, Harp madalyaların yok mu?’ Gazi, ‘Evet vardır. Gerek Harp madalyalarım, gerekse İstiklâl Madalyam vardır ama madalyalara yakışır bir kılığım olmadığı için iç cebimde taşımaktayım’ cevabını verir.
Gene Celâl Dümtek isimli bir gazi, patlayan top mermisi yüzünden diz kapaklarından iki bacağını kaybetmiştir. Kimseden yardım istemeyen gazinin söylediği şu sözler, Türk Milleti’nin bütün faziletlerini aksettiriyor: “Ben sürüneyim ama milletimin başı göklerde olsun. Milletimin şerefi yüksek dursun.
Ne olacaktı yani? Ben sağlam bacakla, istilâ edilmiş bir vatanda dolaşacaktım. Daha mi iyiydi?..” (Hasan Mert).
***
Şehitlerimiz, gazilerimiz, Allah sizlerden razı olsun.
Şimdi, biz bu güzel vatanda sizlerin sâyesinde başımız dik, hür ve bağımsız yaşıyoruz.
Ve, vatanımızın bir karış toprağını vermemek için, sizin gibi şehit olmaya razıyız. Cenab-ı Hakk, bizleri de sizin şefaatinize nâil eylesin... Ruhunuz şâd olsun; nûr içinde yatın...
Yazımı merhum Mehmet Akif’in ‘Çanakkale Şehitleri’ eserinin son mısraları ile bitiriyorum:
“Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber, Sana âguşunu açmış duruyor Peygamber.” 


Radikal
Görüş Bildir Bizimle Paylaş