Başkalarının Hayatı
Rejime bağlı bir gizli servis elemanının, izlemeye aldığı yazarın hayatına girdikçe kendi hayatını sorgulamaya başlaması üzerine kuruluydu film...
Bu çelişki onu, görevine ihanete kadar götürüyordu.
Stasi’nin deneyimli elemanı, yazarın hayatını söndürmektense kendi kariyerine kıyıyordu.
* * *
Geçenlerde iktidar yanlısı bazı gazetelerde, istifa etmiş birkaç komutanın özel hayatına dair haberler yayımlandı.
Film senaryosunu aratmayacak “pornografik” ayrıntılarla...
Kahramanımızın eşinin Facebook’ta tanıştığı birine beraberlik teklifi...
Onların beraberliğini kahramanımızın öğrenmesi...
Eşinin cep telefonundan, birlikte olduğu kişiye 3’lü ilişki teklif etmesi...
Bir süre sonra tabloya ünlü bir gazetecinin dahil edilmesi...
Ünlü gazetecinin çapkın eşle birlikte olması...
Bununla yetinmeyip kızlarıyla da bir ilişki yaşaması...
Bütün bu ilişkilerin “askeri seks timi” tarafından izlenip kayıt altına alınması...
İnternet yazışmalarının, MSN ve telefon kayıtlarının, dosya halinde üst makamlara sunulması...
Bu dosyaların el altından basına sızdırılması...
Kahramanların adlarının da verildiği çarpıcı başlıklarla “yargısız infaz”da kullanılması...
* * *
Okuyanda kusma duygusu yaratan bu haberler, bana “Başkalarının Hayatı” filmini anımsattı.
“Acaba” dedim, “...bir gün bunların da filmi çekilecek mi?”
Gerçekten komutanının eşini izlemekle görevli bir askeri tim varsa, oradaki subay, kaydettiği mahrem MSN yazışmalarının hangi yıpratma operasyonunda kullanıldığını anladığındaki şaşkınlığını yazacak mı yıllar sonra?..
İstihbarattaki sadık telefon dinleme memuru, kulak verdiği yazarın yaşadıklarıyla kendi yaşantısını karşılaştırırken nasıl nefretle karışık bir kıskançlık hissettiğini anlatacak mı?
Ünlü gazetecinin evini gözetim altında tutan ajan, nice sonra onunla bir imza gününde karşılaştığında nasıl deşifre olmuş gibi paniklediğini çocuklarına itiraf edecek mi?
Bu istihbarat ağı zamanla kontrol dışında büyüyüp ekipler birbirini dinler hale geldiğinde, dinleme emrini verenlerden birinin kazara oltaya takılan kaçamağının nasıl örtbas edildiği, ilerde bir romana konu olacak mı?
* * *
Bizde de ülke ya da parti çıkarı bahanesiyle yapılan bu ahlaksızlığa isyan edip kendini kullandırmayan, kariyerinden olma pahasına, izlediği komutanı veya dinlediği yazarı kollayan ve günün birinde yerleştirdiği bütün “böcek”leri ve tüm illegal dinleme şebekesini deşifre eden namuslu birileri çıkacak mı?
Bir gün bizim duvar da yıkılıp “büyük ağabey”in herkes için şantaj dosyaları tuttuğu lanetli günler geride kaldığında, telekulakların devasa arşivi, “Demokrasi Müzesi” içinde araştırmacılara açılacak mı?
Orada isteyen herkes, kendi takip dosyasını istetip bir zamanlar kimlerle neler konuştuğunu, önce dehşetle, sonra gülümseyerek okuyacak mı?
O arşiv, Türkiye’nin karanlık bir baskı döneminin utanç verici belgeleri olarak topluca yakılacak mı?