DİĞER İÇERİKLER

© Copyright 2023 - Timeturk İnternet Haber

Bu sitede yer alan tüm içerikler Timeturk'e aittir. Kopyalanması kesinlikle yasaktır.

A PHP Error was encountered

Severity: Notice

Message: Undefined variable: currency

Filename: layout/header.php

Line Number: 566

Backtrace:

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\views\layout\header.php
Line: 566
Function: _error_handler

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\controllers\Detail.php
Line: 836
Function: view

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\indexd.php
Line: 315
Function: require_once

A PHP Error was encountered

Severity: Warning

Message: Invalid argument supplied for foreach()

Filename: layout/header.php

Line Number: 566

Backtrace:

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\views\layout\header.php
Line: 566
Function: _error_handler

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\controllers\Detail.php
Line: 836
Function: view

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\indexd.php
Line: 315
Function: require_once

Yoksulmuş Fadime!

2010-03-23 08:01:00

Zaten bir eli yağda bir eli balda olmasını beklemiyorduk Fadime'nin.. "28 Şubat" oyunundaki aktörler de, figüranlar da o günkü rollerinden çok farklı şekilde devam ediyorlar hayatlarına.

Biri kerameti kendisinden menkul türedi bir tarikat şeyhiydi, şimdi bambaşka iddialarla anılıyor ismi.

İlginç çıkışları ve kıyafetleriyle nam salan bir diğerinden ise uzun süredir ses seda yok.

Bir saman alevi gibi parladılar ve çok çabuk söndüler..

28 Şubat'ın "işte irtica" diye piyasaya sürdüğü abuk sabuk bir görüntülerden ibaret kaldılar.

Bu işten en karlı çıkanlar ise oyunu sahneye koyanlar oldu..

Bir prodüksiyondu 28 Şubat, başarılı şekilde sahneye kondu ve umulan gişe hasılatı da sağlandı.

Bir fasıldı, geldi geçti.

"Sabah" gazetesi, yıllardır saklanan Fadime'yi buldu..

Zavallı Fadime'nin bin lira maaşla bir fabrikada işçi olarak çalıştığı tescil edildi.

Belki de bu oyunun en masum karakteri Fadime'ydi.

Bir insanlık durumudur, bir yanlış yapmış ve bir başka yanlış takip etmiş olabilir o yanlışı..

Bu sırada birileri de bu durumdan istifade etmişler ve Fadime'yi ele almışlar.

Ve artık bir 'kurban' değil bir 'oyuncu' olarak girmiş sahneye.

Ama daha Fadime, Müslüm Gündüz ile basılmamıştı ve şimdi aramızda olmayan bir siyaset adamımız "Birkaç gün içinde bu adamın ipliğini pazara çıkaracaklar" demişti bize.

Söylediği çıkmıştı ama doğrusunu söylemek gerekirse bu kadarını da beklemiyorduk.

Kameralar eşliğinde basıldıkları zaman ortaya çıkmıştı durum, demek ki bir bildiği varmış bu merhum siyasetçimizin.

"Ali Kalkancı" adını da ilk defa bu olayla duyduk..

Kendini 'şeyh' ilan etmiş ve etrafına bir yığın cahil toplamış bir adam olduğunu bu vesileyle öğrendik.

Onun da canlı yayın görüntüleri hazırmış zaten, anında televizyonlara düştü nasıl olduysa.

Hiç kimsenin sahtekarların, düzenbazların ipliğinin pazara çıkarılmasına bir şey dediği yok.

İtiraz ettiğimiz husus, bu tür adamlar yüzünden, bu adamlarla ilgisi bulunmayan mütedeyyin insanların rencide edilmesi.

Tepkimiz, bu hokkabazlıkların meşru bir hükümetin işbaşından uzaklaştırılması için kullanılmasına..

Olan-bitenler önceden kurgulanmış bir senaryoydu ve 28 Şubat sürecinde sahneye konuldu.

Fadime'nin kıt kanaat yaşamını sürdürüyor olması resmin bütününe dair analizlerimizi değiştirmiyor.

Perde arkası aşağı yukarı ortaya çıkmış bulunan bu sahnede rol alanlar arasında sıfır düzeyde bir masumiyet göremiyorum.

Buna figüranlar da dahil.

Ramiz Dayı'ya el verelim..

Madem sinema sektörümüz dünyaya açılmaya başlıyor o halde sektörü daha kaliteli kılmak gerekiyor. Lakin sinema sektörünün dışa açılmasının önünde teknik altyapıdan tutun da bir yığın engel var.

Bu engellerden biri de sinema ve film sektöründe oynayan sanatçıların maddi koşullarının düzeltilmesiyle ilgili. Çünkü sanatçılarımızın ödediği vergiler, futbolcuların ödediği vergilerin yarısından fazla. Futbolcular ücretlerinin yüzde onbeşini, sanatçılar ise yüzde otuzbeşi ödüyorlarmış vergi olarak.

Sinema da, futbol gibi Türkiye'yi dışarda temsil eden bir sektör. Daha kaliteli filmler üretebilmek için sanatçıların ödediği vergilerin makul bir düzeye çekilmesi gerekiyor.

Oyuncular ve yapımcılar daha katlanılabilir vergi için girişimler başlatmışlar haklı olarak. Bazı siteler bu girişimleri dünya çapında oyunculuk yeteneğine sahip olan Tuncel Kurtiz'in oynadığı bir karaktere atıf yaparak "Ramiz Dayı mı çok vergi ödüyor, Arda Turan mı" başlığıyla vermişler.

Sadece oyuncular değil yapımcılar da vergi düzenlemesinden dertliler. Mesela yapımcı-yönetmen Mustafa Altıoklar bakın ne demiş:

"1 milyon dolarınız var ve film çekeceksiniz. Daha filme başlamadan canınız yanıyor. Paranızın yüzde 20'si yani 200 bin doları stopaj ve KDV'ye gidiyor. Sinema ya da dizi filmlerde KDV oranı 'sanat' değil 'eğlence' başlığı altında hesaplanıyor. Bu nedenle vergi oranı çok yükseliyor. Fransa'da bu oran yüzde 3."

Altıoklar'ın sözleri, "Fransız sineması"nın dünya çapında kazandığı şöhretinin sebebini de açıklıyor.

Sanat filmlerimiz Türkiye'de gösterime girdiğinde pek iş yapmıyor ama uluslararası ödüller alıyorlar. Gişe hasılatı kıran filmlerimiz ise yapımcılarına çok para kazandırıyor belki ama uluslarası film niteliğinde görülmüyorlar.

Uluslararası nitelikte filmlerin artması için sektörü yapımcılar, oyuncular, ve yazarlar için cazibeli kılmak gerekiyor. Bunun yolu da vergi sisteminde bazı düzenlemeler yapmaktan geçiyor.

Bu işte bir bit yeniği var!

Geçtiğimiz Çarşamba günü iki İsrail casus uçağı Türkiye üzerinden geçerek Macaristan'ın başkenti Budapeşte'de Suriyeli bir işadamına karşı düzenlenen operasyona katılmış. Filistinlilere yardım ettiği bilinen işadamı aynı gün aracının içinde vurularak öldürülmüş.

Macaristan Savunma Bakanlığı, iki İsrail uçağının Budapeşte'de bulunduğundan Bakanlığın bilgisinin bulunmadığını öne sürmüş. Macaristan Dışişleri Bakanlığı ise, uçakların "diplomatik bir görev" çerçevesinde geldiklerini açıklamış. Hem Savunma Bakanlığı, hem Macaristan Başbakanı iddialarla ilgili soruşturma talimatı vermiş.

"Taraf" gazetesinin "Katil uçaklar üstümüzden geçti" başlıklı haberinde okuduğuma göre Taraf muhabirleri bizim Dışişleri'nden bir kaynağa ulaşmışlar. Şöyle bir açıklama almışlar:

"İki sivil İsrail uçağının geçen günlerde, izin çerçevesinde hava sahamızı kullandığı bilgisine de sahibiz. Ancak uçaklar illegal bir yük taşımadıkları sürece, hangi amaçla uçtukları, hiçbir şekilde sorulmaz. Biz de sormadık."

Hava Kuvvetleri Komutanlığı'ndan yapılan bir açıklamada ise bu uçakların 'sivil'değil, "Gulfstream" tipi 'askeri uçak' oldukları belirtildi. Aynı açıklamada Hava Kuvvetleri Komutanlığı'nın Dışişleri Bakanlığı'nın 4 Mart tarihli bir yazısına istinaden 17 Mart Çarşamba günü iki İsrail askeri uçağına Türk hava sahasından uçuş izni verildiği ifade edildi. İznin, uçakların havada yakıt ikmali yapmaması, foto/keşif ve istihbarata yönelik elektronik techizat bulundurmaması koşullarıyla verildiği de vurgulanıyor.

Ortada bir çelişki var ve tatmin edici bir açıklama yapılması gerekiyor. Herkes gibi benim de aklıma şöyle bir soru geliyor, "Acaba Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu bu izin olayından yeterli derecede bilgilendirilmiş midir?"
Yeni Şafak

Görüş Bildir Bizimle Paylaş