DİĞER İÇERİKLER

© Copyright 2023 - Timeturk İnternet Haber

Bu sitede yer alan tüm içerikler Timeturk'e aittir. Kopyalanması kesinlikle yasaktır.

A PHP Error was encountered

Severity: Notice

Message: Undefined variable: currency

Filename: layout/header.php

Line Number: 566

Backtrace:

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\views\layout\header.php
Line: 566
Function: _error_handler

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\controllers\Detail.php
Line: 836
Function: view

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\indexd.php
Line: 315
Function: require_once

A PHP Error was encountered

Severity: Warning

Message: Invalid argument supplied for foreach()

Filename: layout/header.php

Line Number: 566

Backtrace:

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\views\layout\header.php
Line: 566
Function: _error_handler

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\controllers\Detail.php
Line: 836
Function: view

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\indexd.php
Line: 315
Function: require_once

El İzaatül Arabiye'den El-Türkiyye'ye..

2010-04-11 10:40:00

Geçtiğimiz hafta Arapça olarak yayına başlayan "El Türkiyye" televizyon kanalı daha şimdiden Arap dünyasında geniş bir yankı uyandırdı. El Türkiyye, dünyaya açılan Türkiye ile Arap dünyası arasında bir kültür ve politika köprüsü olacak

Bundan on beş yirmi yıl önce TRT'nin bünyesinde böyle bir kanal kurulacağını hayal bile edemezdik.

Olay, hemen bir laiklik parantezine alınır ve yine saçma sapan tartışmalarla boğuşur giderdik.

Oysa, Arapça devlet neşriyatı, laikliğin en katı şekliyle uygulandığı 1930'lu yıllarda bile bizzat Atatürk'ün emriyle başlatılmıştı.

Arapça yayın yapan "El İzaatül Arabiye" radyosundan söz ediyoruz sevgili okurlar.

Ne yazık ki genç kuşaklar yakın tarihimizin pek çok olayında sözkonusu olduğu gibi Arapça devlet neşriyatı konusunda da bu bilgiden yoksun bırakılmışlardır.

El İzaatül Arabiyye ile aynı dönemde yayın hayatına başlayan ve Fransızca yayımlanan "La Turquie Kemaliste" dergisi hakkında ise, Batı'ya dönük olduğu için daha fazla bilgi sahibiyiz.

Evet, yanlış duymadınız, Arapça neşriyat yapan El İzaatül Arabiye 1936'da günlük olarak yayıma başlamıştı.

Tabii o zamanlar Türkiye'de televizyon yoktu, olsaydı aynı neşriyat televizyon aracılığıyla da yapılırdı.

El İzaatül Arabiyye, Türkiye'nin "Hatay" gibi bir dış politika sorunuyla ilgili olarak yayıma sokulmuştu.

Birinci dünya savaşının sonunda Fransız mandasına giren Hatay'ın Türkiye'ye iltihak etmesini sağlamak amacıyla başlatılan girişimlerin Arap dünyasına anlatılması için Atatürk Arapça neşriyat yapan bir radyonun kurulmasını istemişti.

Fransız mandası altındaki Hatay'ın Türkiye'ye ilhak edilmesi için başlatılan geniş çaplı çalışmalar içinde 1936'da Atatürk tarafından günlük olarak yayımlattığı Arapça Radyo Gazetesi El İzaatül Arabiye de vardı.

El İzaatül Arabiye, yani "Arap Radyosu". günlük olarak yayımlanıyordu.

Arapça radyo gazetesi Atatürk döneminde, "Matbuat ve İstihbarat Umum Müdürlüğü" tarafından yayımlandı.

Atatürk'ün sağlığında başlayan El İzaatül Arabiye'nin yayını 1 yıl kadar devam etti.

Radyonun yayınlandığı dönemde Matbuat ve İstihbarat Genel Müdürlüğü, şimdiki İçişleri Bakanlığı'na ait binanın dokuz odasında faaliyet gösteriyordu.

ARAP RADYOSU NASIL KURULDU

1935'de Suriyede Fransız mandasının kaldırılması hazırlıklarına başlandığı sırada Hatay'ın Türkiye'ye ilhak edilmesini sağlamak için Hataylı mücahitlerle Ankara arasındaki temaslar sıkılaştı.

Hatay sorununa başından beri duyarlı olan Atatürk, İsmet İnönü, Fevzi Çakmak ve Dahiliye Bakanı Şükrü Kaya gibi devletin en önemli kurmaylarıyla yaptığı toplantılardan sonra Hatay politikası belirlendi.

18 yıldır mücadele veren Hataylı mücahitlerden Tayfur Sökmen(eski parlamenter Murat Sökmenoğlu'nun babası), Dr. Abdurrahman Melek ve diğer kişilerle görüşülerek Hatay politikasının ayrıntıları da tespit edildi. İlk iş olarak Hatay'ın Suriye'den ayrı bir devlet olması planlandı.

Dörtyol'da MAH'ın(Milli Emniyet Hizmeti Riyaseti, yani MİT'in eski adı) kontrolünde bir istihbarat birimi oluşturuldu. Hatay içinde ilhak için mücadele eden Hatay Erginlik Cemiyeti'nin etkinlikleri artırıldı.

İstanbul'da Son Posta gazetesi Hatay Sorunu'nu işlemeye başladı. Hatay bölgesinde yaşayan ve Fransa'ya husumet duyan Araplara yönelik olarak da Arapça bir radyo teşkil edildi.

El İzaatül Arabiye'nin yayımlandığı dönemde Matbuat Genel Müdürü Vedat Nedim Tör idi.Genel Müdür Yardımcısı ise yazar Murat Belge'nin babası Burhan Asaf Belge'ydi.

1930'lı yılların başında Atatürk'ün desteğiyle çıkarılan "Kadro" dergisinin de yazarları arasında da yer alan Vedat Nedim Tör illegal Türkiye Komünist Partisi'nin eski üyelerinden idi.

Türkiye İşçi ve Çiftçi Sosyalist Parti kurucusu da olan Tör 1927'deki Komünist Tevkifatı'nda tutuklanmıştı.

Yargılandığı mahkemede ifşaatlarda bulunduğu için parti yoldaşları tarafından "dönek" olmakla suçlanmıştı.

TKP'den ayrılan Vedat Nedim, İçişleri Bakanı Şükrü Kaya'ya bağlı olan Matbuat ve İstihbarat Umum Müdürlüğü(şimdiki Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü) görevine getirilmişti.

Radyonun başında Libyalı bir direnişçi

Matbuat ve İstihbarat Umum Müdürlüğü'de "İngiltere ve ABD Masası"na Şekip Engineri, "Almanya Masası"na Emin Erim, "Fransa Masası"na Kemal Altınkaya, "Bulgar Masası"na Murat Uytun, "Ermeni Masası"na ise Mithat Akdora bakıyordu.

Matbuat Umum Müdürlüğü'nün bir de "Arapça Konuşulan Ülkeler Masası" vardı ve bu masaya da Abdusselam Buseyri nezaret ediyordu.

Buseyri, Trablusgarp asıllıydı..

Libya, 1911'de İtalya tarafından işgal edilmişti ve başta Enver Paşa ve Mustafa Kemal gibi Osmanlı subayları Trablusgarp'ta yerli Araplarla birlikte işgalcilere karşı başarılı bir direniş gerçekleştirmişlerdi.

Birinci Dünya savaşı bittiğinde Libya'daki son Osmanlı subayları ülkeden ayrılmışlar ve böylece Libya İtalyan mandası altına girmişti.

Libyalıların direnişi Ömer Muhtar ile devam etmişti biliyorsunuz.

Abdusselam Buseyri de Libyalı önemli bir aileye mensuptu.

Roma'da hukuk eğitimi alan Buseyri gizli bir direniş örgütünün Roma'daki kurucuları arasındaydı.

İtalya'da Mussolini'nin faşist rejimi egemendi.

Buseyri, Mussolini rejminin polisi tarafından tutuklanmış ve hakkında idam cezası verilmişti.

Buseyri bir süre tutuklu kaldıktan sonra sınır dışı edildi.

Sığınabileceği bir tek ülke vardı, o da Türkiye idi.

Libya'nın sufi direnişci ailelerinden "Senusiler", Milli Mücadele yıllarında Ankara Hükümeti'ne destek vermişlerdi.

Ailenin en önemli üyelerinden Seyyid Ahmet Şerif Senusi, Atatürk tarafından Büyük Millet Meclisi'ne davet edilmişti.

Atatürk'ün büyük bir övgüyle söz ettiği Ahmet Şerif Senusi, Anadolu'da halkın Milli Mücadele'ye katılması için vaazlar vermişti.

Dolayısıyla Türkiye'nin de Senusilere ve Libyalılara bir vefa borcu vardı.

Vedat Nedim Tör'ün bir Osmanlı Efendisi olarak nitelediği Buseyri, Türkiye'ye geldikten sonra Matbuat ve İstihbarat Umum Müdürlüğü'nde görevlendirilmişti.

El İzaatül Arabiye'nin ana hatları Hükümet tarafından çizilen politikasının hayata geçirilmesinden Genel Müdür Tör ile Buseyri birlikte sorumluydu.

O zaman El İzaatül Arabiye Ankara Radyosu stüdyolarında yayıma geçirilmişti.

Stüdyo Ankara Palas Oteli'nin bodrum katında, otel mutfağının hemen yanındaki küçük bir odadaydı.

El İzaatül Arabiye Türk dilinde yayın yapan Türkiye Radyolarının ilk 'Dış Yayını' olma özelliğini taşıyordu.

Türkiye radyolarının 15 dakika süreli bu Arapça yayını ilk kez 1937 Ocak ayının 8'inci günü Ankara Radyosunda yapılmış, bir gün sonra da istanbul Radyosunda yayınlanmaya başlamış ve düzenli olarak devam etmiştir.

İlk yayında Başbakan İsmet İnönü'nün konuşması Arapça olarak yayınlanmıştır.

Hatay sorunu çözüldükten sonra El İzaatül Arabiyye'nin yayına da son verilmişti.

Menderes, Buseyri'den övgüyle söz etmişti..

1930'larda Arapça neşriyat yapan "El İzaatül Arabiye"nin yayımından Türk vatandaşı bile Libya asıllı Abdusselam Buseyri'nin sorumlu olmasında dönemin yöneticileri tarafından hiçbir beis görülmemişti.

Türkiye'ye bağlılığından kuşku duyulmayan Abdusselam Buseyri üstelik Mussolini rejimi tarafından mimlenmiş bir direnişçiydi.

Peki Abdusselam Buseyri ne oldu?

İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Libya İngilizlerin de yardımıyla İtalyan mandasından çıkarak bağımsızlığını ilan etti.

Ülkede Senusi ailesinden İdris es-Senusi'nin kral olduğu monarşik bir rejim kuruldu.

1954'de Maliye Nazırı ve Dışişleri Bakanıyla birlikte Libya Başbakanı Mustafa Ben Halim Türkiye'yi ziyaret etmişti.

Maliye Bakanı Nuri Aneyzi idi.

Dışişleri Bakanı ise Türkiye'de tanınmış bir isimdi ve tahmin ettiğiniz gibi Abdusselam Buseyri idi.

Meclis'i de ziyaret eden Heyet, milletvekilleri tarafından alkışlarla karşılanmışlar ve yine alkışlarla uğurlanmışlardı.

Heyet Cumhurbaşkanı Celal Bayar'ı ve Başbakan Adnan Menderes'i de ziyaret etmişti.

Menderes yaptığı bir konuşmada şunları söylemişti:

"Libya milleti ile her zaman kalben bir olmuşuzdur. Beynelmilel mesuliyetlerini müdrik Libya devleti ile ve onun hükümeti ile, bu kalbî birliğimize lâyık müsbet eserler başarabiliriz. Memleketinizin kalkınmasında, gelişmesinde size müfid olabilmek için imkânlarımız dahilinde herşeyi yapmağa amadeyiz. Bunu gayet tabii görmekteyiz çünkü müşterek tarihimizde birçok Libyalıların Türkiye'de ve birçok Türklerin de Libya'da müşterek bir vatana hizmet edercesine aşk ve şevkle vazife görmeleri bir an'ane teşkil etmektedir ve Türkiye tarihinin tekevvününde Libyalı kardeşlerimizin kıymetli hisseleri vardır. Gerek aramızdaki münasebetler gerek dünya siyaseti sahasında müsavat ve karşılıklı itimad içinde gelişecek bir Türkiye-Libya işbirliği bilhassa akdeniz havzasındaki memleketler için çok hayırlı olacaktır."

Menderes konuşmasında Buseyri'den "daha düne kadar kıymetli mesaisinden burada bizleri istifade ettirmiş olan ekselans Abdüsselâm Busayrî" diye bahsediyordu..

Libya Başbakanı Mustafa Ben Halim de cevaben şunları söylemişti:

"Arkadaşlarıma ve bana göstermiş olduğunuz sıcak kabul sevgili hükümdarımızla memleketimize ve mesai arkadaşlarım Maliye Nazırı Dr. Aneyzi ve Hariciye Nazırı Dr. Busayri hakkında izhar buyurduğunuz içten gelen, samimî duygular, kahraman Türk milletinin Libyaya karşı beslediği samimî ve kardeşçe dostluğu bir kere daha tebarüz ettiren unutulmaz bir delil teşkil edecektir."

Libya heyeti Ankara'daki Harp Okulu'nu da ziyaret etmişlerdi ve okul komutanı Tuğgeneral Kemal Yükep tarafından bando ve öğrenci birliği tarafından karşılanarak okul şeref salonuna alınmışlardı. Ne ilginç bir tesadüfdür ki Kral İdris'i devirerek başa geçen Albay Muammer Kaddafi ve arkadaşı Abdulselam Callud da işte bu bizim Harp Okulu'ndan mezun olacaklardı yıllar sonra.

1969'da Kaddafi ve arkadaşları askeri darbe yaptıklarında Kral İdris de Bursa kaplıcalarında dinleniyordu. Kaddafi devlet başkanı, Abdusselam Callud da Başbakan olmuştu.

Abdüsselam Busayri'ye gelince Kral İdris döneminde Dışişleri Bakanlığı'ndan sonra bir süre Londra elçiliği görevinde bulundu.

Buseyri daha sonra Türk bir öğretmenle evlenerek İstanbul'a yerleşti.

Hayatının bundan sonraki kısmı hakkında bir bilgim yok.

Görüş Bildir Bizimle Paylaş