Çelik, AA muhabirine gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu,
Muhalefet partilerinin çatı aday konusunda bir araya gelmelerine yönelik bir soru üzerine Çelik, Türkiye'de siyaset algısında geçmişten gelen çarpık bir durum bulunduğunu, bazı partilerin de kendilerini sadece ideolojiyle tanımlayarak kapalı toplum yapısı kurmaya çalıştıklarını dile getirdi. Çelik, "Bunun karşısında bu kapalı toplum yapısına tepki gösterenler de tümüyle siyasette fikriyatı, ideolojiyi reddedelerler, bir tür siyasi şirkete dönüşürler" dedi.
Siyasetin belli bir fikir temelinde ve kitlelere ulaşmak üzere yapılması gereken bir faaliyet olduğuna vurgu yapan Çelik, siyasi partilerin de muhafazakarlık, liberallik, milliyetçilik, sosyal demokrasi gibi fikir ya da ideolojilerden birini benimseyerek kitleleri bu doğrultuda etkilemeye, onların desteklerini almaya çalıştıklarını ifade etti.
-"CHP'nin eksende olduğu uydulara dönüşüyorlar"
Temel ortaya çıkış felsefesi açısından da sosyal demokratlıkla, sosyal demokrat ideolojiyle milliyetçi ideolojinin uyuşmayacağını söyleyen Çelik, Cumhuriyet Halk Partisi'nin organizasyonu olan çatı projesinde Milliyetçi Hareket Partisi'nin ve bazı partilerin bir araya geldiklerini bildirdi.
Çelik, şunları söyledi:
"Cumhuriyet Halk Partisi bir kere daha aslında bu çatı projesiyle tek parti sistemini özlediğini göstermiş oldu. Burada şaşırtıcı olan Milliyetçi Hareket Partisi'nin tabanına üst düzey yönetimin böyle bir kararı dayatmış olması. Çünkü hiçbir zaman Milliyetçi Hareket Partisi tabanı, Cumhuriyet Halk Partisi projelerine destek vermez.
Cumhuriyet Halk Partisi projesinin topluma ya da devlet hayatına egemen olduğu durumda milliyetçi tabanın nasıl incindiğini, nasıl bir takım sıkıntılara uğratıldığını geçmişte görmüştür. Dolayısıyla buradaki çatı meselesi bize bir siyaset temelinde bir tartışmayı değil, bu çatıya dahil olanların siyasetsizleşme temelinde bir ittifaka girdiklerini gösteriyor. Her biri kendi pozisyonundan, kendi varlık sebebinden vazgeçiyor ve böyle bir projenin parçası oluyor, bir bakıma CHP'nin eksende olduğu uydulara dönüşüyorlar."
-"Siyasi iflas projesi"
Türkiye'nin siyasi sisteminde çok sayıda parti bulunduğuna işaret eden Çelik, "Küçük partilerin pek çoğuyla da gidip konuştuğunuzda hepsi şunu söylerler, 'Biz farklıyız diğerlerinden az oy alıyor olsak da bizim farklı bir fikrimiz var, biz bu fikrin birgün toplum tarafından kabul göreceğini düşünüyoruz, o sebeple siyasi hayatımızı sürdürüyoruz, bu farklılığımızı korumak istiyoruz, bunu demokrasinin zenginliği sayıyoruz' derler. Ama şimdi görüyorsunuz ki farklı, hatta birbirine zıt bir sürü parti bir torbanın içerisinde buluşuyor. Şimdi burada siyasi fikrinden vazgeçiyor, topluma vaadettiği siyasi projelerden vazgeçiyor, siyasi iddiasından vazgeçiyor. Dolayısıyla buradaki mesele ortaya bir şey çıkarıyor, bu bir siyasi iflas projesi olarak çıkıyor" diye konuştu
Çatı adayın ikinci planda konuşulması gerektiğini, temel meselenin CHP projesi etrafında diğer partilerin örgütlenmesi olduğuna dikkati çeken Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Cumhuriyet Halk Partisi'nin bile yönetiminin verdiği bu karara, milletvekillerinden tabanına kadar bir sürü tepki var. Niçin çünkü karar süreçlerinin, cumhurbaşkanının halk tarafından seçileceği bir süreçte aşağıdan yukarıya şekillenmesi gerekir. Bunun yerine yukarıdan bir karar veriliyor, 'Adayınız budur, destekleyin' deniyor, bu tabi ciddi bir travma yaratıyor. Milletvekillerinde de işte bu tartışmaları izliyoruz ama en büyük travma Milliyetçi Hareket Partisi'nin tabanında ortaya çıkacaktır. Yani Milliyetçi Hareket Partisi köklü bir parti ve şimdi bu partinin tabanı Cumhuriyet Halk Partisi'nin projesinin destekçisi durumuna getirilmeye çalışılıyor. Bence buna ciddi bir reaksiyon göstereceklerdir."
-"Cumhurbaşkanlığı, her zaman vesayet makamı haline getirilmeye çalışıldı"
Türkiye'de cumhurbaşkanlığı makamının her zaman bir vesayet makamı haline getirilmeye çalışıldığını ve bunun iki istisnası olduğunu dile getiren Çelik, "Bir tanesi o günün şartlarında kendisi elinden geleni yaparak Türkiye'yi değiştirmeye çalıştı, rahmetli Cumhurbaşkanımız Turgut Özal döneminde. Asıl olarak bu makamı, vesayet makamı olarak, kurumsal olarak konumlandırılmış bu makamı, demokrat kişiliği ve devlet adamlığıyla Cumhurbaşkanımız Sayın Abdullah Gül, bu vesayeti üreten reflekslerinden uzak tuttu. Burada daha çok demokrasiden değişimden yana bir cumhurbaşkanlığı süreci ortaya koydu" dedi.
Abdullah Gül dönemi ve kısmen de Turgut Özal dönemi hariç cumhurbaşkanlığının, genel anlamda bir vesayet makamı olarak kodlandığını anlatan Çelik, sürekli olarak millet iradesini devlet iradesi adına kontrol etme, denetleme, sivil siyaseti devlet bürokrasisi adına kısıtlama şeklinde işler ürettiğini ifade etti.
Cumhurbaşkanını halkın seçecek olmasının tüm kurumsal genetiğinin ve yapısının değişmesi anlamına geldiğini vurgulayan Çelik, "Bir bakıma aşağıdan yukarıya doğru bu makamda oturacak kişinin nasıl bir kişi olması gerektiğine, nasıl bir siyaset vizyonuna sahip olması gerektiğine, nasıl bir devlet ve Türkiye vizyonuna sahip olması gerektiğine vatandaş karar verecek. Bu makama gelecek kişiye Türkiye'nin en ücra köşelerinden bile vatandaşlarımız karar verecekken, bu karar sürecini Cumhuriyet Halk Partisi'nin ve Milliyetçi Hareket Partisi'nin kendi tabanlarına, yani onlara oy veren vatandaşlarımıza, sormadan şekillendirmiş olmaları zaten sürecin doğasına aykırı" diye konuştu.
"Biz ise AK Parti'de en ücra birimlerimize kadar, aşağıdan yukarıya bu kararı şekillendirdik" ifadesini kullanan Çelik, şöyle devam etti:
"Aslında biz ilk gün, ikinci, üçüncü gün bunu niye açıklamadık, herhangi bir şekilde bu kararın aşağıdan yukarıya şekillenmesinin önüne hiç bir engel çıkmasın istedik. Herkes özgürce görüşünü ifade etsin. AK Parti'nin içindeki mekanizmalarımıza, tabanımıza, delegelerimize sorduk, onun dışında anket çalışmalarıyla, başka toplantılarla vatandaşlarımıza sorduk ve karar bu şekilde ortaya çıktı, bu şekilde açıklandı. Dolayısıyla çatı organizasyonu, cumhurbaşkanını halkın seçeceği böylesi tarihsel bir dönemde bu çatıya destek veren partilerin kendi tabanlarını bile işin içine katmamaları sebebiyle aslında sürecin ruhuna, sürecin yönüne aykırı bir tutum olarak ortaya çıkmıştır."
-"Seçim sonrası kriz çıkmasını bekleyenler..."
AK Parti'de cumhurbaşkanı seçiminin ardından yaşanacak sürecin sorulmasına karşılık da Bakan Çelik, bu konuda yaşanan tartışmaların bir çoğunda, "Seçim sonrasında AK Parti'nin krize gireceğiyle ilgili bir beklenti" bulunduğunu söyledi.
Genç bir parti olarak AK Parti'nin, kurulduktan hemen sonra iktidar olduğunu hatırlatan Çelik, buna rağmen AK Parti'nin, neredeyse yüz yıllık bir parti kadar siyaset reflekslerine, siyaset üretim biçimlerine ve kurumsal geleneklere sahip bir parti olduğunu ifade etti.
-"Beklentileri boşa çıkacak"
Bakan Çelik, AK Parti'nin kurumsal ve kuramsal geleneğinin güçlendiğini vurgulayarak, şöyle devam etti:
"Seçimden sonra AK Parti ile ilgili bir kriz çıkmasını bekleyenlerin bu beklentileri boşa çıkacaktır. İnşallah ilk turda milletimiz teveccüh eder de cumhurbaşkanımız seçilirse 11 Ağustos gününden itibaren bütün bu kriz tartışmalarını bir kenara bırakacağız. Bunun nasıl olacağıyla ilgili, sayın cumhurbaşkanımız seçildikten sonra, inşallah AK Parti'nin 12. cumhurbaşkanı adayı olarak Sayın Başbakanımız cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturur, o süreçten sonra zaten normal mekanizmalar işleyecek, belli bir tarih içinde kongreye gidilecek, yeni hükümet kurulacak.
Bununla ilgili AK Parti'de isimler düzeyinde bir kriz çıkmaz. Dolayısıyla AK Parti burada en sağlıklı mekanizmaları işletir, en sağlıklı istişareleri yapar ve bu sağlıklı istişareler sonunda hepimiz görürüz ki herkesin büyük bir kriz olacağı şeklindeki beklentisini boşa çıkaracak şekilde, son derece olağan, normal bir süreç olarak yoluna yürür. AK Parti, Eylül ayından itibaren de hem yeni dönemi başlatmış olur hem de 2015 seçimlerine hazırlanmaya başlar."
-Yurt dışındaki seçmen
Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik, yurt dışındaki seçmenin ilk kez yerinde oy kullanacağının hatırlatılması ve bu vatandaşların oylarının seçim sonuçlarına nasıl yansıyacağının sorulması üzerine de yurt dışında belli yerlerde propaganda yasağı bulunduğunu, bu nedenle başka mekanizmalarla süreci oradaki vatandaşlara anlatmaya çalıştıklarını söyledi.
Kampanya çerçevesinde bakan, milletvekili düzeyinde ziyaretler yapılacağını, oradaki vatandaşlarla da Türkiye'deki gibi yoğun biçimde buluşulacağını anlatan Çelik, vatandaşların süreci sağlıklı geçirebilmesi, daha rahat oy kullanılabilmesi için çalışmaların sürdürüldüğünü ifade etti.
Bakan Çelik, oradaki vatandaşların da sağlıklı şekilde oy kullanabilmesi için devletin üzerine düşen tüm görevlerin yerine getirildiğini belirterek, "Neredeyse bire bir, günlük, anlık, dakikalık Türkiye'nin içindeki meseleleri takip ediyorlar, sandığa gitmek için sabırsızlanıyorlar. Biz onların inşallah tercihlerinin ezici bir biçimde bizim cumhurbaşkanı adayımızdan yana olacağı şeklinde bir beklenti içerisindeyiz, bunu görüyoruz. İnşallah sağlıklı bir şekilde bu süreci sonuçlandıracağız" diye konuştu.