Aksu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, gıda takviyesinin, vücudun besinlerden alamadığı ancak ihtiyaç duyduğu mineral, vitamin, enzim ve antioksidan maddeler gibi bileşiklerin dışarıdan alınması hali olduğunu söyledi.
Teknolojinin olumsuz etkilediği çevre ve bu çevrede yetişen besin kaynaklarının yeterli miktarda yararlı madde taşıyamamasının, gıda takviyesi ürünlerini ortaya çıkardığını anlatan Aksu, dikkat edilmesi gereken konunun, bu takviyelerin doğal kaynaklardan alınması olduğunu vurguladı.
Bireylerin gıda takviyelerini hastalanmayı beklemeden, sağlıklı olmak için kullanması gerektiği görüşünü ifade eden Aksu, gıda takviyelerini doğru anlamak için hekim, tüketici ve üreticinin, istismar etmeyecek ve istismara kapı açmayacak ahlak kurallarına sahip olmasının öneminin altını çizdi.
Gözlemlerine dayanarak gıda takviyelerinin en fazla orta yaş ve üstü tarafından tercih edildiğini belirten Aksu, şöyle devam etti:
"Gıda takviyelerinin etkileşimleri var. Dolayısıyla kışın faydalı olan bazı ürünler, yazın sıcaklarla çakışabilir. Bu nedenle yaşa ve mevsime göre bilinçli ürünler tercih edilmeli. Mesela ramazan ayında enerji verici diye iştah açılmasına sebep olan gıdalar tüketilirse sıkıntı oluşturabilir. Ya da bu aylarda tok tutması adına pekmez gibi bazı ek gıdalardan yararlanılabilir.
Ayrıca, gıda takviyesi denilince her ürünün yüzde 100 doğal olduğu sanılıyor. Ancak özellikle sporcu ürünlerinde sentetik kullanılıyor. Bununla beraber doğru kullanılmaması da ürünlerin zarar vermesine sebep olabiliyor. Burada en temel sorun kesinlikle yanlış yönlendirme, doğru bilginin aktarılmaması. Sporcu ürünlerinin herkes tarafından kullanıma uygun olmadığı, spor dışında kullanılırsa toksine dönüştüğü gibi birçok faktör var."
- "Böyle kontrolsüz bir pazarda, çıkar güden pek çok merdiven altı üretim yapılması kaçınılmaz"
Yunus Aksu, gıda takviyeleri pazarının Türkiye'de büyüyen bir pazar olduğunu dile getirerek, Aksu Vital'in de 25 yıllık tecrübesi, üretim tesisleri, ürün kalitesi ve dağıtım ağıyla sektörde önemli yere sahip olduğunu anlattı.
Yabancı markaların da bu alana girmesiyle pazarda iyi bir rekabet ortamı oluştuğuna işaret eden Aksu, "Türkiye pazarı henüz işin ilk çeyreğinde bile değil. Kişi başına milli gelirin artması, sanayinin gelişimi ve buna bağlı olarak sentetikleşme/kirlenmenin artmasıyla doğal ürünlere olan ihtiyaç artacaktır. Bu kaçınılmazdır" diye konuştu.
Aksu, pazarın büyüklüğünün OTC pazarlarında 150-200 milyon dolar olduğunu ve buna doğal kozmetikler eklendiğinde rakamın 300-500 milyon doları bulacağını ifade ederek, Aksu Vital olarak aktarlarda ilk sıralarda, eczane pazarında ise ilk beşlerde yer aldıklarını bildirdi.
Son yıllarda yaptıkları ataklarla ulusal zincirlerde de yer aldıklarına dikkati çeken Aksu, buna Ar-Ge çalışmaları ve kurumsal yapılarının olumlu katkısına işaret etti.
Gıda takviyeleri ya da doğal ürünler pazarının Türkiye'de çok kirlendiğini ifade eden Aksu, "Böyle "ucu açık ve kontrolsüz" bir pazarda, çıkar güden pek çok merdiven altı üretim yapılması kaçınılmaz" dedi.
Tüketicinin bu konuda dikkatli olması gerektiğinin altını çizen Aksu, şunları yüzden temkinli olmak, alacağı ürünün ne olduğunu iyi bilmek, uzmanlarından destek almak ve iyi bir firma analizi yapmak zorunda olduğunu belirten Aksu, şunları kaydetti:
"Sağlık ve Tarım Bakanlıkları satış noktalarında denetimler yapıyor, ürün numuneleri alıyor ve sonra bunların ambalaj bilgilerini inceleyerek çeşitli analizler yaptırabiliyor. Bu şekilde yapılan rastgele denetimlerle ürünlerle ilgili bazı değişiklik bildirisinde bulunabiliyor. Ayrıca firmaların web sayfalarında ürünlerle ilgili yazılanlar da yine online denetlenebiliyor. Bu konuda bakanlıkların çalışmaları süreklilik arz ediyor. Biz Aksu Vital olarak ilk ürettiğimiz arı sütü bal polen iznimizi 1993'te Sağlık Bakanlığı'ndan almıştık. Sonrasında Tarım Bakanlığı'na devredildi ve biz sektörümüzün kurallar ve standartlara uyum konusunda hep önde olduk. Yeni üretim izini çalışmalarında da yine aynı şekilde önde olacağız."