Ahmed, AA muhabirine, Osmanlı'nın Bulgaristan'dan çekilmesinin ardından başmüftülüğün, ülkedeki Müslümanların dini hayatını kolaylaştırmak amacıyla yeniden ihdas edildiğini söyledi.
Başmüftülüğün ülkedeki Müslümanların dini ihtiyaçlarını karşılamaya çalıştığını belirten Ahmed, "Komünizm döneminde değişik yapıda çalışıyormuş. Böyle bir amacı, gayesi yokmuş. Sadece sembolik anlam ifade etmiş. Birçok noktada hatta komünist idareye camilerin kapanması doğrultusunda belki yardımcı olmuş. Yeni dönemde 1990'dan sonra Sovyetler Bloku'nun yıkılması, komünizmin dağılmasıyla Bulgaristan'da da başmüftülük için yeni bir dönem başladı" diye konuştu.
Ahmed, Bulgaristan'daki Müslümanların başmüftüyü, Yüksek İslam Şurası Başkanı'nı ve Şura Meclisi'ni kendilerinin seçtiğini kaydederek, başmüftülüğün ülkedeki 500'ü mescit, bin 700 camiye hitap ettiğini vurguladı.
- "Topluluğun gündeminde olmayan sorunlar, 1990'dan sonra başladı"
"Topluluğun gündeminde olmayan sorunlar, 1990'dan sonra başladı" diyen Ahmed, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Vakıf mallarının iadesinde ciddi sıkıntılar var ve hala devam ediyor. Bu değişik zamanlarda, farklı davalar yürütülmekle beraber, netice alınamamış. Şu anda yine başmüftülük, bu konuda ciddi manada dava yürütme girişimine girdi ama ondan da şu anda pek başarılı olduğu söylenemez.
Bazı camiler, vakıf malları statüsünde devletin eline geçmiş. Bulgaristan'ın değişik coğrafyalarında böyle 10 camimiz bulunuyor."
Ahmed, sorunların hukuki yollarla çözüleceğine inanmadıklarını, siyaset gerektiren mevzular olduğunu belirterek, "Türkiye'deki gibi azınlıkların malları siyasi iradeyle iade edildiği gibi Bulgaristan'da öyle bir şey olması veya en azından bu davranışı örnek alarak harekete geçmeleri bizim için en iyi seçenektir. Okullarda din dersi sıkıntımız mevcut. Seçmeli olarak bu hak tanınıyor ama bunu fiiliyata dökmeye kalkışınca bir sürü engelle karşılaşıyoruz. İşte, ders ve öğrenci yetmezliği, okul müdürlerinin farklı yönlendirmesi gibi sorunlarla karşılaşıyoruz" ifadesini kullandı.