Brüksel'de geçen hafta yapılan AB Zirvesi'nin ele alındığı, İngiliz Parlamentosunun alt kanadı Avam Kamarasındaki oturum hararetli tartışmalara sahne oldu. AB Komisyonu Başkanının kim olacağını Avrupa Parlamentosunun dikte etmemesi gerektiğini ifade eden Cameron, "Bu prensipten geri adım atmayacağını" söyledi.
Zirvede veto hakkının bulunmamasından dolayı kendi hükümetinden önceki İşçi Partisi hükümetini eleştiren Cameron, AB Komisyonu Başkanına Avrupa Parlamentosunun karar vermesini "Avrupa için kötü bir gün" olarak değerlendirdi.
Ulusal çıkarlar doğrultusunda AB Komisyonunun yeni başkanıyla çalışmaları gerektiğini kaydeden İngiltere Başbakanı, "Dün akşam Juncker ile konuştum ve Juncker İngiltere'nin AB konusundaki endişelerine eğileceği konusundaki bağlılığını yineledi" dedi. Geçen haftaki kararın İngiltere'nin AB'nin reform taleplerini zorlaştırdığını belirten Cameron, "AB'de gelecek yıllarda reform yapılması için mücadeleye devam edeceğiz. 2017 yılının sonunda ben, bu parlamento ya da Brüksel değil, İngiliz halkı bu ülkenin AB'deki geleceğine karar verecek" ifadesini kullandı.
Muhalefetteki İşçi Partisi'nin lideri Ed Miliband ise "İngiltere Başbakanı Cameron cuma günü bu ülkeye başarısız olarak dönmüştür. Küçük bir başarısızlık değil, büyük bir başarısızlıktır. 26'ya 2 oyla kaybetmiştir" diye konuştu. Bunun tüm ülke adına utanç verici bir durum olduğunu dile getiren Miliband, "Cameron, Juncker konusunda yenilgiye uğramış bir Başbakandır" dedi.
İngiltere Başbakanı Cameron dün AB Komisyonu Başkanlığına karşı çıktığı Jean Claude Juncker'i arayarak tebrik etmişti. Cameron, Juncker'in AB Komisyonu Başkanlığı adaylığına, "reforma ihtiyacı olan AB için uygun bir isim olmadığı gerekçesiyle" karşı çıkmıştı. Başlangıçta İsveç ve Hollanda'nın da onayını alan İngiltere'ye son aşamada sadece Macaristan destek vermişti.
David Cameron, lideri olduğu Muhafazakar Parti'nin gelecek yılki genel seçimi kazanması halinde ülkesinin 1973'ten bu yana sürdürdüğü AB üyeliğini 2017 yılında referanduma götürmek istiyor. Cameron, AB'nin reforma ihtiyacı olduğunu ve Brüksel'e fazla yetki verilmemesi gerektiğini savunuyor.