Karaca, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nin Türkiye'nin en güzel doğa alanlarına sahip olmasına rağmen, yıllardır buradaki zenginliklerin tam anlamıyla değerlendirilemediğini söyledi.
Sporun birbirini hiç tanımayan, farklı kültürdeki insanların kaynaşmasını sağlayan en önemli aktivitelerden birisi olduğuna dikkati çeken Karaca, şunları kaydetti:
"Bunun başında da dağcılık sporu geliyor. Geçmiş yıllarda bu sporu sadece avukat, doktor, hakim gibi meslek gruplarında çalışanlar tarafından yapılırdı, şu anda yediden yetmişe herkes dağcılıkla ilgileniyor. Üniversitelerde dağcılık kulüpleri var. Dağcılık sporu gelişirken Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ndeki dağlarımız terör korkusu nedeniyle hak ettiği değeri göremiyordu. Yaklaşık bir yıldır devam eden çözüm süreciyle birlikte bu sorun büyük ölçüde aşılmış oldu. Geçmiş yıllarda Erzincan, Hakkari, Tunceli, Ağrı gibi illerdeki dağlara dağcılar tırmanış yapamazdı, yapmak istemezlerdi. Gelinen noktada bu dağlara kalabalık gruplarla tırmanış yapılabiliyor. Bu dağcılık sporu ve o bölgedeki illerde de dağcılığın gelişmesi adına çok önemli. Dağcılar olarak sürecin devam etmesini istiyoruz."
Karaca, şehir hayatının sıkıcılığı ve iş stresinden kurtulmak isteyen insanların doğa sporları ile ilgilendiğini, bunu en güzel yolunun da dağcılık olduğunu vurguladı.
Dağların zirvesinden insanların kendilerini daha özgür hissettiğini ve artık ailece bu sporun tercih edildiğini dile getiren Karaca, bununla birlikte insanların eğitim almadan tırmanış yapmalarına kesinlikle karşı olduklarını söyledi.
Dağcılık sporunun keyifli ancak bir o kadar da riskli olduğunun unutulmaması gerektiğini ifade eden Karaca, "Türkiye'de dağlarda çok büyük kazalar yaşanmamış olsa da yine de insanların bu sporu hafife almaması, kurallarına uyması gerekiyor. Aksi takdirde üzücü olaylarla da karşılaşılabilir. O nedenle dağcılık sporuna yeni başlayan kişilerin önce eğitim alması, daha sonra kolay parkurlarla tırmanışa başlamalarını tavsiye ediyoruz" şeklinde konuştu.