Bahçeli, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, 1 Haziran'da YSK tarafından iptal edilen 2 il, 7 ilçe ve 5 beldede seçimlerin yenilendiğini hatırlatarak kesin olmayan sonuçlara göre MHP'nin Bayburt'un Aydıntepe ilçesi, Çankırı'nın Şabanözü ilçesi ve Niğde'nin Bağlama beldesinde belediye başkanlığını kazandığını söyledi. "AKP'nin kamunun imkanlarını ölçüsüzce kullanmasına rağmen partimiz, 1 Haziran'dan da çok şükür başarıyla çıkmıştır" diyen Bahçeli, MHP'nin pazar günü birçok seçim çevresinde, ilk ya da ikinci sırada yer aldığını ifade etti. MHP'nin milletin ümidi olduğunu ve sevgisini kazandığını dile getiren Bahçeli, "İktidarın onca istismarına, onca baskısına ve onca antidemokratik uygulamasına rağmen partimiz 30 Mart'tan başarıyla ve alnının akıyla çıkmıştır. MHP'nin oy oranları kesinleşen haliyle; belediye meclis üyeliği seçiminde yüzde 17,82; belediye başkanlığı seçiminde yüzde 17,76; il genel meclis üyeliği seçiminde ise yüzde 20,71 düzeyine ulaşmıştır. Bu kapsamda en son 1 Haziran'ın da dahil edilmesiyle üç büyükşehir, beş il, yüz altı ilçe ve elli sekiz belde belediyesini Milliyetçi Hareket Partisi'nden aday olan değerli arkadaşlarımız kazanmıştır" diye konuştu.
MHP'nin ivmesinin sürekli yükseldiğini öne süren Bahçeli, MHP'nin Türkiye'nin gelecekteki iktidarı olacağını savundu. Bahçeli şöyle devam etti:
"Başbakan'ın huysuzluğu, asabiyeti ve anormal boyutlara ulaşan öfkesi bundan kaynaklanmaktadır. Başbakan Erdoğan AKP'deki düşüşü açıkça görmektedir. AKP'ye oy veren kardeşlerimizin kitleler halinde MHP'ye yöneldiğini bilmektedir. Bu itibarla hırçındır, kızgındır, korku içindedir. Başbakan'ın muhalefet boşluğundan bahsetmesi, muhalefet eksiliğine vurgu yapması, yeni bir muhalefete ihtiyaç olduğunu iddia etmesi akılsızlığının, siyasi nezaketsizliğinin olduğu kadar telaş ve stresinin de bir sonucudur. Biz başka muhalefet partilerini bilemeyiz, fakat MHP'nin varlığı bile başlı başına Başbakan'ı bunaltmakta, kabuslar görmesine neden olmaktadır. Çünkü MHP, haksızlığa, hukuksuzluğa ve hırsızlığa dur diyecek kudrettir. Çünkü MHP, ihanete, rezalete, fitneye imkan tanımayacak kuvvettir. Çünkü MHP, Başbakan'dan ve vicdanı kararmış millet hasmı ortaklarından hesap soracak, hepsinin üstesinden gelecek tek iradedir. İktidar partisinden umduğunu bulamayan, istediğini alamayan vatandaşlarımız partimizi tercih etmeye, partimizde toplanmaya başlamışlardır. Başbakan'ın aile boyu karıştığı yolsuzluklar, AKP'yi saran rüşvet ağı, bölücü teröre karşı gösterilen affedilemez acziyet, sosyal ve ekonomik şartların çarpıklığı iktidar değişimini zorunlu, hatta acil kılmaktadır. Altını çizerek söylemek isterim ki Türkiye'de bir muhalefet sorunu değil, bir iktidar yıpranması, bir iktidar tükenmesi vardır."
-"Başbakan henüz kabuk bağlamamış yaralarla oynamaktadır"
Bahçeli, Hükümetin meşruiyetinin sorgulanır ve tartışılır hale geldiğini iddia ederek "Başbakan Erdoğan'ın yapacağı, sağlayacağı, vereceği hiçbir şey kalmamıştır. Türkiyemizin altından kalkamayacak kadar büyük badirelere savrulmaması için Başbakan Erdoğan'ın siyaseten tasfiye olması lazımdır. Toplumsal kargaşanın daha fazla yayılmaması, anlaşmazlıkların geniş çaplı çatışmalara dönüşmemesi için AKP hükümetinin demokratik yollardan gitmesi şarttır. Bunu da yapacak adı, şanı ve anıları hayasızca inkar edilen büyük Türk milletidir" değerlendirmesinde bulundu.
"Sokakların kaynadığnı, suçlular rahat ve emniyette olduğunu, toplumsal kesimlerin birbirine husumet duyduğunu, en küçük tahrik veya provokasyonun ortalığı savaş alanına çevirdiğini" ileri süren Bahçeli, Türkiye'nin yönetilemez bir ülke haline doğru hızla gittiğini savundu. "Siyasetin Başbakan sayesinde duşmanlık ürettiğini" öne süren Bahçeli, şunları söyledi:
"Okmeydanı'nda iki vatandaşımızın ölümüne yol açan vandallıklar, Alevi İslam inancına mensup kardeşlerimiz üzerinden yürütülen tahrik kampanyaları hepimizi endişelendirmektedir. Gezi Parkı hadisesinin yıldönümünde yaşanan ve yaşatılan ilkellikler her yönüyle rahatsız edicidir. Başbakan henüz kabuk bağlamamış yaralarla oynamaktadır. İnsanlarımızın birbirine düşmesi için kışkırtmalardan medet ummaktadır. Dahası her sözü, her açıklaması, her konuşması nefret yüklüdür. 15 yaşındaki Berkin için 'Ölmüştür, geçmiştir' derken, Mısırlı Esma için aylardır neredeyse ağıt yakmadığı kalmıştır. Böylesi bir kişinin Başbakanlık yapması mahzurlu, geleceğimiz açısından vahamet habercisidir."
-"Başbakan yorgun, bitkin ve bezgindir"
"Merkez Bankası'na faiz-enflasyon ilişkisi üzerinden ders vermeye kalkan, döviz rezervi artınca kendisine yoran, faiz artırılınca Banka'yı suçlayan, kumandayla faiz indirmeye niyetlenen ve faiz lobilerine hizmetkarlık yaptığını unutturmaya çalışan bir Başbakanla ekonomide yeni ufuklar da hayaldir" diyen Bahçeli, demokrasinin ayakta kalabilmesi, milli varlığın bekası, milli devletin istikbali için iktidarın sağ salim el değiştirmesi gerektiğini iddia etti. Bahçeli, "AKP'yle geçecek her gün sıkıntı getirecektir. AKP'yle geçecek her gün huzursuzluğu tetikleyecek, umutsuzluğu tırmandıracaktır. Başbakan yorgun, bitkin ve bezgindir. Başbakan yozlaşmış ve değerlerine yabancılaşmıştır. Başbakan vizyonsuz, hedefsiz ve mecalsizdir. Önüne gelene hakaretler yağdırması, ona buna küfürler savurması, vatandaşlarımıza tekme tokat saldırması hiçbir vicdanın kabullenmeyeceği çürümüşlüktür" görüşünü dile getirdi.
Türk milletinin 2002'de Başbakan ve partisine, hizmet etsin, problemleri çözsün diye yetki verdiğini ancak AK Parti hükümetinin millete "düşman unsurların, çetelerin, cinayet örgütlerinin ve küresel çıkar gruplarının verebileceği türden zarar ve ziyanları reva gördüğünü" ileri süren Bahçeli, şöyle konuştu:
"Başbakan açısından 30 Mart mahalli idareler seçimleri, geri sayımın başlangıcıdır. Bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Başbakan Erdoğan ikinci dersini 10 Ağustos'ta alacak, Çankaya'ya çıkayım derken yarı yolda soluksuz kalacaktır. Üçüncü ve son aşama olan 25. Dönem Milletvekilliği Genel Seçimlerinde de nasıl geldiyse öyle gidecek, gittiği yerde de 17-25 Aralık'tan, açılım ve çözüm isimli ihanet süreçlerinden dolayı milletin hakemliğiyle bedel ödeyecektir. Türkiye çok yakında belini doğrulatacaktır. Türk milleti çok yakında kriz ve felaket lobilerine haddini bildirecektir. Türk vatanı AKP'den ve Recep Tayyip Erdoğan'dan kurtulduğu gün selamete ve esenliğe kavuşacak, üzerimizde dolaşan musibetler böylelikle son bulacaktır."
-"Doğu ve Güneydoğu'da devlet yoktur"
Bahçeli, Türkiye'de iç huzur, kardeşlik ve dayanışma ruhunun hançerlenmek istendiğini belirterek "Hükümet yıllarca teröristlere tavizler vererek, pazarlıklar yaparak sözüm ona terörün duracağını zannetmiştir. Bu aymazlık, bu gaflet zayıflatmak bir yana PKK'nın cüret ve mevzi kazanmasına yol açmış ve bölücü lobinin elini güçlendirmiştir" dedi. "Demokratik Açılım" projesini "Türkiye'yi PKK'ya ikram etmenin ilk adımı" olarak nitelendiren Bahçeli, şöyle konuştu:
"Hücresinde ömür boyu müebbet cezasını çeken İmralı canisinin müzakere masasına oturtularak bölücülük nefesiyle hayata döndürülmesi yıkımın en zillet tarafıdır. Geçtiğimiz yıl çözüm ve barış adıyla başlatılan süreç ihaneti yıkımın, yıkılışın ve yok oluş mecrasının en kaygan durağıdır. 16 Kasım 2013 tarihinde, Diyarbakır'daki Barzani-Erdoğan buluşması, sözde Kürdistan'ın ilk kez bir Başbakanca telaffuzu yıkımın en gaddar kısmıdır. Başbakan Erdoğan'ın İmralı canisi ve çetesine karşı özel bir hassasiyeti, özel bir ilgisi, azalmayan bir sempatisi vardır. Zira Başbakan'ın Türk milletine kötü emeller taşıyan, saldırgan niyetler besleyen çevrelere karşı muhabbet ve sıcaklığı gözle görülür derecede fazladır. Nerede bir Türk düşmanı varsa Başbakan'la can ciğer kuzu sarmasıdır. Nerede Türkiye'ye kin duyan, tarihi mevcudiyetimize karşı ucu maziye kadar dayanan intikam heveslisi varsa Başbakan'ın kardeşlik çemberindedir. Bu itibarla Başbakan'ın PKK'ya karşı müsamahakar tavrı, bebek katiline dostane yaklaşımı kendi içinde tutarlı ve anlamlıdır."
PKK'lıların Diyarbakır-Bingöl karayolunu 24 'tan itibaren kapattığına işaret eden Bahçeli, PKK'nın son dönemdeki eylemlerini anımsattı. Bahçeli, şu ifadeleri kullandı:
"Doğu ve Güneydoğu'da devlet yoktur. Valiler ve kaymakamlar kayıptır. Asker ve polisimiz ancak kendisini savunmaktadır. AKP'li bazı valiler rezalette yarış halindedir ve şuursuzluğun dibini boylamıştır. Bazıları, PKK'lıları ricayla minnetle durdurmaya, kestikleri yolları yalvar yakar açtırmaya çalışmıştır. Bazıları ise çözüm sürecinden dolayı Başbakanla birlikte İmralı canisini takdirle karşıladığını yüzsüzce, edepsizce dile getirmiştir ve bu vali müsveddesi hala görevdedir. Şayet PKK'lılar takdir ve taltif ediliyorsa, şehitlere ne denilecektir? Bu aziz vatan, bu necip millet can pahasına nasıl savunulacaktır? Öcalan takdir alıyorsa, Türk milletinden, Türk devletinden, Türk bayrağından öç almak için kuyruğa girenlerle nasıl mücadele edilecektir? Türkiye nereye gitmektedir? Egemen ve bağımsız bir devletin yolları kesiliyor, insanları kaçırılıyor, hakimiyeti aşındırılıyor, askeri ve polisine alenen kurşun sıkılıyorsa, orada devlet fiilen komaya girmiş demektir. Türkiye'nin milli ve üniter devlet yapısı, vatan topraklarımızın bütünlüğü ve dokunulmazlığı ölümcül darbeler almaktadır.Eşkıyalar dağdan şehirlere inmiştir. PKK'nın korkusu kalmamıştır. Her taraf Kandil Dağı'na çevrilmiştir. Zira ortada hükümet yoktur. Zira ortada Türk gençliğiyle uğraşan, Gezi Parkı'nda kilitli kalan, 17-25 Aralık'tan kaçan ve mahkemede hesap vermekten ödü kopan bir Başbakan'ın teröre boyun eğme hali vardır."
-"Başbakan PKK'ya niçin sessizdir?"
Türk milletinin çok açık, çok ağır, çok kesif bir tehdidin altında olduğunu savunan Bahçeli, Türkiye'nin kanlı bir bölünmeye, kardeşin kardeşe silah doğrulttuğu acımasız bir mecraya sürüklendiğini öne sürdü. Bahçeli, şunları kaydetti:
"Ne var ki Recep Tayyip Erdoğan gençlere, demokratik hakkını kullanan göstericilere su ve gaz sıkmakla, kurşun atmakla oyalanmakta, ağza alınmayacak galiz ifadelerle sataşmaktadır. Gezi Parkı olaylarının yıldönümünde, Taksim'e gelme ihtimali olanlara gözdağı veren ve 'güvenlik güçlerimiz kesin talimatı almıştır. Gereği neyse A'dan Z'ye o yapılacaktır' diyen Başbakan, konu PKK olunca anında ortalıktan kaybolmaktadır. Başbakan PKK'ya niçin sessizdir? Neyi vaat etmiş, hangi sözü almıştır? Önce Cumhurbaşkanı olabilmek, sonra da Başkanlık sistemini kurabilmek için BDP-HDP-PKK ve İmralı canisinden icazet ve onay mı ummuştur? Bunun için de PKK'nın eylemlerini görmezden, duymazdan, bilmezden mi gelmektedir?
İlaveten Barzani petrolüne taşıyıcılık yaparak destek mi aramaktadır? Başbakan koltuk uğruna, Türkiye'ye ihanet ettiğinin ne zaman farkına varacaktır? İstanbul'da polisin sabrını anlamadığını dile getiren ve buna hayret eden Başbakan, sıra PKK'nın küstahlıklarına gelince çıt çıkarmadan izlemektedir. Bize göre bu sebepsiz değildir. Gelişmelerden çıkardığımız kadarıyla, Başbakan Erdoğan Türkiye'nin bir parçasını, şehit emaneti bu kutsal vatanın bir bölümünü gözden çıkarmıştır. Anlaşılan, pazarlıklarla vatan topraklarını teröristlere hibe etmeye, lütfetmeye, Başkanlık çeyizi karşılığında özerkliği vermeye karar vermiştir. Eğer bu şüphemiz, bu izlenimimiz doğruysa Recep Tayyip Erdoğan nesillerinden bile çıkmayacak bir suça batmış ve ihanete ortak olmuş demektir. İstanbul'da molotof atan ve nereden kumanda edildikleri muamma olan maskeli derin yapılanmalara bağıran çağıran Başbakan, bunun mislisini Doğu ve Güneydoğu'da yapanlara karşı suskun ve durgundur. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusudur? Doğu'da devlet otoritesi sıfırlanmaktadır. Başbakan siyasi hesaplara, siyasi çıkarlara Türkiye'yi feda etmektedir. Cumhuriyet tarihinin hiçbir döneminde böyle bir iktidar, böyle bir Başbakan görülmemiştir. Yakın çevresine yeni giren malum danışmanı haklıdır; çünkü Başbakan 20. Yüzyıldaki Sadrazam Mahmud Nedim Paşa'ya, yani diğer namıyla Nedimof'a tıpa tıp benzemekte, ruh ikizi olduğunu icraatlarıyla ispatlamaktadır."
(Sürecek)