Kürkcü, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, Grup Başkanvekili Pervin Buldan'ın 3 Haziran 1994'de ödürülen eşi Savaş Buldan'ın anısına bugün mezarı başında olacağını belirterek, 1990'lı yıllarda meydana gelen faili meçhul cinayetlerin aydınlatılması gerektiğini belirtti.
AK Parti'nin yenilenen yerel seçimlerden "yenilerek çıktığını" öne süren Kürkcü, seçim kazanmanın "milletvekillerini seçimin yapılacağı yerlere yığmak değil gönül işi" olduğunu kaydetti.
Kürkcü, "Ağrı yenilgi AK Parti için ağır bir yenilgi oldu. Ağrı'dan ağrı çıktı. AK Parti'nin sultasından eninde sonunda kurtulacağız. Ağrı ile başladı Başbakan'ın her yeri ağrıdı. Daha ağrıyacak yerleri bitmedi. Önümüzde Cumhurbaşkanlığı ve 2015 seçimleri var" diye konuştu.
Çözüm sürecinin seyri bakımından çelişkili bir durumla karşı karşıya olunduğunu dile getiren Kürkcü, sürecin gelişmesinin önünde en büyük engellerden birinin kalekolların yapımı olduğunu söyledi. Halkın bunları kendine tehdit olarak gördüğünü ve bunların yapımına "demokratik yöntemlerle karşı koymaya çalıştığını" öne süren Kürkcü, "Barış için halkın gönlü kazanılacaksa, halkın gönlüne giden yol kalekoldan geçmez. Kalekol yapımına son verin" dedi.
Bir başka engelin de Türkiye'nin Suriye siyaseti olduğunu savunan Kürkçü, Türkiye'nin, "Suriye siyasetini bir an önce değiştirmesini ve buradaki çetelere yardım etmekten vazgeçmesini" istedi.
-"Adımızı da doğru dürüst söyleyemiyor"-
"Bir başka engel de Kürk siyasetine kaçırılan çocuklar meselesinin dayatılmış olmasıdır" diyen Kürkçü, "Biz Hükümetin ve herkesin şunu yapmasını istiyoruz: Çocuk asker kullanımının denetlenmesi konusunda uluslararası çocuk hakları sözleşmesine eklenen seçmeli protokolün kabul edilmesini istiyoruz. Türkiye'de silahlı bütün güçler bunu kabul etmelidir" ifadelerini kullandı. Kürkcü, şu görüşleri dile getirdi:
"Böyle bir etikle hukuki ilkeye kendisini bağlamayan Hükümetin şimdi aslında savaştırılmadıkları belli olan çocukların sığınmış oldukları bir kurumu yola getirmek için onunla yukarıdan ilişki kurmak için HDP'nin, BDP'nin ve Amed Belediyesi'nin kapısına dayanmasında anlaşılacak hiçbir şey yok. Hükümet açıkça çağrıda bulunuyoruz: Siz evlerinden ayrılarak sınırın ötesine geçen, orada kendilerine güvenli mekan bulduklarını düşünen, buraya gitmeyi seçmiş olan çocukların ailelerine kavuşmasını istiyor musunuz? Yapacağınız en önemli şey, barış sürecine hız vermek, çatışmayı ortadan kaldırmak, çatışma dolayısıyla ortaya çıkan eşitsizlik ve hukuksuzlukları tamamını ortadan kaldırmak, böylelikle herkesle birlikte o çocukların geri dönmelerine yardımcı olmaktır."
Başbakan Erdoğan'ın partilerinin adını "Hür Demokrasi Partisi" olarak kullandığını belirterek, "Herhalde Hür Dava Partisi'yle karıştırıyor, o onun kendi ahbaplarıdır, biz HDP'yiz" dedi.
"Bize de yapılacak bir talep yoktur. Biz askere alma dairesi olarak iş görmediğimiz gibi çocukları arayıp bulma kurumu da değiliz" dilen Kürkcü, şöyle devam etti:
"Ancak o ailelerin sıkıntısını anlıyoruz. O çocuklar eğer hakikaten ailelerine geri dönecek olsalar, onları bekleyen geleceğin ne olduğu hakkında bize kim ne garantiyi verebilir. Pozantı Cezaevi'nden çıkan ve oradaki çocuklarla yüzyüze görüşme yaptım. Bize söyledikleri 'bizim cezaevine girmemize yol açan etkinliklere katılmamızın nedeni, okuduğumuz okullarda bize ana dilimiz, kültürümüz, kimliğimiz dolayısıyla yapılan aşağılama ve ayrımcılık. Buna katlanamadık' dediler. O çocukların bir bölümünün gitmiş olduklarını işitiyorum çünkü Mersin'de onlardan çok var. Bundan aylar önce 'asker onu aldı büyük şefkatle giydirdi' denilen çocuğun 45 yıla hüküm giydiğini gazetelerden okuyoruz. Bu çocukların geldiklerinde kendilerini bekleyen geleceğin bu olduğunu bile bile, göre göre onların hem buraya gelmesini bekliyorsunuz hem de bunu bizim yapmamızı bekliyorsunuz. Çok şey bekliyorsunuz.
Ben ailelere tavsiye ederim. Hem bizimle hem Hükümet ile diyalog kursunlar, siyasi çözüm yaratmak için. Bu tür sorunların çözümü bu tür kapıya dayanmalarda değil. Çözümü, Türkiye'nin BM Çocuk Hakları Sözleşmesi'ne koyduğu çekinceleri kaldırmasında. Çocukların ana dillerinde, kendi kültürlerinde eğitim görmelerini imkan tanıyan uluslararası statüyü kabul etmesidir.
Çocuklara sadece çocuk muamelesinin yapılamayacağını herkesin bilmesi lazım. Evet doğru, 18 yaşın altındaki herkes çocuk ama 15 yaşındaki çocuğun da kendine göre bir muhakemesi, öz saygısı ve bunu koruma arzusu ve bunu koruyamadığı zaman kırılan gururu var. Bu kırılan gurur çocuklar için nerelere kapı açacağını kimse kestiremez."
-"Bizim de ağzımız var"-
Başbakan Erdoğan'ın üslubunu eleştiren Kürkcü, "Bu ağız ağızsa, bizim de ağzımız var. Açarız ağzımızı, her şeyi deriz, bize de kimse hiçbir şey diyemez. Ama bugüne kadar sürecin hassasiyetini gözönüne aldık" dedi.
"Müzakere heyetlerinin müzakere edecek ancak Ağrı Belediyesi'ni de Norşin'i de elinizden alırız. Her yerde her şeyi elinizden alırız. Sizinle kontratımız mı var ebediyen bu memleketin başında duracaksınız diye" ifadesini kullanan Kürkcü, "Yoksa B planı devreye girermiş. Ne senin B planın? Senin olsa olsa (yumuşak g) planın olur ondan da bir şey çıkmaz. B planının ne olduğunu anladık da bunu harfle ifade etmeye imkan yok" dedi.
İstanbul Gaziosmanpaşa'da açılan "Öcalan'a özgürlük" standında çıkan olaylarla ilgili Eş Genel Başkan Sebahat Tuncel'in İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu ile görüştüğünü aktaran Kürkcü, şu görüşleri savundu:
"Valiye durumu anlattı. Mutlu beyefendi, yakında Emniyet Genel Müdürü olacakmış, Tanrı yurdumuzu korusun ondan, 'siz de açmasaydınız, zaten biz doğru bulmuyoruz' dedi. Tuncel 'bu her yurttaşın hakkı' dedi. Mutlu "Siz zaten çocukları dağa kaçırıyorsunuz, o yüzden bütün bunları istemeye de hakkınız yok' dedi. Bunun üzerine sert bir cevap alıp telefon kapatıldı. Ben anlıyorum ki B planı budur. B planı Türkiye'nin her yerinde HDP'nin faaliyetini şu ya da bu şekilde önlemek, saldırı tertip etmek ve bizi diz üstü çökertmektir öyle mi? Ne diz üstü çökeriz, ne size yalvarırız; Ne sizin çektiğini yere gideriz; Ne sizinle dövüşüyoruz; haklarımızı birer birer gerçekleştiriyoruz. Öcalan'a da özgürlük isteyeceğiz. Barış için de halkların kardeşliği için mücadeleden de yılmayacağız. Bize saldıranlar halk olduğuna dair şu kadar kanıt gösterin ben de bütün lafları geri alayım. Onlar halk değil. Onlar kiralık katillerdir. Devletin pis işlerini yaptırmak için AKP'nin ellerine sopa verip Taksim'de gezdirdikleri cinsten ve soydan yaratıklardır."
Kürkçü, Başbakan Erdoğan'ın bazı sözlerinde alıntı yaparak, "İmralı'ya giden heyetin gelişinin üzerinden 48 saat geçmeden karşımıza züccaciye dükkanında hareket halinde olan gücü görüyoruz. Çanak, çömlek, biblo hiçbir şey ortada kalmadı. Hakaretin de bini bir para" dedi.
-"İkinci tura kalmayı hedefliyoruz-"
Cumhurbaşkanlığı seçimleri için kendi adaylarını çıkartacaklarını yineleyen Kürkçü, "O yüzden bize ortaklıktı, şuydu buydu bunlarla kimse gelmesin. Kimseyle bir anlaşmamız yok anlaşacağımız da yok. Herkes birinci turda kendi gücünü sınamalıdır. Bütün derdi AK Parti'yi iktidardan indirmek olanlar şöyle düşünmelidir: Herkes elinden geleni yaparsa zaten AK Parti birinci turu geçemez. Eğer ikinci tur hesaplarınız varsa bizi şimdiden ikinci tura kalamayacak olarak görmeyin. Biz ikinci tura kalmayı hedefliyoruz. Bizim adayımızın da ikinci tura kalacağını görerek kimseyle bugünden ortaklık kurmuyoruz" dedi. Kürkcü, konuşmasını şöyle tamamladı:
Ancak olaki geride kaldık. Bizim desteğimizi arayacaklar, akıllarından şunu bilsinler; biz Kürt, gençlik, kadın, özgürlük düşmanlarına, kimlik dayatmacılarına, zalimlere, zalimlerle ortaklık edenlere, zulüm dolu tarihi bize gerçek diye yutturmaya çalışanlara bir tek oy vermeyiz. Kimsenin bizden alacağı hiçbir şey yok. Bu herkes için geçerlidir. Bize gelecekten söz edin.
Bu manada en geniş bloku biz savunuyoruz ama bizi milliyetçiler blokuna dahil etmek, yani hem Kürtlerin haklarını savunmak hem de milliyetçi iktidar oluşturmak gibi bir oksimoronu bize politik proje olarak getirmeyin. Bu projenin görüşülecek bir tarafı yok ama herkesi dinlemeye, görüşünü almaya açığız."