12 Eylül döneminde bir süre cezaevinde kalan, cezaevinden çıktıktan sonra İstanbul'da müzik yaşamına başlayan Güneri, bu süreçte Orhan Gencebay ve Selami Şahin ile çalıştı.
Şahin'in, "Beytocan" ismini verdiği Güneri'ye, "Neden yazdıklarını kendin söylemiyorsun" demesi üzerine bestelerini seslendirmeye başlayan Güneri, zorunlu olarak gittiğini belirttiği İsveç'ten yıllar sonra döndüğü Türkiye'de yeniden sanatını icra etmek istiyor.
Ülkesine duyduğu hasretle kaleme alıp bestelediği şarkılarını seslendirmek için Şırnak'tan İstanbul'a kadar 12 ilde konser vermeyi planlayan Güneri, yeniden halkla buluşacak olmanın heyecanını yaşıyor.
Güneri, AA muhabirine, Türkiye'den kaçmadığını belirterek, ayrılmak zorunda bırakıldığını söyledi.
"Birileri öyle olsun istedi, bize kıyabilirlerdi, zaten onu söylediler. O zaman eşim ve bir çocuğum vardı. 'En iyisi gideyim' dedim. Memleketimden kaçmadım, zorladılar beni. Arkadaşım Ahmet Kaya da kaçmadı ki onu da zorladılar. Yoksa insan ülkesinden niye kaçsın ki?" diyen Güneri, zorunlu olarak yerleştiği İsveç'te sıkıntılar yaşadığını, 5,5 yılın ardından oturma izni aldığını anlattı.
- "Türkiye'ye ilk ayak bastığımda memleket kokusunu hissettim"
Güneri, yurt dışında hiç mutlu olmadığını ifade ederek, "Konserlerde halkla buluştuğumda mutlu oluyorum. Türkiye'den ayrı kaldığım yıllarda tüm Avrupa'da konserler verdim" dedi.
Memleketine özlemini hep içinde hissettiğini vurgulayan Güneri, şöyle konuştu:
"Türkiye'ye ilk ayak bastığımda memleket kokusunu duydum. O kokuyu duyunca anladım ki meğer ben şarkı sözlerini bile eksik yazmışım. Uçuyorum. Çok mutluyum. Tüm bestelerin, şarkı sözlerim memleketim içindi. Benim şarkılarım siyasi değil, öyle şarkılar yazıyorum ki herkes kendinden birşeyler buluyor. Aksi taktirde bir adrese yöneldiğimde diğer tarafı kaybediyorum. Oysa ben herkesi seviyorum. Sanatçı evrensel olmalı. Beytocan'ın özelliği evrensel olup, herkesi kucaklamasıdır."
Eserlerinin geçmiş yıllarda birçok tanınmış sanatçı tarafından Türkçe seslendirildiğini anlatan Güneri, müziğin bir anlatma sanatı olduğunu, şarkılarına ruh katarak, yaşayarak okuduğu için halkın beğenisini kazandığını kaydetti.
- "Birbirimizi yaşatmamız lazım"
Güneri, çözüm süreciyle yurda döndüğünü ve sürecin devam etmesi gerektiğini belirterek, şunları söyledi:
"Bunun için insanların ölmesi korkunç birşey. İnsan nasıl ölümden zevk alır, bilmiyorum. Birbirimizi yaşatmamız lazım. Birbirimizi büyütmemiz lazım. Kan, öldürmek, doğru şeyler değil. 'İnsanlar ölmesin' demek bile anlamsız. İnsanlar zaten niye ölüyor ki? Bu çok anlamsız. Ülkeyi kurtarırken beraberdik. Biz zaten kardeşiz diyoruz. Hepimiz bu dünyada misafiriz."
Çözüm sürecine katkı sunanlara teşekkür eden Güneri, "Birbirimizi incitmeden, birbirimizi severek, büyüterek yaşasak ne olur? Kardeşliğe saygı duyuyorum. Bu süreci bozmasınlar. Yoksa çok günah, yazık olur. Paylaşmayı, birlikte yaşamayı öğrenmek gerek. Bu sürece katkı yapanların hepsine saygı duyuyorum" ifadelerini kullandı.
Güneri, "Bu sorun halledilsin, ne kadar güçlü bir ülke olacağız. Kimse bu ülke ile uğraşamayacak. Bu sorunu çözerse Türkiye'nin sırtını dünyada yere getirecek hiçbir ülke yok. Ama bu sorun çözülmezse, başka sorunlara malzeme olacak. Bu işi kalpleriyle çözmeye çalışsalar ne hoş olur. Artık memlekette barış olur, konserler olur, mutluluk olur, huzur olur" dedi.
Güneri, Kürtçe'nin önündeki engellerin kaldırılmasının önemine de değinerek, "Anne karnındayken dünyanın tüm dillerini biliyoruz. Misafir olarak geldiğimiz dünyada bir dil öğreniyoruz. O da yasaklanıyor. Bu olacak iş midir? İsveç'te anne dilini bilmeyenlerin altyapısını İsveç hükümeti kabul etmiyor. Türkiye'de de anadilde konuşmak geçmişte yasaktı" şeklinde konuştu.
- Kökünden koparılan bir ağaç başka toprakta yeşermiyor"
Memleket hasretine artık dayanamadığını dile getiren Güneri, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Memleket hasretiyle nefes alamaz hale gelmiştim. Kökünden koparılan bir ağaç başka toprakta yeşermiyor. Orası kum ise burası cennet. Buna ortam hazırlayan herkese teşekkür ediyorum. Çünkü memlekete hasret yaşamak amaçsız yaşamaktır. Her gün uyanıyorsun ama amacın yok. Buranın aşkını yakaladım ve geldim."
Güneri, Türkiye'de en çok halkla bir araya gelmeyi, sonra da ciğer kebabını özlediğini anlatarak, memleketindeki ruhu başka yerde bulamadığını söyledi.
Güneri'nin ablası Feriha Güneri de kardeşine kavuştuğu için dünyanın en mutlu ve huzurlu insanı olduğunu söyledi.
Çok hasret çektiklerini, acılar yaşadıklarını ifade eden Güneri, "Anne, baba ve kardeşlerimizi kaybettik. İkimiz kaldık. Allah'a binlerce kez şükürler olsun ki Beytocan'a kavuştuk. Rabbim tüm hasretleri kavuştursun" dedi.