Babacan, Kamu Sektöründe Etiğin Güçlendirilmesi Projesi'nin kapanış konferansında, etik değerlerin doğru ile yanlışı, haklı ile haksızı, iyi ile kötüyü, adil olan ile olmayanı ayırt etmekle ilgili olduğunu söyledi.
Ali Babacan, kamu görevlilerinin karar alırken ve kamu hizmetlerini yürütürken uymaları gereken tarafsızlık, dürüstlük, adalet, saydamlık, hesap verebilir gibi değerlere sahip olmaması halinde etik değerlerin kamu yönetiminde uygulanmasının anlamsız hale geleceğini dile getirdi.
Toplumsal değerlerin muhafazası için etik tutum ve davranışların yaygın olduğu toplumlarda huzur, refah ve güven ortamının daha geliştiğini vurgulayan Babacan, bunun aksi durumlarda toplumların ödediği ekonomik, siyasi ve sosyal faturanın oldukça ağır hale geldiğini ifade etti. Babacan, sadece ekonomik açıdan bakıldığında dahi kamu kaynaklarının verimsiz kullanımı, iş yapmanın maliyetinin artması, yatırım ortamının kötüleşmesi, gelir dağılımının bozulması ve yoksulluğun artması gibi istenmeyen tablolarla karşı karşıya kalındığını belirtti.
Her ülkenin vatandaşlarının kamu görevlilerinin karar alırken özel çıkarlardan etkilenmeyecek şekilde davranmasını sağlayacak mekanizmaları talep ettiğini dile getiren Babacan, bu nedenle devletin bireylerle kurduğu ilişkinin sağlıklı olabilmesi için karşılıklı güven tesisinin çok büyük önem arz ettiğini kaydetti.
Karşılıklı güvenin tesisi için en önemli araçlardan birinin etik davranış ilkeleri olduğunu ifade eden Babacan, bu ilkelerin dayandığı değerlerin dürüst, güvenilir ve adil kamu hizmetinin temelini oluşturduğunu, bu ilkelerin riske sokulmasının işleyişi olumsuz etkileyeceğini söyledi.
İyi ve uyumlu işleyen bir yönetimin sağlanabilmesi için yasama, yürütme ve yargıda etik düzenlemelerin işlerlik kazanmasının önümüzdeki dönemin önemli konuları olacağını belirten Babacan, bu çalışmanın belki de en önemli boyutunun hangi davranışın, işlerin, tutumun etik olup olmadığının yazılı hale getirilmesi olduğunu ifade etti. Babacan, yazılı hale geldikten sonra problem çıktığında, bazı kararlar, davranışlar sorgulandığında yetkili kurullar tarafından gerekli ayrıştırmanın yapılması ve karşılaşılan durumların etik ya da değil diye karara bağlanabilmesinin ise işin püf noktasını oluşturduğunu vurguladı. Ali Babacan, bu kuralları yazılı hale gelmediğinde ise neyin etik olup olmadığı konusunda kafaların karışabildiğini dile getirdi. Babacan, şöyle konuştu:
"Bazı toplumlarda uzun süre var olan uygulamalar, yerleşmiş uygulamalar aslında uluslararası etik standartlara göre son derece yanlış olmasına rağmen makul karşılanabilir hale gelebiliyor. 'Böyle gelmiş böyle gider, bu işin bizde usulü böyle, bu işin yapılma tarzı böyle' denilebiliyor. İşte bu çok tehlikeli bir durum. Artık bu konular belki eskiden daha çok ülke, bölge bazında, belki dini referanslarla, toplumun kendi ahlak kodlarıyla tanımlanırken artık evrensel nitelik de kazandı. Neyin etik olduğu, neyin olmadığı konusunda artık uluslararası standartlar var."
Uluslararası alanda bu konudaki mutabakatların giderek güçlendiğini, detaylandırıldığını ve kapsamının genişletildiğini anlatan Babacan, Türkiye'deki mevcut duruma ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu:
"Yolsuzluk ve etik ilkeler konusunda uluslararası işbirliğimiz güçlü bir şekilde devam ediyor. Hükümetimiz kurulduğu ilk günden bu yana etik dışı tutum ve davranışların en aza indirilmesi için özel bir çaba göstermekte. İlk hükümetimiz kurulduğunda Sayın Başbakanımız '3 Y ile mücadele edeceğiz' dedi, yasaklar, yoksulluk, yolsuzluk. Bu konuda da kararlı bir tutum takındık, pek çok yasal düzenleme yaptık. Sonuç itibariyle baktığımızda Uluslararası Şeffaflık Örgütü'nün araştırmalarında Türkiye, 2002 yılında 102 ülke içinde 65. sıradaydı. En alttaki üçte birlik dilimdeydi. En son yapılan araştırmada 177 ülkede 53. sıradayız. Yani ilk üçte birlik dilimdeyiz. 11 yıllık dönem içinde Türkiye'nin şeffaflık konusunda atmış olduğu olumlu adımların sonuçları uluslararası bağımsız değerlendirmelerde teyit edilmekte ama bulunduğumuz yerden memnun değiliz. Bunun her sene daha da yükselmesi ve şeffaflık alanında daha da ilerlememiz Türkiye'nin ekonomi, demokrasi ve hukuk alanında ilerlemesi için son derece önemli."
(Sürecek)