Ege Denizi'nde 24 Mayıs'ta meydana gelen 6,5 büyüklüğündeki deprem sonrası yakınları veya tanıdıklarından haber almak isteyen vatandaşların cep telefonlarına sarılması yoğunluk oluşturdu. Vatandaşların yakınlarına ulaşamaması, "Acaba daha kötü bir durumda istediğimiz kişilere nasıl ulaşacağız?" sorusunu akla getirdi.
AA muhabirinin konuyla ilgili sorularını yanıtlayan Prof. Dr. Paker, GSM operatörlerinin bu şekilde kilitlenmesinin sadece Türkiye'ye mahsus olmadığını, aynı şey dünyanın farklı bir ülkesinde olsa orada da aynı durumun yaşanacağını söyledi.
GSM operatörleri de dahil telekomünikasyon sistemlerinin, aynı anda bütün abonelerinin hizmet alacağını öngörmediğini vurgulayan Paker, şöyle devam etti:
"GSM operatörleri bir hesaplama yapar. Cell başına düşen abone sayısı ve onlara tahsis edilecek kanal sayısı bir oranla sınırlandırılır. 10'da 1'i, 20'de 1'i gibi... Bunları arka tarafta taşıyacak bağlantılar, santral birimleri de bir oranla ölçeklenir. Yoksa bir işletmenin bütün abonelerine servis almak istediklerinde hizmet verecek kapasiteyi kurması hem çok maliyetli olur, hem de işletmesi efektif ve etkin olmaz. Hem GSM hem de sabit hatlar için hangi miktardaki talebe cevap verebilecek altyapıyı bulundurma zorunluluğu olduğunu söz konusu ülkenin otoritesi belirler ve denetler. Dolayısıyla yaşadığımız deprem gibi herhangi bir ani olayda, doğal afette o bölgedeki bütün aboneler hizmet almak isteyeceği için işletmeciler bunların bir kısmına cevap veremeyecektir."
- "Ev telefonlarında yoğunlaşma olsaydı o da kilitlenirdi"
Paker, depremin yaşandığı gün GSM operatörlerinin kilitlenmesi nedeniyle eleştirildiğini ancak sabit hattan ulaşımda sıkıntı yaşanmadığını hatırlatarak, o gün cep telefonları kadar ev telefonlarının kullanılması halinde sabit hatların da kilitlenmiş olacağını bildirdi.
İşletmecilerin mümkün olduğu kadar altyapıyı kurmak, abonelerini konuşturup gelir elde etmek isteyeceğini ifade eden Paker, "Bütün telekomünikasyon sistemlerinin doğasında bu vardır. Eğer aboneler çok fiyat vermeye razı olsalar, 'Ben bu hattı tüm zamanlı satın almak istiyorum' deseler ödemeleri gereken ciddi bir fatura olacak" diye konuştu.
Paker, bu faturanın ödenmek istenmemesi halinde mevcut kaynağın paylaşılmasına razı kalınacağını kaydederek, kullanıcıların haklarını gözetmek için işletmecilerin ne kadar kişiye aynı anda iletişim imkanı sağladığının otorite tarafından denetlenmesi gerektiğini vurguladı.
Selçuk Paker, "GSM operatörlerinin bütün müşterilerine aynı anda hizmet verebilmesi dünyanın hiçbir yerinde mümkün değil. Böyle bir altyapı oluşturulması paranın boşu boşuna baz istasyonları ve kanallara harcanması demek" dedi.
- "Önemli olan öncelikli ulaşılması gerekenlere ulaşmak"
Telefon teknolojisi olarak 4. nesile doğru gidildiğini belirten Paker, aynı anda bütün kullanıcıların iletişim kurabileceği bir altyapının çok maliyetli olduğunu ve çok da gerekli olmadığını ak.
Paker, sözlerini şöyle tamamladı:
"Esas kritik nokta, daha ciddi bir olayda esas erişilmek istenenlere erişilebilecek önceliklendirmeli bir altyapı sisteminin olması. Bir vali, kaymakam, herhangi bir yetkili, sağlık ekipleri, acil müdahale timi, doktor gibi acil erişilmesi gereken kişilere erişilmesi önemli. Bu kişilerin hem aranması hem de aramalarını sağlayabilecek bir altyapının işletilmesi lazım. Bu sadece operatöre değil teknolojiye de bağlı. Burada da BTK zaman kaybetmeden operatörlerin bu teknolojiye geçmesi yönünde teşviklerde bulunmalı. Çünkü elimizdeki cihazlar giderek bu teknolojiyi kullanmaya başladı. Cep telefonları bu teknolojiye uygun donanımla ülkemize geliyor ancak bu teknoloji Türkiye'de kullanılamıyor. Çünkü Türkiye'deki mevcut hatlama henüz oraya doğru ilerleyemiyor. Tabii ki ben de bir şey olduğunda ailemi, eşimi aramak isterim ama bir doktorun, kamu yetkilisinin bulunması ve koordinasyonun sağlanması benim eşime ulaşmamdan daha önemli. Çok daha fazla can kurtarılması söz konusu."