Tanülkü, cezaevinde oyun sahnelemek üzere geldiği Eskişehir'de, AA muhabirine yaptığı açıklamada, tiyatroyla 1960'lı yıllarda okul müsamerelerinde tanıştığını, sahne temizleyip, dekor taşıdığını anlattı.
Devlet Tiyatroları'nda 40'ıncı yılını tamamlayan Tanülkü, 1981 yılından itibaren 13 bin 600 tutuklu ve hükümlüye tiyatro sahnelediklerini söyledi.
Tanülkü, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünün sosyal sorumluluk projesi kapsamında, Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü ve İstanbul Devlet Tiyatrosu tarafından 223 cezaevindeki tutuklu, hükümlülerle buluşturulması planlanan "Masallar, İnsanlar, Bir de Türküler" adlı tiyatro oyunuyla 2,5 aydır yeni bir turnede olduklarını bildirdi.
-Turneyle 168 bin mahkuma ulaşmayı hedefliyor
"223 merkezi cezaevinde, 3 yıl içinde 168 bin mahkuma daha ulaşmaya çalışacağım" diyen Tanülkü, tiyatroyu, cezaevlerinde yapmasının nedenini ise şöyle anlattı:
"Orada mahkum arkadaşlarımla tiyatro yapıyorum. Oyunun galasına mahkumların anne, babası, eşi çocuğu geliyor. 2 saat açık görüş yapmış oluyorlar. Oyun bitiyor, o koca koca insanlar ailelerinin, annelerinin, babalarının çocuklarının oturduğu koltuğu kokluyorlar. Bu yüzden benim için tiyatro bir dokunuş, bir koku, çok önemsiyorum. Onun için ölünceye kadar da bu işi yapacağım. Sağlığım el verirse, Türkiye'deki bütün cezaevlerine gideceğim. Ben de bu kaderin mahkumu olmak istiyorum. Kaderim, Türkiye'deki bütün cezaevlerindeki mahkumlara ulaşmak. Geçtiğimiz 33 yılda bin 740 mahkumun da rol aldığı tiyatro yaptım. Bu sene kendim oynuyorum ama Metris ve çeşitli cezaevlerinde yeni tiyatro çalışmalarımız devam ediyor."
Çocuğu olmadığını ancak cezaevindeki bazı tutuklu ve hükümlülerin çocuklarını okutamayacakları için kendisine emanet ettiğini aktaran Tanülkü, "23 tane evladım var. Üniversitede okuyorlar. Bu sene 2 tane daha evlat geldi. Bu mahkumlar, bana evlat armağan etti. Eşimle beraber onlar için çalışacağım. Gurur duyuyorum yaptığım işten, iyi ki böyle bir mesleğim varmış" ifadesini kullandı.
-"Sanatçı toplumuna yakın olmalı"
Tanülkü, Devlet Tiyatrolarında birçok oyunda rol aldığını anımsatarak, şunları kaydetti:
"Sinemalarda, ekonomik sıkıntılar olunca, dizilerde oynuyoruz. Ama onun dışında tiyatro olmalı. Tiyatro bir gönül olayı çünkü seyircinle, aynı salonda aynı havayı soluyorsun. Onların oyun sırasındaki aksiyon halini yaşamak, bence en güzel iş."
Bazı sanatçıların "halka inmek" sözünü kullanmasını eleştiren Tanülkü, şöyle devam etti:
"Sanatçı toplumuna yakın olmalı. 'Halka iniyorum' diyeceğine, 'halka çıkıyorum' demeli. O yüzden büyük bir saygısızlık olarak görüyorum. Bu toplum, o sokak insanı olmazsa, biz sanatçı olamayız. Onun için koruma ordularıyla halkın arasında dolaşmak da çok saçma ve düzeysizlik geliyor. Bu halk olmasa, sen oyuncu olamazsın. Oyuncuyum deme özgürlüğün olamaz. Herkes haddini bilmeli. 76 milyona 'sanatçıyım' diyen kişi sorumluluk duyacak, halktan insanlara yolda 'merhaba' diyecek. Onlarla hayatı paylaşacak, yakın olacak. 'Ben çok çağdaşım, dünya görüşüm aydınlık' diyerek, halkı küçümsemek, kendi özüne ters düşmek demektir. Onun için lütfen herkes, kendim dahil haddimizi bilmeliyiz. Dizilerin ve filmlerin insana barışı, sevgiyi ve eleştiriyi getirmesi gerekiyor. Bir duruş biçimi olmalı, insanımıza paylaşımı öğretmeliyiz."