Eynez bölgesindeki madende 5 yıl önce çalışmaya başlayan Yıldırım, arkasında 2 yıllık eşiyle 9 aylık bebeğini bıraktı. Eşinin vefatından sonra Soma'daki evinden Kırıkağaç ilçesindeki baba ocağına dönen Tuğba Yıldırım, "eşinin emaneti"ne bundan sonra hem annelik hem babalık yapacak.
Babası vefat eden, annesi ise Kırkağaç'ın bir köyünde yaşayan Zühtü Yıldırım, 2 sene önce evlenmişti. Yıldırım, düğününü borçlanarak yapmış, eşyalarını taksitle almıştı. "Borçları ödemek için devamsızlık yapmadan çalışan" Yıldırım, borçlarını henüz bitiriyordu. 9 ay önce ilk kez baba olan Yıldırım, "Emir" adını verdiği oğluyla bahçeli evinde kuş uçurma hayal ediyordu.
-Görücü usulüyle evlendi
Eşinin vefatının ardından oğluyla baba ocağına dönen 20 yaşındaki Tuğba Yıldırım, görücü usulüyle evlendiği eşiyle ilgili şunları anlattı:
"Çok iyi bir insandı. Hayata dair hayalleri vardı. 'Bir evimiz olsa' derdi, önü bahçeli. Kuşu çok severdi, bebeğimiz var ya, 'bir kuş uçursak oğlumla' derdi. Oğlumuzun rızkı için girdi oraya. Düğünde aldığımız eşyalarımızın borçlarının yeni yeni bitirmiştik. Önceden işinde devamsızlık yaparmış ama evlendikten sonra hiç yapmıyordu, borçları ödemek için. Bazen iş yerindeki bant çalışmıyormuş. Yaya çıkıyorlarmış yukarı, 'ayaklarım tutmuyor bugün' diyordu."
-"Arama artık kızım"
Tuğba Yıldırım, olayı öğrendikten sonra yaralı gelir umuduyla hastanede sabahladıklarını, ancak eşinden haber gelmediğini belirtti. Sabah olduğunda ümidin kesildiğini, kendilerine "Kırkağaç'taki soğuk hava deposuna" gidin dendiğini ifade eden Yıldırım, "Sabah depoya geldik, akşam üstüne kadar bekledik. Annem televizyonda görmüş, 'ben gördüm, yaşıyor' dedi. Hastane hastane aradık. O sırada babama haber vermiş başkası, 'arama artık kızım' dedi. Ben, erken çıktı, arkadaşlarını kurtarmak için geri girdi diye düşünüyorum" diye konuştu.
Yıldırım, artık Soma'daki evine dönmeyi düşünmediğini kaydederek, "Hatıraları var, evimiz kira, eşyalara nasıl bakacağım" dedi.
-İlk "baba"
Her sabah ve akşam eşinin mezarına gittiğini aktaran Tuğba Yıldırım, şöyle devam etti:
"Çizmelerini koydum başına, konuşuyorum, 'niye bizi bıraktın' diyorum. 'Çocuğunu niye bıraktın' diyorum. Daha dün akşam 'baba' dedi benim oğlum ilk kez. Bundan sonra kime der, 'babam nerede' der. Ne diyeceğim bilemiyorum. O artık Zühtü'nün emaneti. Madenin başları bizi yaktı. Bu kadar ihmalsizlik olur muydu? 50 lira değeri varmış eşlerimizin. Gideyim de derdi, bez bez alırım, mama alırım derdi. Günlük 50 liraya çalışırdı."