Ellerinde çocuklarına ait fotoğraflar ve "Çocukların eli kalem tutmalı, silah değil", "15 yaşındaki çocukların siyasi düşüncesi olamaz" yazılı pankartla Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi önünde bir araya gelen aileler, çocuklarının terör örgütüne götürülüşüne tepki gösterdi.
Diyarbakır'da 26 gündür kardeşi Halime Gündüz'den haber alamadıklarını dile getiren Müslüm Gündüz, 23 Nisan'da örgütün gençlik yapılanması olarak bilinen Yurtsever Devrimci Gençlik Hareketi'ne bağlı Mezopotamya Gençlik Araştırma Merkezi Derneği'nce çocuklarının piknik bahanesiyle Lice kırsalına götürüldüğünü ve terör örgütü PKK mensuplarına teslim edildiğini savundu.
Kardeşiyle birlikte Fırat Aydın Eren adlı bir öğrencinin de dağa götürüldüğünü ifade eden Gündüz, "Bunlar henüz 15 yaşındadır. Bu yaştaki çocuklar ulusal ve uluslarararası hukuka göre kendi iradeleriyle karar verme sorumluluğuna sahip değildir" dedi.
Gündüz, şunları söyledi:
"Bu, uluslararası sözleşmelerde imza altına alınmıştır. Nitekim HPG/PKK'nın 5 Ekim 2013 tarihinde imzaladığı 'Çocukların Silahlı Çatışmaların Etkilerinden Korunmasına Dair Taahhütname (Cenevre çağrısı) kapsamında 18 yaşından küçük çocukların çatışmalarda yer almasını engellemek ve onları çatışmaların etkilerinden korumaya dair yükümlülükleri bulunmaktadır. Bu sözleşmeye göre 16 yaşından küçük çocuklar hiçbir şekilde örgüte kabul edilmeyecekti."
"Çocuk hakları bildirgesine göre bu yaştaki çocukların yeri kamplar değil, ailelerinin yanıdır" diyen Gündüz, şöyle konuştu:
"Bu nedenle imza atılan uluslararası anlaşmaya uyulmalı ve derhal çocuklarımız serbest bırakılmalıdır. 23 Nisan'da götürülen çocukların bir kısmı serbest bırakıldığı gibi bizim çocuklarımızın da serbest bırakılmasını istiyoruz. Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül ve Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan'a ve hükümete çağrımız ise barışın bir an önce ülkemize gelmesi, çocuklarımızla birlikte dağdaki herkesin ailelerine kavuşmaları için gerekli çalışmaların yapılmasıdır. İnsan hakları kuruluşları ve sivil toplum örgütlerinden bu insanlık dramına sessiz kalmamaları ve olayın takipçisi olmalarını bekliyoruz. Halime Gündüz ve Fırat Aydın Eren'in aileleri olarak çocuklarımız bizlere teslim edilene kadar eylemlerimize devam edeceğiz."
- "Barış gelsin artık, hiçbir anne ağlamasın "
Lise öğrencisi Halime Gündüz'ün annesi Safiye Gündüz da 23 Nisan'dan bu yana haber alamadığı çocuğunun bir an önce kendilerine teslim edilmesini beklediklerini söyledi.
Anne Gündüz, "O günden beri canlı mezardayım. Büyük acı çekiyorum, adeta her gün ölüyorum" dedi.
- "Oturma eylemi yapacağım"
Diğer öğrenci Fırat Aydın Eren'in annesi Mahfuze Eren ise oğlunun bir derneğin organize ettiği piknikte kadın örgüt mensuplarınca yapılan propaganda sonucu kandırılıp dağa götürüldüğünü ifade etti.
Çocuğuna kavuşmak için tüm yetkililerden destek beklediklerini ve hiçbir annenin ağlamasını istemediğini belirten Eren, şöyle dedi:
"Öcalan'a sesleniyoruz; 15 yaşındaki çocukların dağa gönderilmesini istemiyorum. Barışın bir an önce gelmesini istiyorum. 23 Nisan'dan bu yana oğlumdan haber alamadım. BDP'li yetkililere ulaştık, durumu bildirdik ama bize dönmediler. Oğlumun sol gözü yüzde 80 görmüyor. Kemikleri zayıf. 15 yaşına kadar 10 kemiği kırıldı. Ben onu bakkala bile göndermedim. 12 yaşına kadar yanımda yatırdım. Çocuğumun üstü açık kalmasın diye geceleri kalkıp üzerine örttüm. Benim oğlum şu anda dağlarda. Tüm çocuklar dönsün, barış gelsin artık. Hiçbir anne ağlamasın. Oğlumun dağlarda savaşmasını, eline silah almasını istemiyorum, oğlumun bana gönderilmesini istiyorum. Onların yeri okul ve eğitim. Bu çocuklar dağa gitmek için pikniğe gitmediler. Bir şekilde kandırıldılar. 15 yaşındaki çocuğun iradesi olamaz."
Anne Eren, oğluna kavuşana kadar oturma eylemi yapacağını, gerekirse açlık grevine gireceğini bildirdi.
Fırat Aydın Eren'in babaannesi Lamia Eren de 15 yaşındaki çocuğun kendi isteğiyle dağa gitmesinin mümkün olamayacağını anlatarak, "Barış istiyoruz. Kan, ölüm istemiyoruz. Evlatlarımızın okumasını istiyoruz. Oğlumuzun istikbaliyle oynadılar. Çok başarılı bir öğrenciydi. Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk ve BDP İl Başkanı Zübeyde Zümrüt'e ulaştık. Ancak sonuç alamadık. Sayın Zümrüt bize, 'biz de onlara karşı birşey yapamıyoruz' dedi" şeklinde konuştu.
- "Ben evladımı istiyorum"
Bu arada Adana'dan gelerek Diyarbakır'da çocukları dağa götürülen ailelerin açıklamalarına destek veren Emine Temel de oğlu Hatip Temel'in Abdullah Öcalan'ın doğum günü dolasıyla Şanlıurfa'da düzenlenen etkinliğe katılmak için götürüldüğünü ve bir daha kendisinden haber alamadıklarını anlattı.
Tek çocuğu olduğunu ve yüreğinin yandığını ifade eden Temel, şunları kaydetti:
"Ben evladımı istiyorum. Allah, peygamber hakkı için Türkiye duysun. İnsan birbirine öyle yapmaz, günahtır. Eşim hasta. Bize oğlum bakıyordu. Haftalığı 50 liraya çalışıp bize bakıyordu. Kürt böyle değildir. Biz barış istiyoruz. Her gün pencerenin önünde oğlumu bekliyorum. Ciğerim parçalandı. Babası duyunca kalp krizi geçirdi. Bu çocukları bırakın. Anneleri üzmeyin. Başbakan ve Cumhurbaşkanından yardım istiyoruz."
Ailelerin açıklama sırada ağlamaları duygulu anların yaşanmasına neden oldu.
- Eylemi etkili olmuştu
Diyarbakır'da "piknik etkinliği" adı altında oğlu dağa götürülen anne Ayser Böçkün, Fiskaya Semti'nde oturma eylemi başlatmıştı.
Eyleminin 9'ncu gününde serbest bırakılan oğluna kavuşan anne Böçkün, diğer annelerin de bu sevinci yaşaması için dua etmişti.