ERÜ Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yılmaz, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi salonunda düzenlenen "Organ bağışı konusunda ne kadar bilinçliyiz?" konulu konferansta, insan olmanın en önemli erdemlerinden birisinin toplumsal sorumluluk olduğunu söyledi.
Türkiye'nin en önemli toplumsal sorunlarından birisinin organ bağışı yetersizliği olduğunu ifade eden Yılmaz, son dönem organ yetmezliğinin tek tedavisinin organ nakli olduğunu belirtti.
Organ nakillerinde kaynağın insan olduğuna dikkati çeken Yılmaz, "Dolayısıyla her türlü nakilde organ bağışına ihtiyaç var. Organ eczaneden parayla satın alınabilecek bir ilaç değil. Organ bağışının artması için insanlarımızdaki organ bağışı duygusunun, duyarlılığının artması gerekiyor. Ateş düştüğü yeri yakar. Organ nakli bekleyen kişilerin yerine kendimizi koymamız gerekiyor" diye konuştu.
Türkiye'de ve dünyada en fazla böbrek ve karaciğer nakillerinin yapıldığına işaret eden Yılmaz, şunları kaydetti:
"Son dönem karaciğer yetmezliğinin en önemli nedeni, bulaşıcı sarılık dediğimiz BC enfeksiyonuna bağlı siroz hastalığı. Bunun yanında maalesef günümüzde yalanın adı reklam oldu. Bol miktarda televizyonda, radyoda ve basında 'ot-çöp' olarak tarif ettiğim, yapma ilaçlar her derde deva gibi gösteriliyor ve vatandaş bunun çok farkında değil. Nasıl yapıldığı, ne olduğu bilinmeden bu reklamlara kanarak alınan yapma ilaçlar ve karışımlara bağlı olarak çok sayıda hasta son dönem karaciğer yetmezliğine girmekte. Bu yapma karışımlar karaciğer yetmezliğinin şu anda en önemli sebebidir. Yeterli organ bulunamıyor zaten. Diğer hastalıklara bağlı organ yetmezliği oluşuyor ama bunun yanında biz kendi elimizle kendi paramızla kendi kendimizi hasta ediyoruz. Bunlara dikkat edilmesi gerekiyor."
Son dönem böbrek yetmezliğinin en önemli nedenlerinin ise diyabet, şeker hastalığı, tansiyon yüksekliği ve böbrek iltihaplanmaları olduğunu ifade eden Yılmaz, bu hastalara organ nakli yapılması gerektiğini, nakil yapılmayan hastaların hayatını kaybettiğini vurguladı.
- "En fazla fedakarlığı anneler yapıyor"
Yılmaz, organ nakli bekleyen hasta sayısının sürekli arttığına dikkati çekerek, şöyle devam etti:
"Organ bağışı canlıdan ve herhangi bir olay nedeniyle beyin ölümü gerçekleşen hastaların organlarının bağışlanmasıyla gerçekleşiyor. Genellikle canlıdan dördüncü dereceye kadar olan akrabalar arasında organ nakli yapılabiliyor. Bu akrabalar arasında en fazla anneler organ bağışında bulunuyor. Daha sonra kardeşler arasındaki bağışlar geliyor. Böbrek ve karaciğerin bir bölümü canlıdan alınıp nakil yapılabiliyor ancak kalp ve akciğerde bu mümkün değil. Hayattayken nakil yapılamıyor. O nedenle beyin ölümü gerçekleşen hastaların organlarının bağışlanması çok önemli."
Türkiye'de nakillerin yüzde 80'inin canlıdan, yüzde 20'sinin ise beyin ölümü gerçekleşen hastalardan alınan organlarla yapıldığını bildiren Yılmaz, Avrupa ülkelerinde bunun tam tersi olduğunu dile getirdi.
- "Canlıdan nakil çözüm değil"
Yabancıların beyin ölümlü hastaların organlarının bağışlanmasında daha duyarlı olduğunu kaydeden Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü:
"İspanya'da her yıl 1 milyon nüfus başına 35 beyin ölümlü hastanın organı bağışlanıyor. Her beyin ölümlü hasta en az 6 organ nakli bekleyen kişiye hayat veriyor. Ülkemizde ise 1 milyon nüfus başına her yıl 3,5 beyin ölümlü hastanın organları bağışlanmaktadır. 81 vilayetimiz var ama bunların ancak üçte birinde beyin ölümlü hastaların organları bağışlanıyor. Üçte ikisinde hiçbir bağış yapılmıyor. Ülkemizde en fazla bağış sahil kesimindeki illerde yapılıyor. Ankara'nın doğusunda maalesef organ bağışı yapılmıyor. Her geçen gün organ nakli bekleyen hastaların sayısı artıyor, biz de organ nakli beyin ölümlü hastalardan yapılmadığı için canlıdan nakil yapmak zorunda kalıyoruz."
Kardeşler arasında bile yüzde 25'inde organ uymadığı için nakil yapılamadığını ifade eden Yılmaz, dolayısıyla canlıdan nakillerin yeterli olmadığını sözlerine ekledi.