Davutoğlu, resmi temaslar gerçekleştirmek üzere Türkiye'ye gelen Danimarka Dışişleri Bakanı Martin Lidegaard ile Dışişleri Bakanlığında ortak basın toplantısı yaptı.
Toplantıda Danimarkalı bir gazetecenin Freedom House'un Türkiye'deki basın ve ifade özgürlüğü konusunda hazırladığı rapor hakkındaki sorusu üzerine Davutoğlu, hiçbir demokrasinin bu anlamda mükemmel olmadığını ancak bu konudaki raporların da alandaki gerçeği ortaya koyması ve objektif olması gerektiğini söyledi.
Söz konusu rapordaki 44 rakamının aksine Türkiye'de sarı basın kartı olan 5 gazetecinin cezaevinde bulunduğunu, onların da gazetecilik suçundan değil, başka suçlardan yargılandığını vurgulayan Davutoğlu, "Biz kendilerini arayıp bu rakamı nasıl yazdıklarını sorduğumuzda, rapordaki rakamların geçen seneye ait olduğunu söylediler. Nasıl bir rapor ki güncellenmeden hüküm verilebiliyor. Raporda Türkiye ve Kuzey Kore aynı kategoriye konmuş. Sizin aklınıza ve vicdanınıza hürmeten soruyorum: nasıl aynı kategoride olabilir iki ülke?" ifadesini kullandı.
-İsviçre örneği
İsviçre'de 1915 olaylarını "soykırım" olarak nitelendirmeyenlerin ceza aldığını ve benzer kanunun Fransa'da da çıkarıldığını anımsatan Davutoğlu, İsveçli mevkidaşına konuya dair şu örneği verdiğini kaydetti:
"Siz gelin yanımda, bir basın toplantısında '1915 olayları soykırımdır' derseniz, ben 'hayır değil' derim ama ne sizin ne benim hakkımda soruşturma açılır. Ama ben ya da başka bir Türk, Zürih'e gelir ve '1915 olayları soykırım değildir' dersem bu ifade özgürlüğü sizde var mı, siz garanti eder misiniz?"
-Basın özgürlüğü tartışması
Davutoğlu, toplantıda bir gazetecinin, önce Lidegaard ve ardından da kendisine yönelttiği, "Başbakan Erdoğan uzun süredir Türkiye'de bir gruba yönelik çok ağır hakaretler yürütüyor. Son olarak hiçbir delil ve yargılama olmadan, sadece siyasi kanaatlere dayanarak bir gruba karşı cadı avı başlatacağını açıkladı. AB'ye katılım müzakereleri yapan bir ülkede cadı avı gerçekleşmesini nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizin basın özgürlüğü tanımınız ve anlayışınıza göre bir başbakanın bir medya grubuna yönetici atayıp, haberleri ve altyazıları kontrol etmesi normal mi? Yine bir başbakanın, bir başka medya grubu liderini arayıp, bir haberin kaynağıyla ilgili soru sorması, tehdit etmesi normal mi" sorularına, şöyle cevap verdi:
"Aslında bu arkadaşımızın sorusu, Freedom House konusundaki soruya verilen en iyi cevaptı. Çünkü hiçbir ülkede, bir basın mensubunun ülkenin başbakanına veya bakanına hakaret ima eden bir soru yöneltebilecek hürriyete sahip olduğunu zannetmiyorum. Bu sorunun bu salonda yöneltilebilmiş olması dahi, Freedom House raporunun ne kadar gerçek dışı, Türkiye'de her sorunun her zeminde sorulabildiğinin en açık işaretidir. Ayrıca bir şey sormaya gerek yok. Eğer bir dışişleri bakanının basın toplantısında bir basın mensubu, o ülkenin başbakanına doğrudan ya da dolaylı hakaret ederek bir soru sorabilecek hürriyete sahipse ve buradan rahatlıkla evine gidebilecekse yarın görevini rahatlıkla yapabilecekse başka bir basın toplantısında da rahatlıkla bu soruyu soracaksa sorabiliyorsa aslında bir cevap vermeye gerek yok. Türkiye'deki özgürlüğün en açık işareti budur."