Erdoğan, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, 30 Nisan'da çıkan bir yasa ile tarıma yönelik çok önemli düzenleme, reform gerçekleştirdiklerini söyledi.
1926'da İsviçre'den alınan medeni kanun ile tarım arazilerinin mirasçılar arasında bölündüğünü, sürekli parçalanıp küçüldüğünü belirten Erdoğan, "Eğer bir tedbir alınmazsa araziler miras yoluyla parçalanmaya devam edecek, adeta halı boyutuna kadar düşecek ve tarım imkansız hale gelecek" dedi.
Başbakan Erdoğan, bu parçalanmadan dolayı ülkenin kaybının 17 milyar lirayı aştığını belirterek, şöyle konuştu:
"10 yıl önce bu parçalanmayı önlemek amacıyla çalışma başlattık, tüm ilgili kesimlerle, bilim insanları ile hukukçularla görüşmeler yaptık. 2005 yılında ilk kez bölünmez parsel büyüklüğünü belirledik. 30 Nisanda çıkardığımız kanunla da gıda güvenliğimizi garanti altına aldık. Bu yeni düzenleme ile tarım arazisi, üzerinde anlaşma sağlanan mirasçıya devredilecek. Bu mümkün olmazsa mirasçılar tarafından aile ortaklığı şeklinde kullanılabilecek, şirket marifetiyle işlenebilecek ya da üçüncü kişilere satılabilecek. Bu satış işlemlerinde, alım-satım ve diğer vergiler alınmayacak, uzun vadeli kredi imkanı sağlanacak. Bu kanunla birlikte artık tarım arazilerimiz bölünmeyecek, parçalanmış araziler de birleştirilecek. Bu kanunun Türkiye'de tarıma çok güçlü destek vermesini bekliyoruz.
Tarım sektörümüz son 12 yılda sürekli büyüme kaydetti. 24 milyar dolar olan tarımsal hasılamız 62 milyar dolara ulaştı. Türkiye tarımsal ekonomik büyüklük itibarıyla 2002 yılında dünyada 11. Avrupa'da 4. sırada idi, şu anda ise Türkiye dünyanın 7. Avrupa'nın 1. en büyük tarımsal gücü konumuna geldi. 2002'de Fransa, İtalya ve İspanya'nın gerisindeydik, bu kanun ile zirvedeki yerimizi muhafaza edeceğiz. Bunun da çiftçilerimize, köylülerimize ve tarım sektörümüze hayırlı olmasını diliyorum. Bu arada, çiftçilerimizi sevindirecek bir müjdeyi de burada açıklamak istiyorum. Son aylarda kuraklık, dolu, aşırı yağış ve sel gibi afetler nedeniyle bazı çiftçilerimiz ciddi zararlara maruz kaldı. 23 Ağustos 2013 tarihinden sonra, bu yılın sonuna kadar yani 31 Aralık 2014'e kadar afetlerden zarar gören çiftçilerimizin kredi borçlarını ödemelerine kolaylık getiriyoruz. Ürünleri, hayvan varlıkları, tesis veya seraları en az yüzde 30 oranında zarar gören, bu zarar da hasar tespit komisyonlarınca tespit edilen çiftçilerimiz bu kolaylıktan yararlanacak. Bu süre içinde vadesi gelen borçlar bir yıl süreyle... Daha önce yüzde 5 idi, şimdi bunu yüzde 3'e indirdik... Yüzde 3 faizle ertelenecek. Bu kolaylıktan Türkiye genelinde 6.5 milyar lira borcu olan 876 bin çiftçimiz yararlanabilecek. Bununla ilgili kararnameyi dün akşam imzaladık ve gönderdik."
Başbakan Erdoğan, Afyonkarahisar'da yaptıkları 22. İstişare Toplantısı'nda Cumhurbaşkanlığı seçim sürecini etraflıca değerlendirme fırsatı bulduklarını söyledi.
Burada, AK Parti ile muhalefet partileri arasındaki çok önemli bir farka dikkat çekmek istediğini belirten Erdoğan, "AK Parti çok yoğun istişarelerle, adeta kuyumcu hassasiyetiyle adayını tespit çalışmalarını sürdürüyor. Biz sadece aday tespiti üzerinde çalışmakla kalmıyoruz; bu yeni sistem üzerinde de çalışıyor, hazırlıklarımızı yapıyor ve Türkiye için en uygun formülleri üretmek neyi gerektiriyorsa bunun gayreti içerisindeyiz" diye konuştu.
-"1. Dünya Savaşı'nda cetvel felaketi yaşadık"
Başbakan Erdoğan, millet olarak hatta bu coğrafyanın halkları olarak 1. Dünya Savaşı'nda "cetvel felaketini" yaşadıklarını belirtti.
100 yıl önce bu coğrafyada sınırların adeta cetvelle çizilir gibi çizildiğini dile getiren Erdoğan, şunları kaydetti:
"Cumhuriyet döneminde tek parti yıllarında, - bunu CHP'liler iyi bilir - cetvelle kafataslarının ölçüldüğüne şahit olduk. Tek parti döneminde insanımız şablonlara sıkıştırılmak istendi. Cetvelle kriterler belirlendi. Vatandaşlar, makbul ve makbul olmayan diye ayrıldı. Darbelerin ardından bu kez de siyasete cetvelle sınırlar çizildi. Siyasetin bu sınırlara müdahalesi engellendi. Şu anda işte o malum cetvelin bir kez daha ele alındığını, siyaset mühendisleri tarafından cetvelin bir kez daha devreye sokulduğunu görüyoruz. Bu ara nedense MHP'nin Genel Başkanını bu merak sardı. Pek geometriyle alakası yok ama kılavuzu da biraz yanlış. Geometrik şekillerle şimdi siyaset konuşuyor. CHP genel müdürü de cetvelle çizilmiş gibi aday kriterleri ortaya çıkartıyor. Siyaset, geometri değildir arkadaşlar. Siyaseti geometriye hapsetmek isteyenler bugüne kadar hep yanıldılar, hem de millete zulmettiler. Siyaseti geometri gibi görenler vatandaşa da geometri işlemi yaptılar. Dümdüz, birbirine benzeyen, iç açılarının toplamı hepsinde 180 yapan standart vatandaşlar üretmek istediler. Bu cetvel zihniyeti yüzünden Türkiye ret, inkar ve asimilasyon zulmüne maruz kaldı. Bu cetvel zihniyeti yüzünden bu ülkede özgürlükler kısıtlandı, bu cetvel zihniyeti yüzünden insanımız arasında ayrım yapıldı.
CHP genel müdürü ne diyor? Siyasi parti liderlerinin cumhurbaşkanı adayı olmasını istemiyormuş. Sen nasıl siyasetçisin ya. Önce sen kimsin ya, haddini bil. Siyaseti inkar eden siyasetçi olabilir mi? Demek ki CHP'de oluyor, her zaman olduğu gibi. Biliyorsunuz CHP'nin bu genel müdürü o koltuğa oturduğu andan beri hala genel başkan olamadı, siyasi lider zaten hiç olamadı. Şimdi siyasetin dışından aday özlemini dile getiriyor. Ona şimdi kendi partisinin geçmişinden bahsedeceğim, önce onu da okuması lazım, benim partimin geçmişinde neler oluyor diye öğrenmesi lazım. 'Bürokrat olabilir, hukukçu olabilir, asker kökenli olabilir ama siyasetçi olmaz.' Kafa yapısı bu. Birebir 27 Mayıs zihniyeti. 27 Mayıs'ta da işte bunu söylediler. 'Herkes Cumhurbaşkanı olur ama siyasetçi Cumhurbaşkanı olamaz' dediler. Allah aşkına...
Ey Kılıçdaroğlu, Gazi Mustafa Kemal'i hiç okumadın mı, araştırmadın mı? Hem CHP'nin genel başkanıydı hem de Cumhurbaşkanıydı. İşine geldiği zaman 'CHP'nin kurucusu, genel başkanı Atatürk'tür' diyorsun ama işine geldiği zaman görmüyorsun. Ne iş bu? Milli şefleri İnönü hem CHP'nin genel başkanıydı hem de Cumhurbaşkanıydı. Demokrat Parti (DP) döneminde, Celal Bayar Cumhurbaşkanı seçildiğinde DP'nin genel başkanıydı. 27 Mayıs seçilmişlerden o kadar korkmuştu ki seçilmişleri idam etmekle kalmadı, işte Cumhurbaşkanını da siyasetten yani halktan koparmaya çalıştı. Öyle gayret ettiler. Merhum Özal siyasetten cumhurbaşkanlığına geçti, ne oldu? Sayın Demirel siyasetten cumhurbaşkanlığına geçti, ne oldu? Sayın Abdullah Gül Başbakan Yardımcımız da Dışişleri Bakanımızdı, oradan Cumhurbaşkanlığına geçti. Kötü mü oldu? Bunların nasıl bir Cumhurbaşkanı özlediklerini, istediklerini biz çok iyi biliyoruz. Tarihte örnekleri var. Bu CHP zihniyetinden bir şey olmaz. Bu ülkede 'egemenlik kayıtsız şartsız milletindir' diyoruz değil mi? Biz buna inanıyoruz değil mi? Öyleyse millet ne yaparsa en güzelini yapar. Milletin seçtiği bir Cumhurbaşkanı ile milletin seçtiği bir Başbakanla, yani tam anlamıyla devlet-millet el ele, Türkiye Allah'ın izniyle çok daha yüksek seviyelere ulaşır."
-"Muhalefet altına gireceği, damı akmayan çatı aramaya devam etsin"
"Muhalefet altına gireceği, damı akmayan bir çatı aramaya devam etsin" diyen Erdoğan, "30 Mart'ta acayip bir fırtına esti ve bunların çatısını matısını uçurdu gitti" dedi.
Başbakan Erdoğan, evde çocukların, "Dede şapkadan nasıl bir tavşan çıkacak?" diye sorduklarını ifade ederek, "Biz de merakla bunu bekliyoruz. Geometrik ölçümlerin nasıl bir şekil çıkaracağını ilgiyle izliyorum, bakalım bu süre içinde Bahçeli de Kılıçdaroğlu da bu işi öğrenebilecek mi? Biz siyaset mühendisi değiliz, çizim yapmıyoruz. Ama onlar siyaset mühendisliğine özenmişler, varsın devam etsinler. Millet bize rota, istikamet çiziyor, biz o yolda ve istikamette yürüyoruz ve yürümeye devam edeceğiz" diye konuştu.
Erdoğan, "Bu arada Nurettin bey de coşuverdi; Giresunspor da birinci lige çıkmış, Altınordu birinci lige çıkmış, 'onlara da başarı dileklerini hatırlatırsanız isabetli olur' dediler. Biz Giresunsporu ve Altınordu'yu da tüm başkan, yönetimi ve teknik kadrosu ile kutluyoruz, tebrik ediyoruz, başarılarının artarak devamını diliyoruz" dedi.
Başbakan Erdoğan'ın konuşmasının ardından, 'Başbakanım" diye bağıran bir vatandaşı polisler salon dışına çıkardı.
(Bitti)