Edirne Cumhuriyet Savcısı Demir, Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği Çorlu Şubesinde "Yeni Türkiye'de Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu - Anayasa Mahkemesi' konulu söyleşide Anayasa Mahkemesinin görevlerini anlattı.
Anayasa Mahkemesinin görevinin toplumun koyduğu kuralları yasalara uygunluğunu denetlemek olduğunu ifade eden Demir, "Anayasa Mahkemesinin görevi, meclise akıl vermek, hükümete akıl vermek değildir, hükümeti frenlemek hiç değildir. Anayasa Mahkemesinin görevi, hatta Anayasa'yı korumak da değildir' dedi.
Milletin iradesinin halkın iradesi olduğuna dikkati çeken Demir, şunları kaydetti:
'Halk, milletin şu an yaşayan bir kesimidir. Şu anki halkın iradesi, bundan önceki halkların iradesine tabi değildir. Yani 1960'ta bir anayasa yapan bir halkın iradesi, 2014'te beni bağlamaz. 2014'te yaşayan bu milletin yaşayan kesimi olan Türk halkı, bu anayasayı yeniden yapar, kendi iradesini de yeniden ortaya koyar. Bu çok önemlidir. Bizim kurumlarımız, bizim toplumumuza hizmet etmek amacıyla hareket etmiyorlar. Adalet ile hareket etmiyorlar. İşte bizim bundan sonraki Anayasa Mahkememizin asıl görevi, anayasada yazdığımız hak ve özgürlükleri korumak ve geliştirmek üzerine olmalıdır.
Bu genel bir kavramdır. ikincisi de, bireysel başvuru. Bu çok önemli bir gelişmedir. Bireysel başvuruda zaten başvurulacak şey, hak ve özgürlükler ile ilgilidir. Şu anda Anayasa Mahkemesinin önünde, yaklaşık 16 bin başvuru vardır. Bunların altından kalkma şansı yoktur. Bu Anayasa Mahkemesi bunları bu hale getirdi. Anayasa Mahkemesi, iç hukuk yollarını tüketmeden, yapılan başvuruları kabul etti. Yani, siyasi bir tercih yaptı. Siyasi bir tercih, her zaman adaleti yaralar.'
Demir, Anayasa Mahkemesinin kuruluşunu, yine siyasi irade yani meclisin belirlediğinin altını çizerek 'Anayasa mahkemelerinin, idarenin takdir yetkisine karışmamaları gerekiyor. İdarenin takdir yetkisine karıştığınız zaman, 'adama buyur kardeşim gel sen yap' derler. İdarenin takdir hakkına karışmayan bir anayasa mahkememiz olması lazım' dedi.
-HSYK-
Demir, 2010 yılında, Anayasa'da yapılan değişiklikle, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun 10 üyesinin seçim ile göreve geldiğini, 2010 yılında, bu anayasa değişikliği sırasında, kendisinin de buna bir dahlinin olduğunu söyledi.
Demir, şöyle devam etti:
'Ben 16 saat boyunca televizyonda bu değişikliği anlattım. Anayasanın değişikliği hususunda, bu millete tavsiyelerde bulundum. Bundan hiç pişman değilim. Şu an HSYK'nın kuruluşunda hiç sorun yok. Yani 10 üye buradan gelmeli, bir kısmını Yargıtay seçmeli, bir kısmını cumhurbaşkanı seçmeli, bunda bir sorun yok. Sorun, o zaman da hem milletimizi hem de yargı mensuplarını kandıran Paralel Yapıcı arkadaşlardan çıktı. O zaman, hükümetimizin içine de başka kurumlarda sızdıkları gibi, yani emniyet, istihbarat, milli eğitim, Sağlık Bakanlığı gibi. Bu kurumlarda da sızdıkları gibi, hükümetin içine sızarak hükümeti iğfal ederek bakanlık listesi adı altında bir liste oluşturdular. HSYK adaylarını, bakanlık listesi olarak belirlediler ve bakanlık listesi olarak belirledikleri arkadaşların tamamını maalesef imam arkadaşlar belirlemiş. Yargının imamları belirlemiş. Şu anda, HSYK'da en az 13 tane yani 21 üyenin 13'ü, bu paralelci yapıdan oluşmaktadır.
Çünkü, 17 ve 25 aralık darbe teşebbüsünden sonra, çünkü ben bunu televizyonda da söylediğim için rahatlıkla söylüyorum. Bu bir darbe teşebbüsüdür. Darbe teşebbüsüne kalkışan hakim savcılar var diye, bu ülkenin başbakanı dahil, birçok medya talepte bulunduğu halde, HSYK 'bunlar kimmiş, bu yargıda darbeye teşebbüs eden hakim savcı kimmiş bunları bir araştıralım' diyeceğine, hükümetin çıkarttığı bir yasal düzenleme aleyhinde bir bildiri yayınladı. Yani bir nevi, yargıya teşebbüs eden zevata destek anlamına gelen bir bildiri yayınladı bu 13 arkadaşımız.'
HSYK'nın hesap vereceği başka bir kurumun olmadığını belirten Demir, 'HYSK, kendi soruşturmalarını dahi kendi yapıyor. Bu imkansız bir şey. Ama zamanında planlı ve projeli yapılmıştır. Onlar biliyordu bu şekilde ele geçireceklerini. Peki HSYK'yı ele geçirince ne yaptılar? HSYK'yı ele geçirdikten sonra bu arkadaşlar, bütün özel yetkili mahkemelerin başkan, üye ve başsavcılarını kendi adamları olarak tabir ettikleri kişilerden oluşturdular. İşte, 17 ve 25 aralık darbe teşebbüsüne kalkışabilmeleri, buna cesaret edebilmelerinin temel nedeni budur' diye konuştu.
17 Aralık sonrası gelişmelere değinen savcı Demir, şöyle devam etti:
"Aslında, bütün yargıya hakim değiller. Ancak, yargının en önemli stratejik yerlerini ele geçirdikleri için, 17 ve 25 aralık soruşturma adı altında, bir hükümeti devirmeye yönelik, bırakın birkaç kişinin yolsuzluğunu, bütün hükümetin eylem ve işlemlerini, bunu medya kamuoyuna yansıtamadı 17 ve 25 Aralık soruşturmalarının kapsamı bir darbe teşebbüsünden de öte darbe sonrası soruşturmasına benzeyen bir soruşturmadır. Yani darbe olmuştur, darbeden sonra ne yaparsınız, önceki hükümetin eylem ve işlemlerini soruşturma altına alırsınız. İşte, 17 ve 25 Aralık dosyalarının mahiyeti budur. Hükümetin bütün ihaleleri, milletin bütün büyük iş adamlarının tamamı soruşturma altına alınmıştır.
Bunlar, 2 yıl boyunca takip edilmiş ve dinlenmiş. Ve ne yapmışlar? 2 yıl boyunca dışarıya bir tek ışık dahi sızmamıştır. Buna MİT de dahildir. MİT'in dahi hiç haberi yoktur. Ne zamana kadar? 17 Aralık'a kadar. Peki, bu emniyet ve yargı, 17 aralık tarihine kadar ışık sızdırmadan bu soruşturmaları yaptığına göre, bu delillerinin hiçbirini de sızdırmayabilirdi, 18 Aralık'ta bakıyorsunuz, bütün belgeler, deliller, tapeler, dinlemeler, izlemeler çarşaf çarşaf medyada. Derdin ne? Dertleri belli hükümeti yıkmaya çalışıyorlar'
Yapılan toplantıda bir gazetecinin, Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu ile Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın diyaloğunu sorması üzerine Demir, 'Başbakan haklıdır ve doğru yapmıştır' yanıtını verdi.
Bir başka basın mensubunun "CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun hakkınızda söylemiş olduğu yorum ve eleştiriler var. Bu konu hakkında neler söyleyeceksiniz" yönündeki sorusuna da Demir, "Sayın Kılıçdaroğlu'na ben cevabımı verdim. Medyada da yer aldı, dava açacağımı söyledim. Bunun dışında da fazla bir şey söylemek istemiyorum" diye cevap verdi.
Toplantının ikinci bölümü basına kapalı yapıldı.