Dolar

34,9440

Euro

36,6106

Altın

3.015,82

Bist

9.992,76

AK Parti 22. İstişare ve Değerlendirme Toplantısı

AK Parti 22. İstişare ve Değerlendirme Toplantısı

12 Yıl Önce Güncellendi

2014-05-10 14:17:41

AK Parti 22. İstişare ve Değerlendirme Toplantısı
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin "Adayımız kim olursa olsun politikalarımız, çizgimiz, yolculuğumuz hız kesmeden devam edecek, ilkelerimiz taviz verilmeksizin muhafaza edilecek, Türkiye ekonomide 2023 hedeflerine doğru kararlılıkla ilerleyecek, adayımız kim olursa olsun çözüm süreci asla sekteye uğramayacak. Kanı durdurmak, göz yaşını dindirmek, kardeşliği en güçlü şekilde tesis etmek için verdiğimiz mücadele asla yavaşlamayacak" dedi.

Erdoğan, partisinin 22. İstişare ve Değerlendirme Toplantısı'nın açılış konuşmasında, 30 Mart ile birlikte yeni bir Türkiye kurulduğunu, asırlık darbeler tarihinin kapandığını ve ülkenin önüne uçsuz bucaksız ufuklar açıldığını belirtti.

Reformların önündeki dirençlerin artık kalktığını ifade eden Erdoğan, milletsiz siyaset, millete rağmen siyaset, silahların, terörün ve vesayetin gölgesindeki siyasetin artık hükmünü yitirdiğini vurguladı.

Erdoğan, 30 Mart'ın, 23 Nisan 1920'de temeli atılan milli iradenin artık sarsılmaz şekilde zaferini ilan ettiği, milli iradenin kendisini çok kuvvetli şekilde tahkim ettiği bir tarih olduğunu dile getirdi.

Allah'ın izniyle Türkiye'nin önündeki tüm anlamsız dirençler, engeller ve engellemelerin artık kaybettiğine dikkati çeken Erdoğan, "İhtilallerin artık modası geçmiş, son kullanma tarihleri bitmiş, sandık ve orada tecelli eden milli irade Türkiye'nin yegane hakimi olmuştur. 27 Mayıs darbesi Türkiye'ye ve siyasetimize gerçekten çok ağır bedeller ödetmiştir. Türkiye'ye çok ağır prangalar bağlamıştır. 12 yıl içinde bu prangaların birçoğunu kopardık ve attık" diye konuştu.

Erdoğan, 27 Mayıs darbesinin mirasının demokratik, özgürlükçü olmayan bir anayasa ve bu anayasayla kurulan kurumlar olduğunu belirterek, "12 yıl içinde Anayasa'daki 27 Mayıs ve 12 Eylül izlerini silmek için de çok gayret sarf ettik, önemli değişiklikler yaptık. Gönül isterdi ki yeni bir anayasa yapalım, sivil, özgürlükçü, katılımcı, demokratik bir anayasa yapalım ve artık Türkiye'nin üzerinden bu 27 Mayıs gölgesini tamamen kaldıralım. Ancak CHP'ye sirayet etmiş ihtilalci zihniyet, MHP'yi esir almış darbeci zihniyet ne yazık ki buna müsade etmedi. Yeni bir anayasa konusunda asla umutsuz değiliz. 30 Mart ile başlayan yeni Türkiye sürecinde er ya da geç yeni bir anayasanın yazılacağına, Türkiye'nin bu 27 Mayıs prangasından da kurtulacağına gönülden inanıyorum" ifadelerini kullandı.

-Cumhurbaşkanlığı seçimi

Cumhurbaşkanının seçim şekli konusunda, 27 Mayıs ve sonraki darbelerden bugüne kadar karanlık bir miras olduğunu dile getiren Erdoğan, "1960'a kadar partilerin liderleri seçimden zaferle çıktıklarında cumhurbaşkanı oluyorlardı. Şimdi CHP ne diyor? 'Hayır' diyor değil mi? Senin geçmişinde olan bu" dedi.

Tek parti dönemlerinde Gazi Mustafa Kemal ve İsmet İnönü'nün bu şekilde cumhurbaşkanı olduğunu anımsatan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Bunlar milleti ne zannediyorlar? Benim milletimin bunu bilmesi lazım. 1950'de Demokrat Parti seçimi kazandığında da Celal Bayar cumhurbaşkanı seçildi. 27 Mayıs darbesi sonrasında Türkiye'de çok partili sistemde hiçbir seçimi kazanamayacağını bilen CHP işte bu sistemi orada değiştirdi. Cumhurbaşkanı milli iradenin temsilcisiyken, 27 Mayıs'tan sonra adeta vesayetin, statükonun, bürokrasinin temsilcisi olarak konumlandırıldı. Cumhurbaşkanlığına öyle bir rol biçildi ki sanki hükümete ve millete karşı rejimi korumak vazifesi cumhurbaşkanına aitti. Meclis ve hükümet milli irade tarafından belirlenirken cumhurbaşkanlığı makamı bunların üzerinde bir vesayet makamı olarak teşkil edildi. 2007 yılında anayasa değişikliği yoluyla cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi sistemini getirmemiz başlı başına bir devrimdir, başlı başına 27 Mayıs darbesinin önemli bir prangasının koparılıp atılmasıdır. 10 Ağustos 2014'te, yani tam 3 ay sonra cumhurbaşkanı milli irade tarafından belirlenecek, millet tarafından belirlenecek. Böylece Türkiye'de yeni bir süreç başlamış olacak."

-"Kimsede kaygıya, endişeye sebep olmasın"

Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesinin, hiç kimsede kaygıya ve endişeye sebep olmaması gerektiğine işaret eden Erdoğan, şöyle devam etti:

"Cumhurbaşkanının Meclis tarafından seçilmesi sistemi eski değil 27 Mayıs'ta başlayan darbe ürünü bir sistemdir. Türkiye'de seçimlerde gelmiş cumhurbaşkanı deneyimini geçmişte yaşamıştır ve hiçbir sorun çıkmamıştır. Tam tersine bürokratik vesayeti temsil eden cumhurbaşkanlığı makamı Türkiye'de siyasetin alanını daraltmış, sorunların çözümünü kilitlemiştir. Merhum Turgut Özal gibi Sayın Abdullah Gül gibi sivil cumhurbaşkanlarımız olmuş ama sistem umut vaat eden köklü bir değişikliğe hiçbir zaman maalesef ihtiyaç duyar diye beklerken bu gerçekleşmemişti. Ama artık bunun ihtiyaç olduğu her yerde konuşulur hale geldi. 29 Ağustos 2014'ten itibaren Türkiye'nin bugünden çok daha iyi, çok daha demokratik, çok daha umutlu ve heyecanlı olacağını inşallah hep birlikte görecek ve yaşayacağız. Adayımız kim olursa olsun politikalarımız, çizgimiz, yolculuğumuz hız kesmeden devam edecek, ilkelerimiz taviz verilmeksizin muhafaza edilecek, Türkiye ekonomide 2023 hedeflerine doğru kararlılıkla ilerleyecek. Adayımız kim olursa olsun çözüm süreci asla sekteye uğramayacak. Kanı durdurmak, göz yaşını dindirmek, kardeşliği en güçlü şekilde tesis etmek için verdiğimiz mücadele asla yavaşlamayacak. Milli iradenin tercihiyle gelen bir cumhurbaşkanının, aynı şekilde göreve gelmiş bir hükümeti hep birlikte göreceğiz, göreceksiniz."

-"Ret, inkar ve asimilasyon eski Türkiye'ye ait bir alışkanlık"

Erdoğan, bunun, ekonominin şahlanmasına, çözüm sürecinin daha da ilerlemesine, Türkiye'de kardeşliğin, paylaşmanın ve dayanışmanın çok daha güç kazanmasına zemin hazırlayacağını anlattı.

Bugün Türkiye'de var olan, varlığını idame ettirmek için direnç gösteren kutuplaşmaların, eski Türkiye'den miras kaldığını dile getiren Erdoğan, şunları kaydetti:

"Tek parti dönemi, darbeler ve statükocu anlayış, birlik, kardeşlik ve hoşgörü üzerine bina edilmiş Türkiye Cumhuriyeti'ni kamplara, kutuplara ayırmak ve bunun için elinden geleni yapmışlardır. Ret, inkar ve asimilasyon eski Türkiye'ye ait bir alışkanlıktır. Sünni-Alevi ayrımı eski Türkiye'ye ait bir ayrımdır. Zengin, fakir, beyaz, siyah, çoban, profesör, mütedeyyin, seküler ayrımları eski Türkiye'nin imal ettiği ve muhafaza ettiği ayrımlardır. Etnik kökeniyle mezhebiyle, diliyle, ekonomik durumuyla, inançları ve yaşam tarzıyla 77 milyon birbirinden farklı olabilir ama nihayetinde 77 milyonun her bir ferdi Türkiye Cumhuriyeti'nin vatandaşıdır. Bunu biz bugün söylemiyoruz. Parti olarak yola çıktığımız andan itibaren hep söyledik, söylüyoruz, söyleyeceğiz. Biz partimizin, siyasetimizin kapılarını 77 milyon için hep açık tuttuk. Bizim kollarımız, gönüllerimiz, soframız ve muhabbetimiz 77 milyonu ayrımsız olarak kucakladı."

-"Seçkin zümrelerin partisi olmadık"

Sahillerin ya da seçkin zümrelerin partisi olmadıklarını ifade eden Erdoğan, sermayenin, medyanın ve güç odaklarının peşine takılmadıklarını bildirdi.

Erdoğan, AK Parti olarak her zaman "millet" dediklerini dile getirerek, şunları söyledi:

"Bize oy verse de vermese de 77 milyon bizim nazarımızda hep bir oldu, hep eşit oldu. Diğerleri ayrıştırırken, bu alışkanlıklarını maalesef inatla sürdürürken, sahillere bir kısmı sıkışıp kalırken, her zaman biz Türkiye'nin partisi olduk. Yüzde 50 oy alsak da yüzde 100'ün hukukunu korumak üzerimizde kutsal bir mesuliyet oldu. Öz eleştiri yapmaktan hiçbir zaman çekinmedik. Öz eleştirimizi her zaman yaptık. Biz her gece başını yastığına koyduğunda kendi iç muhasebesini yapan, kendisini sorgulayan, o gün Allah için, o gün millet için, ülke için ne yaptığını kendisine soran bir kadroyuz. Ama bunu muhalefet yapmadı."

(Sürecek)

Haber Ara