Altay, TBMM'de düzenlediği basın toplantısında, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın yürüttüğü soruşturma çerçevesinde 17 Aralık ve 25 Aralık operasyonlarıyla Türkiye'de yeni bir süreç başladığını söyledi.
AK Parti Hükümeti'nin, "hukuken zanlı hükümet haline geldiğini" ileri süren Altay, AK Parti'nin her vesileyle 17 ve 25 Aralık soruşturmasını örtecek, kirli çamaşırları temizleyecek çamaşır makinesi gibi TBMM'yi kullanıp, bazı yasaları çıkardığını savundu.
Altay, AK Parti'nin, kamuoyundan gelen baskıların, kendilerinin aylar önce söylediği noktaya kısmen de olsa gelmesini sağladığını belirtti.
AK Parti'nin 19 Mart'ta dört eski bakanla ilgili soruşturma komisyonu kurulmasına dair önerge sunduğunu, daha sonra bunu çekerek yeni bir önerge verdiğini anımsatan Altay, son önergenin biraz daha makul noktada olduğunu kaydetti.
-"Soruşturma önergesi Anayasa'ya aykırı"
Altay, son önergede dört eski bakan için tek komisyon kurulmasının öngörüldüğünü ancak TBMM Başkanlığı'nın fezlekeleri Genel Kurul'a sunarken Erdoğan Bayraktar için ayrı, diğer üç eski bakanla ilgili ayrı bilgilendirme yaptığını söyledi.
Altay, TBMM Başkanlığı'na iki ayrı dosyanın geldiğinin anlaşıldığını dile getirerek, numara ve dosyaların farklı olduğunu vurguladı. Altay, şöyle devam etti:
"Birisi 17 Aralık operasyonlarına vesile olan soruşturmayla, diğeri 25 Aralık operasyonuna vesile olan soruşturmayla ilgili. Bu kapsamda AKP'nin verdiği soruşturma önergesi de Anayasa, İçtüzük, Ceza Muhakemeleri Kanunu'na aykırıdır. Meclis Başkanlığı'nın, AKP Genel Merkezi'nden gelen emir ve talimatla değil TBMM İçtüzüğü ve anayasanın emir ve talimatlarıyla çalışmasını bekliyoruz.
Ayrıca bu durum Erdoğan Bayraktar'a da haksızlıktır. Çünkü Bayraktar ile ilgili düzenlenen soruşturma evrakında nüfuz ticareti ve görevi kötüye kullanma vardır. Oysa Egemen Bağış, Zafer Çağlayan ve Muammer Güler ile ilgili, Rıza Sarraf ile bağlantılı olarak rüşvet, sahtecilik, resmi belgede sahtecilik, gizliliği ihlal gibi suçlar var. Olması gereken dört bakan için ayrı komisyon kurulmalı ama en azından 3 bakanın ayrı, Bayraktar için ayrı kurulması gerekir."
Altay, soruşturma önergelerinin görüşmelerinin 5 Mayıs Pazartesi günü yapılmasıyla, görüşmelerin halktan kaçırılmasının amaçlandığını iddia etti.
AK Parti'nin, TBMM İçtüzüğü'nün 109. maddesine göre bu konuda konuşan, hüküm verenlerin komisyonda görev alamayacağı hükmünden hareketle çok geniş kapsamlı arşiv taraması yaparak, CHP milletvekillerinin açıklamalarını raporladığını öne süren Altay, "AKP, 76 milyon içinde konuşma çağına gelmiş, 3 yaşından büyük olup da bu soruşturma sürecinde hiç konuşmamış bir kişi bulurlarsa... Bir konuyla ilgili konuşmak, değerlendirme yapmak başka hüküm vermek başkadır. İçtüzük, soruşturmayla ilgili peşin hüküm verenlerin komisyona üye olamayacağı şeklinde algılanmalıdır" diye konuştu.
Altay, AK Parti'nin, soruşturma önergesiyle zanlı dört bakanı aklama peşinde olduğunu ileri sürdü.
-"Taksim'i kapatmayın"
Altay, AK Parti'nin 4 yıl önce İstanbul'da astığını söylediği "Artık 1 Mayıs hem bayram hem Taksim'de kutlu olsun" afişini gösterdi.
İşçi, memur, emeğiyle geçinen herkesin bu bayramı istediği yerde, istediği gibi kutlamasın en temel insan hakkı olduğunu dile getiren Altay, temel hak ve özgürlükleri kullanma hakkının Başbakan'ın iki dudağında olmaması gerektiğini söyledi.
Hükümet'i uyardıklarını ifade eden Altay, kişilerin anayasa, yasa, uluslararası anlaşmalardan kaynaklı haklarını engellemenin demokrasilerde kabul edilemeyeceğini vurguladı.
Altay, "Hükümet'i, sendikaları sağduyuya davet ediyorum. Hükümet Taksim'i, isteniyorsa Kadıköy'ü, Yenikapı'yı, Kayseri'yi açmalıdır. AİHM kararları çerçevesinde 1 Mayıs'ın, bayram, şölen havasında yaşanması engellenmemelidir. Taksim'in açılması hukuk devletinin bir gereğidir. Hükümet'e çağrımızı yineliyoruz, Taksim'i kapatmayın, toplumu germeyin, insanları bölmeyin" diye konuştu.
-"Yargı feryadı"
Altay'a, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç'ın bugünkü açıklamaları da soruldu.
Kılıç'ın açıklamalarının bir kaynağı olduğunu belirten Altay, Başbakan'ın, "Anayasa Mahkemesi kararlarına saygı duymuyorum", bir AK Parti yetkilisinin "Anayasa mahkemesi milli olmaktan çıktı", TBMM Başkanı'nın, "Anayasanın 138. maddesi ölmüştür" açıklamaları, Cumhurbaşkanı'nın, "Anayasa uygun değil ama imzalayı vereyim" anlayışının bulunduğunu savundu. Altay,"Yasama, yürütme organının bunların başındaki kişilerin, devletin hukuk devleti olma özelliğini ortadan kaldırmaya yönelik eylem, söylem, tutum ve davranışları bugün yargı feryadı olarak yüksek yargının en tepesinde oturan kişi sıfatıyla, Anayasa Mahkemesi Başkanı tarafından kamuoyuyla, vatandaşlar ile paylaşıldı. Anayasa Mahkemesi Başkanı cübbesini çıkarmamıştır, cübbesiyle ders vermiştir" dedi.
Kılıç'ın vurgu yaptığı konulara işaret eden Altay, şöyle devam etti:
"Bu şekilde yargıyla oynayanlara, yargıya tecavüz edenlere karşı bir feryat, tokat, ders bugün Türkiye kamuoyuyla paylaşılmış. Devletin hukuk devleti olma özelliği ortadan kalktığında hem sokakta hem devlet aygıtı içinde anarşi başlar. Yüksek Mahkeme Başkanı, buna dikkati çekmiştir. Yüksek Mahkeme Başkanı, hukuk adamı kimliğiyle bugüne kadar parlamentoda söylediklerimizi yargının en yüksek makamından duymak da bizim ne kadar haklı, doğru olduğumuzun, hukukun üstünlüğüne Başbakan da dahil saygı göstermesinin ne kadar zorunlu, gerekli olduğunun açık ifadesi olmuştur."
Anayasa Mahkemesi'nin bugün işini yaptığını ifade eden Altay, yüksek yargı organının başı sıfatıyla devleti, hukuk devleti sınırlarına çekmek için düşünce ve değerlendirmelerini aktardığını belirtti. Altay, cumhurbaşkanı seçimiyle bugünkü konuşmasını ilişkilendiremediğini sözlerine ekledi.