Dolar

34,9484

Euro

36,7051

Altın

2.988,58

Bist

10.125,46

Anayasa Mahkemesi 52 yaşında

Anayasa Mahkemesi 52 yaşında

12 Yıl Önce Güncellendi

2014-04-25 09:32:35

Anayasa Mahkemesi 52 yaşında
Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, "son dönemde yargının, 'paralel devlet' ya da 'çete' diye nitelendirilen çok vahim, çok ciddi ve çok ağır bir suçlamayla karşı karşıya olduğunu" ifade ederek, "Bu suçlama üzerinde yapışık kaldığı sürece yargının ayakta kalması mümkün değildir" dedi.

Anayasa Mahkemesinin 52. kuruluş yılı dolayısıyla Yüce Divan salonunda düzenlenen törende konuşan Kılıç, 2010 yılında yapılan Anayasa değişikliğiyle yargı organları üüzerinde oluşan vesayetçi anlayışların ortadan kaldırılması için ncesaretli adımlar atıldığını söyledi.

Bu adımların toplumda büyük karşılık da gördüğünü belirten Kılıç, söz konusu vesayetçi yönetimlerin görevlerinin sona ermesiyle büyük bir boşluk doğduğunu, bu boşluğun, toplumun her kesimini kucaklayan, hoşgörülü, özgürlükçü, çoğulcu, adil ve evrensel değerleri yansıtan tercihlerle doldurulması gerekirken bunun gerçekleştirilemediğini ifade etti.

-"Yeni bir vesayet sisteminin oluşmasına tanık olduk"

Kılıç, "Bu kez, farklı renkte yeni bir vesayet sisteminin oluşmasına tanık olduk. Kimse bu yeni oluşumun günahından kendini soyutlamaya çalışmasın. Tarih olanları kaydediyor. Bunları konuşmak, gerçekleri itiraf etmek ve cesaretle çözüm yolları bulmak zorundayız" diye konuştu.

Önceki yıllarda yaptığı konuşmalarda, yargının milletin iradesine tuzak kurulacak yer olmadığını ve olmaması gerektiğini dile getirdiğini hatırlatan Kılıç, "Son dönemde yargı, bu konuyla ilgili olarak 'paralel devlet' ya da 'çete' diye nitelendirilen çok vahim, çok ciddi ve çok ağır bir suçlamayla karşı karşıyadır. Bu suçlama üzerinde yapışık kaldığı sürece yargının ayakta kalması mümkün değildir" değerlendirmesinde bulundu.

Bugün itibarıyla en basit alacak davasına ilişkin kararların bile tartışmaya açıldığını ve yargıya olan güvenin ağır yara aldığını belirten Kılıç, "Başta yargı ve yürütme organları olmak üzere herkes bu iddialarla ilgili bilgi, belge ve delilleri zaman geçirmeden ortaya koymak zorundadır. Gerek yargıda gerekse yürütme organı içinde var olduğu iddia edilen bu kişilerin başka illere tayin edilerek ya da yerlerini değiştirerek sorunu çözmenin anlamsızlığı açıktır" ifadelerini kullandı.

Kılıç, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Söz konusu iddiaların yargı kurumlarında psikolojik travma yarattığı, delil, bilgi ve belgeye dayanmayan ihbar mektuplarının hüküm icra ettiği, hakim ve savcılar arasında önemli ayrışma ve bölünmelere sebep olduğu hepimizin saklayamayacağı gerçeklerdir. Bu ayrışma ve bölünmenin hukuk devletinin, hukuk güvenliğinin ve adaletin sonunu geetireceğini yargıda yaşadığımız olaylar açıkça göstermektedir.

Tekrar etmek gerekirse yargının bu iç ağrısı ile yaşaması asla mümkün değildir. İddia edilen kayıt dışı yapılanma yargı mensupları arasında korku, endişe ve gelecekle ilgili belirsizliklerin doğmasına, aralarında olması gereken mesleki ilişkinin çok olumsuz etkillenmesine yol açmaktadır. Görevi, madde gerçekleri ortaya çıkarmak olan yargının karşı karşıya kaldığı bu iddianın adı vicdan yolsuzluğudur."

-"Bir saniye bile beklenmeden gerekli yaptırımlar uygulanmalı"

Bu konuda yapılması gerekenlerin açık olduğunu, hukuk devletine yakışan yöntemlerle gerçekliğinin ispatı halinde, faillerine bir saniye bile beklenmeden gerekli yaptırımların uygulanması gerektiğini dile getiren Kılıç, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığının vazgeçilmez unsuru olan "özgür vicdanlı" hakim ve savcıların ayakta kalması için buna mecbur olunduğunu söyledi.

Kılıç, demokratik hukuk devletlerinde, tehdit ederek, korkutarak sorunların çözüldüğüne ilişkin örnekler bulunamayacağını belirtti.

Anayasa Mahkemesince verilen kararların, toplumda yarattığı siyasi, sosyal ve ekonomik sonuçları üzerinde, bazı değerlendirmeler yapılması zorunluluğu bulunduğunu ifade eden Kılıç, kurumların özeleştirilerini yapabilme cesaretini göstermesi gerektiğini kaydetti.

Bunun yapılamaması halinde kurumların kendilerini geliştirmesi ve yenilemesinin mümkün olmayacağını dile getiren Kılıç, mahkemelerin geçmişte veridği kararlar sonucunda toplumda yaşanan sarsıntıların, demokratik hayata ve hukuk devleti anlayışına olan olumsuz etkilerinin bilançosunu çıkarmak zournda olduklarını söyledi.

Hemen her toplumda sorunların temel kaynağının yasama, yürütme ve yargı organlarının sebep verdiği hak ihlalleri olduğuna işaret eden Kılıç, bu ihlallerin sonuçları ve toplumsal karşılığının önemsenmesi gerektiğini vurguladı.

-"Yetmiş altı milyonun her ferdi, Anayasa ile teminat altına alınmış hakların kullanıcısıdır"

Bireylerin, her türlü endişe ve korkudan arındırılmış güvenli bir alanda hayat sürmelerinin en temel anayasal hakları olduğunun altını çizen Kılıç, Anayasa Mahkemesinin "hak ve özgürlükler mahkemesi" olarak tanımlanmasının ancak etkin ve süratli çalışmasıyla hak ihlallerini ortadan kaldırma gücüne bağlı olduğunu bildiklerini ifade etti.

Bunu gerçekleştirmek için mensuplarının ortaya koyduğu kararlı iradesinden, kimsenin kaygı ve endişe duymamasının samimi dilekleri olduğunu söyleyen Kılıç, "Kamu gücüne sahip olanların topluma sunduğu hak ve özgürlükleri, lütuf ya da bağış düzleminde değerlendirmesi düşünülemez. Farklı olanların hak ve özgürlüklerine karşı kimse, ev sahibi edasıyla duruş da sergileyemez. Yetmiş altı milyonun her ferdi bu evin sahibi ve Anayasa ile teminat altına alınmış hakların kullanıcısıdır" dedi.

Demokrasi, insan onuru, temel hak ve özgürlüklerin mahkemenin koruması gereken evrensel değerler olduğunu dile getiren Kılıç, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ve İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi başta olmak üzere, çağdaş dünya milletlerinin kabul ettiği insan hakları belgelerinde, temel hak ve özgürlüklerin, din, ırk, mezhep, siyasi düşünce ve ideolojilerden arındırılarak saedce "insan olma" ortak paydasında birleştirildiğini anlattı.

Bu evrensel değerlerin bütün insanlığın gönül birliğini ve bütünlüğünü sağlayacak etki ve öneme sahip olduğunu belirten Kılıç, farklılıkları değiştirmeye, dönüştürmeye ve kendilerine benzetmeye çalışmadıkları sürece bu hedefi yakalamanın hayal olmayacağını söyledi.

Türkiye'nin bu evrensel değerlere bağlılığını çeşitli anlaşma ve sözleşmelerle dünyaya ilan ettiğini hatırlatan Kılıç, evrensel sayılabilecek yasal düzenlemelerden örnekler verdi ve bireysel başvuru yolunun açılmasının da bunlardan biri olduğunu kaydetti.

-"Yerel gerçeklerle evrensel standartları örtüştürmek zorundayız"

Milletin iradesini temsil eden yasama organının bu değişikliklerle başta Anayasa Mahkemesi olmak üzere tüm yargı organlarına "evrensel standartları uygulayın" talimatı verdiğini anlatan Kılıç, "Bu nedenledir ki yerel gerçeklerle evrensel standartları örtüştürmek zorundayız. Anayasa Mahkemesinin son günlerde verdiği bireysel başvuru kararlarına yapılan ölçülü eleştirileri saygı ile karşılarken, belirtilen zorunluluk nedeniyle verilen kararlarımızın arkasında olduğumuzu da ifade etmek istiyorum" diye konuştu.

Kılıç, 2011 genel seçimlerinde milletvekili seçilen ancak haklarındaki kovuşturma nedeniyle cezaevlerinde tutukluluk hali devam eden bazı milletvekillerinin, bireysel başvuruları üzerine, milleti temsil haklarının ciddi şekilde ihlal edildiği sonucuna varıldığını ve bu nedenle tahliye edildiklerini hatırlatarak, "Siyaset kurumlarını çok yakından ilgilendiren ve onların çözmesi gereken böyle bir sorunun, öncelikye yasal düzenlemelerle çözülmesini yürekten arzu ederdik" ifadesini kullandı.

-"Siyasal kaygılarla ölçüsüz bir şekilde eleştirilmesi dikkat çekicidir"

Mahkemelerde devam eden bazı davalarda uzun yargılama ve uzun tutukluluk nedeniyle ihlal kararları verildiğini ve sanıkların tutuksuz yargılanmak üzere tahliyelerinin sağlandığını anımsatan Kılıç, şunları kaydetti:

"Belirtilen davalarda, şikayetçilerin kanun yollarını tüketme koşulu aranmaksızın Anayasa Mahkemesinin ihlal kararları verdiğinin altını çizmek istiyorum.

Anayasa Mahkemesi, yakın zamanda bir internet sitesine erişimin yasaklanması kararına karşı yapılan şikayet başvurusu hakkında verdiği kararında, 'tüketilmesi gereken başvuru yolları' gözetilmediği için yoğun eleştirilerle karşı karşıya kalmıştır. Gerek AİHS gerekse Anayasa Mahkemesi defalarca veridği kararlarında 'kanun yollarının tüketilmesi' koşulunun mutlak olmadığını ifade etmişlerdir. Uzun yargılama, uzun tutukluluk ya da şikayete konu hakkın yeterli ve etkili hukuk yolları ile korunup korunmadığı yönünde yapılan değerlendirmeler ise bunun istisnalarını teşkil etmektedir. Anayasa Mahkemesinin uzun yargılama ve uzun tutukluluk şikayetlerine ilişkin olarak AİHM içtihatları doğrultusunda kanun yolları tüketilmeden verdiği ihlal kararlarına karşı hiçbir eleştiri yapılmamasına rağmen bir internet sitesine erişimin yasaklanması kararına yönelik verdiği ihlal kararının siyasal kaygılarla ölçüsüz bir şekilde eleştirilmesi dikkat çekicidir."

(Sürecek)

Haber Ara