İzmir 9. Asliye Ceza Mahkemesindeki karar duruşmasına haklarında 'delilleri karartma' suçundan 9 ay ile 7,5 yıl arasında hapis cezası istenen İzmir Emniyet Müdürlüğü Bilgi İşlem Şubesi'nde görevli komiser yardımcısı M.D, polis memurları M.K. ve Ü.S. ve avukatları ile Fevziye C'nin avukatı Hanife Yıldırım katıldı.
Sanık M.D, savcılığın yazısıyla, kamera kayıtlarını inceleyerek ön inceleme raporu vermelerinin istendiğini, gelen üst yazıda "görevli memura hakaret ve tehdit suçlarından dolayı ön inceleme raporu tanzim edilmesi" yazdığını anlatarak, bu yazıya bağlı kalmadan meydana gelen olayla ilgili olarak Karabağlar karakolundaki görüntülerin tümü üzerinde inceleme yaptıklarını anlattı.
Bu incelemeye göre 25 kare fotoğraf ve fotoğrafta görünen olaylarla ilgili herhangi bir hukuki değerlendirme yapmadan, gördükleri olayları tamamen "tarafsız ve gerekli" şekilde belirttiklerini ifade eden M.D, "Bu görüntülerde geçen fiziki müdahaleyi de raporumuza konu ettik. Bu olayda herhangi bir montaj ya da kesinti yapmadık, görüntüleri tamamen ham olarak 6 CD olarak savcılığa teslim ettik. Ayrıca görüntülerin izlenmesi için gerekli programları da sunduk. Her şeyimiz doğrudur. Beraatimi istiyorum " dedi.
Sanık polis memuru M.K. ise rapor hazırlamaları yönünde yazı gelir gelmez, karakola gidip inceleme yaptıklarını, kamera kayıt cihazındaki 6 saatlik görüntülerin tamamını 6 DVD'ye aktardıklarını ve tespitlerini bunları izleyerek yaptıklarını söyledi.
DVD'ler hazırlanırken kamera kayıtlarındaki görüntülere aykırı olarak kesinti ya da montaj işlemi yapılmadığını ifade eden M.K, "Düzenlediğimiz rapor gerçeğe uygundur. Fiziki müdahale herkes için tespit edildi ve rapora aynen geçildi. Bu fiziki müdahale kavramı içinde ayrı ayrı tekme, tokat gibi hukuki vasıflandırma yapmadık. Sunduğumuz görüntüler dışında farklı görüntü yoktur. Biz her ne kadar bilirkişi olarak lanse ediliyorsak da yemin zaptımız yok. Bu konuda herhangi bir ücret almadık. Biz sadece emniyet ve savcının talimatını ivedilikle yerine getirdik. Bu işlem sırasında hukuki nitelendirme yapmadık. Aslında bizim görüntülerimizden sonra nöbetçi savcılıkça yeniden yapılan incelemede, adliyedeki bilirkişiler tarafından düzenlenen rapor ile bizimkiler arasında herhangi bir fark göremedim" dedi.
Olaydan sonra görev yerinin değiştiğini belirten M.K, beraatini talep etti.
Sanık polis memuru Ü.S. de, raporu hazırlayıp, savcıya teslim ettiklerini söyleyerek, "Savcı raporu gördü, 'Bu benim için yeterlidir' dedi. Resmi polisin perdeyi çekmesini rapora yazmadık. Ancak bu görüntü de CD'de var. Onun bir delil teşkil edeceğini, hukuki bilgimiz eksik olduğu için raporumuzda belirtmedik" dedi.
Sanık avukatı Gülseren Menek, müvekkillerinin herhangi bir kastının olmadığını, görüntülerde ne gördülerse onları raporlarını yazdıklarını ve savcılığa teslim ettiklerini savundu.
Fevziye C'nin avukatı Hanife Yıldırım ise montajlanmamış ham görüntülerle sanıkların hazırladığı raporların çelişkili olduğunu, ham görüntülerde müvekkilinin dayak yediğinin açıkça görüldüğünü, ancak raporda sadece müvekkili yerde otururken olan bölümün yansıtıldığını söyledi.
Yıldırım, "Bu dava mahkemeden mahkemeye gidip, 8 ay sonra açılabildi. Müvekkilimin bu olay nedeniyle psikolojisi bozuldu. Maddi ve manevi olarak çöküntü içinde. Zararı karşılanmadı. Sanıkların cezalandırılmasını talep ediyoruz" dedi.
Hakim, üç sanığa 1 yıl 3'er ay hapis cezasına verdi, ardından hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verdi.
Fevziye C'nin avukatı Hanife Yıldırım, temyize başvurmak için kararın bozulması amacıyla bir üst mahkemeye itiraz edeceklerini ve sanıklar hakkında tazminat davası açacaklarını belirtti.
-Olay
Karabağlar'daki müzikhollere yönelik 17 Temmuz 2011'de yapılan denetimde, 'kimliksiz olduğu, izinsiz çalıştığı ve polise mukavemette bulunduğu' gerekçeleriyle hakkında işlem yapılmak üzere polis merkezine götürülen Fevziye C'nin, polisler tarafından darp edildiği iddia edilmiş ve karakoldaki güvenlik kamerasının kaydettiği görüntüler, basına yansımıştı.
Karşılıklı şikayetler üzerine Fevziye C. hakkında 'kamu görevlisini basit yaralama ve hakaret' suçlarından, polis memurları hakkında ise 'işkence' suçundan ayrı ayrı iki dava açılmış, daha sonra Fevziye C'nin sanık olarak yargılandığı dava, polislerin yargılandığı "işkence" davasıyla birleştirilmişti.