Atalay, AA'ya yaptığı açıklamada, "seçim öncesinde tartışılan konuların, sızdırılan ses kayıtlarının etkisine" ilişkin, bunun, Cumhuriyet tarihi boyunca ittifakların en fazla yapıldığı bir seçim olabileceğini söyledi.
"Hem partiler arası ittifaklar hem parti dışında bu seçimin en etkin, en aktif ögesi paralel yapı diye nitelenen gruptu" ifadesini kullanan Atalay, bu grubun siyasi parti olmadığına işaret etti.
"Muhalefet zaten ciddi eleştirilerle falan kampanya yürütür ama paralel yapı muhalefet partilerinden daha fazla çalıştı" değerlendirmesinde bulunan Atalay, bir anlamda muhalefet partilerinin de kampanyalarını, paralel yapının ürettiği ses kayıtları, tapeler, Youtube ortamında yayınlananlar gibi ürünlerle yürüttüklerini belirtti.
Paralel yapının bu partilerle çok yakın ittifak içinde çalıştığını dile getiren Atalay, şunları söyledi:
"Nerede hangisinin adayı güçlüyse ona zaten oy verdiler. Bunu açık deklare ettiler. Hem de alanda fiilen en çok çalışan onlar. Diyelim ki bizlerle, partimizle, şahıslarımızla ilgili broşürleri onlar dağıttılar ev ev. Ne MHP'nin ne CHP'nin böyle bir yöntemi de yoktur kabiliyeti de yoktur, ev ev dağıtmak falan. Onlar adına bu yapının gençleri yaptı. Güzel kıyafetli kızlarımız. Ben onlara laf söylemeye bile kıyamıyorum. Güzel islami kıyafet içinde ama AK Parti ve bizler aleyhinde şeyler dağıttılar. Bunun ne faydası oldu, muhalefete bir faydası oldu mu? Tabii bir anlamda ittifakların tutkalı görevini gördü. Diyelim ki hangi ilde CHP, işte Ankara'da. Baştan itibaren planlı. MHP'nin bir önceki adayını CHP aday yaptı. Burada hem paralel yapı hem MHP, hepsi birlikte CHP'nin adayına oy verdiler. Veya benim seçim bölgem Kırıkkale'de hepsi toplandı MHP'nin adayına oy verdi. Mesela CHP'ye oy çıkmadı bizden. CHP'nin normalde yüzde 10 oyu vardır, yüzde 2 çıktı. Çünkü hepsi MHP'nin adayına oy verdi."
-"Vatandaşta 'AK Parti'ye sahip çıkalım' duygusu gelişti"
Beşir Atalay, "Bize bunun ne zararı oldu? Şunu söyleyeyim, bazı yerlerde, bazı vatandaşlarımızın partiye oy vermesini engellemiş, önlemiş olabilir ama genel olarak baktığımızda bu çalışmalardan, ittifaklardan zarar görmedik aksine biraz fayda da gördük diyebilirim. Normal yerel seçim ortamında belki yüzde 45'in üzerine çıkmakta zorlanabilirdik. Ama hepsinin ittifakı, tabii bir de partimizle, Genel Başkanımızla ilgili üretilen yalan beyanlar, montajlar, şunlar bunlar, vatandaşımızı çok etkiledi. Mitinglere hiç görülmemiş ilgi doğdu" değerlendirmesinde bulundu.
Vatandaşın risk gördüğünü kaydeden Atalay, "AK Parti'nin yürüttüğü istikrarlı Türkiye yönetimi var, Türkiye'nin geleceği var, özgürlüklerimiz var, özellikle dini özgürlükler olarak, bugüne kadar çekilen bütün meşakkatler giderilmiş, engeller kaldırılmış. AK Parti'ye sahip çıkalım" duygusunun çok geliştiğini bildirdi.
-"Şu anda genel seçim olsa yüzde 50'nin üzerinde oy alırız"
Paralel yapının çalışmasından seçim sonucu olarak zarar görmediklerini, oy oranlarının çok yüksek olduğunu vurgulayan Atalay, normalde, kendine has tabiatı bulunan yerel seçimlerdeki yüzde 46 oyun, genel seçimde yüzde 52'lere tekabül ettiğini kaydetti.
Yerel seçimin, her defasında genel seçimden düşük seyredeceğini anlatan Atalay, "Biz tahmin ettiğimizin üzerinde yerel seçimde yüksek bir oy aldık. Şu anda genel seçim olsa yüzde 50'nin üzerinde oy alırız" diye konuştu.
Atalay, Cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin olarak, "Tartışılıyor, 'Birinci turda olur mu olmaz mı?' Partimiz karar verdiğinde ister Genel Başkanımız ister Cumhurbaşkanımız aday olsun, ilk turda kesin seçilir" dedi.
-"Seçimde güvenliği en iyi şekilde sağladığımız kanaatindeyiz"
Başbakan Yardımcısı Atalay, "Anayasa Mahkemesinin, YSK kararları üzerine karar verme yetkisi olup olmadığı" sorusu üzerine, "Seçimi yargı yürütüyor. Bizim sistemimiz öyle. Yürütme burada seçim güvenliğini en iyi nasıl sağlarız, o çaba içinde. Biz hükümet olarak seçimde bu güvenliği en iyi şekilde sağladığımız kanaatindeyiz" diye konuştu.
Atalay, "Seçimin tonu daha yüksekti. Konuşmalarda tonlar biraz daha sertti. Buna rağmen hiçbir mitingde, seçim alanlarında güvenlik sorunu yaşanmadı. Her partinin Genel Başkanı veya yetkilileri, istedikleri yerde istedikleri mitingleri güvenle yaptılar. Bu konularda en küçük sorun olmadı. Bu manada söylenmeyenin kalmadığı bir seçim ortamı oldu" ifadesini kullandı.
Bir psikiyatri profesörünün CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve Başbakan Erdoğan'ın 8 mitingini izleyerek içerik analizi yaptığını anlatan Atalay, şunları kaydetti:
"Hangisi ne kadar pozitif ifadeler kullanıyor, plan, proje, vizyon kavramı hangisinde ne kadar geçiyor, genel olarak söylemin iyi bir analizi. Mesela Başbakanımızın konuşmasının yüzde 65'i pozitif, ilk basında çıkan sonucu, daha o analizin tamamını almadık. Ama Kılıçdaroğlu'nun söyleminin sadece yüzde 17'si pozitif. Diğerleri sadece eleştiri. Yani muhalefetinki bir anlamda negatif kampanya, sadece iktidar eleştirisi. Buna siyaset sosyolojisinde kara kampanya denir. Yani kendi yaptığını ve yapacaklarını değil sadece iktidarın veya yönetimin yürüttüklerinin eleştirisini yaparsanız bunun adı negatif kampanya olur."
Kendilerinin pozitif kampanya yürüttüğünü dile getiren Atalay, "Televizyon reklamlarında ilk 10 güne şunu koyduk. 'Lafa değil icraata bakarım.' O çok önemlidir vatandaş için. Siyaset, seçim dönemi çok laf üretir ama esas olan icraattır" diye konuştu.
-"En iyi Anayasa Mahkemesi bilir"
İtirazların her seçimde olduğunu ancak bunun biraz mantığı ve makuliyetinin bulunması gerektiğini ifade eden Atalay, şunları kaydetti:
"Soyut itiraz olmaz. Diyelim ki İstanbul'da CHP'nin sayın adayı, Sarıgül. Seçimden bir gün sonra, pazartesi günü seçimin sonucunu kabullenen bir açıklama yaptı, 'İstanbullular böyle takdir etti' dedi. Ama ikinci gün, salı günü İl Seçim Kuruluna başvurdu, 'İstanbul seçimlerinin yeniden sayılmasını istiyoruz' dedi. İlçelere değil. Çok gerekçeli de bir sayım talebi değil. Arada büyük fark var. İl Seçim Kurulu reddetti. Bu soyut bir itirazdır. İtirazın şöyle olması lazım, 'Şu sandıkta şöyle şöyle olumsuzluklar gördük. Başkasının yerine oy kullanma ya da açık sayımda açık sayımda hile yapma vs.' Yani itiraz somutluk taşır. Bu seçimde somut itirazdan çok soyut itirazlar kendini gösterdi.
Ankara'da zannediyorum 40 bin civarı fark var, CHP'nin adayı Sayın Yavaş, 'Ankara yeniden sayılsın' dedi. YSK reddetti. Şimdi 'Anayasa Mahkemesine götüreceğim' diyor. Şunu herkes biliyor, en iyi de Anayasa Mahkemesi bilir. Kanunda açık hüküm varsa içtihat olmaz. Kanunda hüküm yoksa veya hüküm yoruma muhtaçsa mahkeme içtihat yapabilir."
-Anayasa Mahkemesinin Twitter kararı
Twitter ile ilgili konuda mahkemenin hiçbir usul dinlemediğini, yasadaki "alt yargı yolları tüketilmeden başvurulamaz" ve "İdarenin tasarrufları bireysel başvuru yapılamaz" hükmüne rağmen bunu gündemine aldığını ve karar verdiğini belirten Atalay, bu kararın çok tartışıldığını anımsattı.
Atalay, "Bana göre bizim hükümet dönemimizde Anayasa Mahkemesinin tartışılan en önemli iki kararından birisi oldu bu. Birisi cumhurbaşkanlığı seçimindeki 367 kararıdır. O ne kadar zor bir karardı. Üyeler tehdit edildi falan, 2007'de. Birisi de bu karar. Hiçbir yerde olumlu bir şey olmadı. Hem yasaya aykırı hem yasada açık hüküm varken içtihat yaptılar. Fevkalade kendilerinin aleyhine oldu ve Anayasa Mahkemesini çok yıprattı" değerlendirmesinde bulundu.
Şimdi yeni tartışmanın söz konusu olduğunu belirten Atalay, şunları kaydetti:
"Seçimi YSK yapar. YSK'nın kararı temyiz edilemez, kesindir. Bir ilçe seçim kurulu vardır, kararı ile vardır. Bir il seçim kurulu vardır, onun kararı itiraz edersen YSK'ya gider, temyiz makamıdır orası, bir anlamda üst yargı ve YSK'nın verdiği karar kesindir. Buna rağmen birileri zorluyorsa ve Anayasa Mahkemesi de o gün 'Biz önümüze geleni değerlendiririz' gibi yuvarlak ifade kullandı Sayın Başkan. Halbuki onu Sayın Başkan'ın, bunu çok iyi bilir, ifade etmesi gereken şuydu, 'YSK'nın kararları kesindir. Dolayısıyla biz öyle bir başvuruyu zaten alamayız.' Bunu demediği için, 'Önümüze gelsin değerlendiririz' ifadesi hem bu tür hiçbir hukuki temeli olmayan başvuruları teşvik ediyor hem de Anayasa Mahkemesine eleştiri getiriyor."