Gerekçeli kararda, dava kapsamında "darbeye teşebbüs suçundan" müebbet hapis cezasına çarptırılan sanıklardan İlker Başbuğ ile ilgili değerlendirme bölümünde, Başbuğ ile ilgili düzenlenen 4 Ocak 2012 tarihli tespit tutanağına yer verildi. Tutanağa göre, internet siteleri konulu, Nisan 2009 tarihli, "Andıç" isimli belgenin sanıklar tarafından imzalandığı ve belgede davanın sanıklarından Hasan Iğsız'ın imzasının karşısında "Sn. K.'arz" ibaresinin bulunduğu ifade edildi.
"Andıç" belgesinin ekindeki "Türkçe yayın yapan internet siteleri" başlığında 292 site isminin bulunduğu ve bu siteler ile ilgili, yayın politikası başlığı altında "Alevi, bölücü internet, AKP karşıtı, AKP yanlısı, solcu internet, Fethullahçı, savaş karşıtları, irticai internet, sitesi, ulusalcı haber, anarşist internet, devrimci, TSK karşıtı, milliyetçi haber siteleri vb." şeklinde ibarelerin yer aldığı belirtilen kararda, Başbuğ'un Genelkurmay Başkanı olarak görevde olduğu Ağustos 2008 ile Ağustos 2010 arasındaki dönemde, "irtica.org" adlı sitenin ana sayfasında, çeşitli tarihlerde suç unsuru oluşturan bir çok yazıya yer verildiği aktarıldı.
- Başbuğ'un basın toplantıları ve açıklamaları
İlker Başbuğ'un görevdeyken yaptığı çeşitli basın toplantılarına vurgu yapılan ve bu toplantılarla ilgili tespitlere yer verilen gerekçeli kararda, Başbuğ'un Poyrazköy'de yapılan kazılar ve elde edilen mühimmatlar hakkında, 29 Nisan 2009'da yaptığı açıklamayla elindeki boş lav silahını göstererek, "Korkmayın bu boş lav, kullanılmış lav, yani bu içindeki roket ateşlenmiş ve geride kalan alüminyum parça, ha bu ne işe yarar, belki eğitimlerde birliklerde kullanırsınız, onun dışında hiçbir şeye yaramaz, çöpe atılır. Bu boş lavın kullanma olanağı yok, kullanamazsınız. TSK'nın ülke satında hiçbir yerde gömülü silah ve mühimmatı yoktur... Alınan resmi raporlarda da bizim kayıtlarımızda mühimmat eksikliğimiz gözükmüyor" şeklinde açıklamalarda bulunduğu ve bu lav silahları için "boru" tabirini kullandığıyla ilgili çok sayıda bilginin yer aldığının görüldüğü dile getirildi.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca Poyrazköy kazıları soruşturmasınha ilişkin düzenlenen 13 Ocak 2010 tarihli iddianamede, ele geçen boş lav silahlarının yanında, dolu lav silahlarının da olduğu, boş lav silahlarının örgüt tarafından eğitim amacıyla kullanılmak üzere saklandıkları kanaatine varıldığının belirtildiği kaydedilen kararda, iddianamede, soruşturma kapsamında ele geçen mühimmatlarla ilgili MKE Genel Müdürlüğünce verilen bilgiye göre, 3 dolu lav silahının, 1 sis kutusunun, 2 el bombasının Jandarma Genel Komutanlığına, 1 kutusunun Hava Kuvvetleri Komutanlığına, 4 el bombası ile 20 el bombası fünyesinin Kara Kuvvetleri Komutanlığına tesliminin yapıldığının bildirildiği aktarıldı.
- Başbuğ'un "Ergenekon" isminin kullanılmasına tepkisi
Gerekçeli kararda, söz konusu basın toplantısında İlker Başbuğ'un Ergenekon soruşturmalarıyla ilgili bir takım açıklamalarda bulunduğu ve gazetecilerin sorularını yanıtladığı belirtilirken, Başbuğ'un, "Ergenekon" ismiyle sorulan bir soruyu, "Bir kere isim zikrediyorsunuz, bu yanlış, bu konuda bir mahkeme kararı var, var mı yok mu, hukuk devleti miyiz? O zaman saygılı olalım, benim bildiğim kadarıyla ilgili mahkemenin kararıyla özel isimle bu dava anılamaz, saygı göstermeniz lazım" şeklinde yanıtladığı, bu konuda İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinin 23 Ocak 2009 tarihinde "Böyle bir örgütün varlığı ancak yargılama sonucu açıklığa kavuşacağından, böyle bir örgütün var olduğu yönündeki ifadeler yerine, iddia olunan tabirinin kullanılması" şeklinde bir karar verdiği ve mahkemenin Ergenekon kelimesinin kullanılmasıyla ilgili bir yasaklama getirmediğinin anlaşıldığı anlatıldı.
Aynı toplantıda Başbuğ'un, dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Özden Örnek'e ait olduğu iddia edilen günlüklerle ilgili "Bu konuyla ilgili elimizde hiçbir belge yoktur. Sayın Özden Örnek'te bu günlüklerin kendisine ait olmadığını söyledi" şeklinde ifadesinin olduğu hatırlatılan kararda, Başbuğ'un, "Ergenekon terör örgütünün PKK terör örgütünü kullanıp kullanmadığı" yönündeki bir soruya karşılık da "Bu tamamen gizli tanık ve itirafçıların ifadelerinden yola çıkılarak iddianameye konmuştur, 1993 yılında olan bir olayı bu davayla nasıl bağlayacaksınız, bu da anlaşılması zor bir durum" şeklinde bir beyanda bulunduğu aktarıldı.
- Başbuğ'un "kağıt parçası" tanımını, Hıfzı Çubuklu'nun "talihsizlik" olarak görmesi
İlker Başbuğ'un, bu davaya konu olan "İrticayla mücadele eylem planı" hakkındaki 26 Haziran 2009 tarihli açıklamasına da yer verilen kararda, bu belgeyle ilgili Başbuğ'un, "Şu anda elimizde olan hukuki anlamda bir kağıt parçasıdır, bu durumda bugün biz bu kağıt parçasının birileri tarafından TSK'yı yıpratma ve karalama amacıyla hazırlandığını değerlendirmekteyiz, hukuk acısından yaşadığımız olayda bugün, bugün kelimesinin de altını çiziyorum, bugün gelinen nokta olduğu iddia edilen bir kağıt parçası olduğunu, yani bir belge olmadığını bize göstermektedir" şeklinde beyanlarda bulunduğu ifade edildi.
Kararda, mahkemenin 23 Aralık 2011 tarihli duruşmasında beyanda bulunan davanın sanıklarından Hıfzı Çubuklu'nun, Başbuğ'un "kağıt parçası" tabiriyle ilgili "Kağıt parçası tabiri talihsizliktir, ben bu görüşe katılmıyorum, Komutanı tenkit etmek için söylemiyorum. 'Boru' açıklamasını bilemem, mühimmat konusu lojistik dairesini ilgilendirir" şeklinde beyanda bulunduğu belirtildi.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen "Amirallere suikast planı" soruşturması hakkında İlker Başbuğ'un, 10 Şubat 2010 tarihli bir ropörtajda kullandığı ifadelere ertesi gün Fatih Altaylı'nın köşesinde yer verildiği belirtilen kararda, Başbuğ'un bu soruşturmayla ilgili, "Böyle rezillik olur mu, yeter yahu... İşte beşinci iddianame çıktı, suikast girişimi ile ilgili tek satır var mı, ben hepsini gördüm, yok, tek bir satır bile yok suikastla ilgili... Biz gerekeni yapıyoruz ve yapacağız, ama bakın bütün bunlar askerimin moralini bozuyor, ben askerimin moralini bozan herkesle savaşırım" şeklinde cevap verdiğinin görüldüğü dile getirildi.
- Koç Müzesinde bulunan potlayıcılarla ilgili açıklama
Bir gazetede yayımlanan ropörtajda, Başbuğ'un Koç Müzesi'nde bulunan patlayıcılar hakkında da görüş belirttiği aktarılan kararda, Başbuğ'un, "Emekliye ayrılmış bir denizaltıda bomba patlatıp, çoluk çocuğu öldürerek ülkede kaos ortamı yaratma suçlamaları bile var" şeklindeki soruya karşılık, "Patlayıcıları bulan hemen müze müdürüne haber veriyor, o da Kuzey Deniz Saha Komutanlığına bildiriyor, ekipler geliyor, inceleme yapılıyor, tutanakta belgeleniyor, ardından da yasal prosedür gereği imha ediliyor, bir tenkit hata var mı? Bence var. Keşke emniyete haber verilseydi diyebilirim", "Gemiyi gezen çocukları öldürmek için konmuş olduğu iddia ediliyor" şeklindeki soruya karşılık "Saçmalık", "Patlasa ne olurdu peki" şeklindeki soruya da "Elbette kısmi bir zarar olurdu, ama gemiyi batırmazdı, patladığı bölgeye zarar verirdi, dışarıya bir etkisi olmazdı" dediği aktarıldı.
- Trabzon'da, Oruç Reis Fırkateyni'nde açıklama
İlker Başbuğ'un, Trabzon'da Oruç Reis Firkateyni'nde yapılan 17 Aralık 2009 tarihli basın toplantısında, iddia olunan Ergenekon terör örgütü soruşturmasını da ilgilendiren bir takım açıklamalarda bulunduğu hatırlatılan kararda, açıklamalarında özetle, "TSK'ya karşı asimetrik psikolojik harekat yürütüldüğü, buna Oruç Reis Fırkateyninde değinmesinin özel bir anlamı olduğu" şeklinde beyanlarının olduğu kaydedildi.
- "Başbuğ'un soruşturmaları itibarsızlaştırma ve kamuoyu oluşturma açıklamaları"
Gerekçeli kararda, "Basın açıklamalarıyla sanık Mehmet İlker Başbuğ'un, Ergenekon silahlı terör örgütü ile ilgili olarak yürütülen soruşturmaları itibarsızlaştırmak ve bu yönde kamuoyu oluşturmak için açıklamalar yaptığı anlaşılmıştır" denilerek, Başbuğ ile ilgili olarak dosyanın diğer sanıklarında ele geçirilen belgelere ve bu belgelere ilişkin tespit tutanaklarına yer verildi.
Davanın sanıkları Muzaffer Tekin, Sinan Aygün, Serdar Öztürk, Ufuk Akkaya ve Mustafa Balbay'dan ele geçirilen belgelere göre bu sanıkların Başbuğ ile ilgili irtibatlarının tespit edildiği aktarılan kararda, Serdar Öztürk tarafından 22 Temmuz 2009 tarihinde yazılan bir mektupta, "Sayın komutanım" başlığıyla, "Ergenekon soruşturmalarında hedefin TSK olduğu gerçeğinin ortaya çıktığı, ofisine konulan İrticayla Mücadele Eylem Planı isimli belgenin amacının, Fethullah Gülen ile asker, sivil, polis müritlerinin Genelkurmay Askeri Mahkemesi'nde askeri casusluk suçundan yargılanmasını önlemek, hatta daha ötesi askeri casusluk suçuna karışmış asker müritleri Askeri Mahkeme'nin yargılamasından kurtarmak olduğu, Fethullah Gülen ve müritleri hakkında, bu Ergenekon soruşturması adı altında yürütülen faaliyetin bir cemaat operasyonu olduğu, bu işin içinde olan kişilerin ilk etapta tutuklanması gereken kişiler olduğu" ifadesinin yer aldığı ve bir çok polis, sivil kişinin isimlerinin yazıldığının görüldüğü dile getirildi.
Gerekçeli kararda, sanık Serdar Öztürk'ün mahkemede alınan savunmalarında, "sayın komutanım" hitabıyla yazılan mektupların, dönemin Genelkurmay Başkanı sanık İlker Başbuğ'a hitaben yazıldığının anlaşıldığı da vurgulandı.
- Başbuğ'un gayrı resmi danışmanı
Sanıklardan Mustafa Levent Göktaş'tan ele geçirilen 51 nolu DVD ile ilgili olarak hazırlanan 09 Ocak 2009 tarihli CD-DVD inceleme tutanağına göre, "Bilgi notu" isimli belgenin içeriğinde, "gizli" ibaresiyle "Başbuğ'un gayrıresmi iletişim ve imaj danışmanı olarak görev yapan Doç. Dr. N.Y'nin, Başbuğ'a verdiği hizmetler kapsamında yaptığı istihbarat çalışmaları ile ilgili konuları iş arkadaşları çevresinde dile getirdiği, bu konuların akredite basın kuruluşları tarafından ele geçirilmesi halinde TSK'nın kamuoyundaki güvenirliğinin zedeleneceğini değerlendiği, Genelkurmay Başkanlığına hitaben hazırlanmış istihbari bilgi belgesinin olduğu"nun belirtildiği ifade edildi.
Gerekçeli kararda, 51 nolu DVD içerisinde bulunan bilgi notu, Genelkurmay Başkanlığı Askeri Savcılığı'nın 51 nolu DVD ile ilgili olarak hazırladığı rapor, sanıklardan Dursun Çiçek tarafından hazırlanan "İrticayla mücadele eylem planı" isimli belgeye ait imza mukayese raporları, Dursun Çiçek hakkında farklı tarihlerde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilen ihbar mektupları ile İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilen farklı tarihli ihbar mektupları içeriklerine de yer verildi.
(Sürecek)