Davutoğlu, partisinin Cumhuriyet Caddesi'ndeki seçim bürosu önünde yaptığı konuşmada, milli iradeye sahip çıkmanın, vatanperverlik, bu toprakların idealine sahip çıkmak, bu milletin izzetine, onuruna sahip çıkmakla olacağını vurguladı.
"10 yıllardır hatta bir asrı aşan bir zamandır Devlet-i Aliye-i Osmaniye'nin de Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin de en büyük derdi, sıkıntısı dış borçlardı" diyen Davutoğlu, şöyle konuştu:
"Borç alan, talimat alır' denir. Onlarca yıl böyle devam etti. Bundan 15 yıl önce, 13 yıl önce, biz iktidara gelmeden önce IMF memuru, sıradan, 30 yaşında herhangi bir ülkeden gelen bir memurun ağzından ne çıkacak diye millet bakardı. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı'ndan çok ona bakardı. Niye? Borçluyduk IMF'ye. Çarçur edilmişti, talan edilmişti bu milletin imkanları 90'lı yıllarda. Şimdi, 2013, 14 Mayıs'ta tam da milli irade gününde Türkiye Cumhuriyeti Devleti borç defterini ebediyen kapattı, IMF'yle. 30 Mart Kütahya'dan yükselen gür bir sesin bütün dünyada duyulduğu bir gün olacak, inşallah. 2013 yılında onun için bu komplolar, bu şantajlar yapıldı. Çünkü, borçlu olan bir Türkiye'yi perde gerisinden idare etmek kolay. Borcu olmayan, onurlu bir Türkiye'yi sadece millet, sadece milletin seçtikleri idare edebilir. O borç defterini kapattık.
Bu onurlu milleti, bu şehzadeler torunlarını, Evliya Çelebi'nin torunlarını namerde muhtaç edenler utansın. 90'lı yıllarda, üçlü koalisyon dönemlerinde namerde muhtaç edilmiştiniz. Şimdi Allah bir daha bu ülkenin başına, '70 sente veya 70 milyona, 700 milyona muhtacız' diyecek, aciz başbakanlar getirmesin. Aksine, bu milletten aldığı güçle IMF defterini kapatan Başbakanımız gibi ondan sonraki başbakanlar da, onurla, başı dik bir şekilde dünya lideri olarak dolaşsınlar. Sadece Türkiye lideri olarak değil. İşte şimdi anlıyor musunuz? Hepsi dinleyecek. Bu milletin istikbaliyle oynayanlar, bunun için bu ülkenin Başbakanının, Dışişleri Bakanı'nın, bakanlarının, MİT Müsteşarı'nın telefonlarını dinleyenler duysun, bu milletin istikbalini kimseye çiğnetmeyeceğiz."
-"Artık yardım alan değil, yardım veren bir Türkiye var"
Davutoğlu, vatandaşlara özgürlüklerini en geniş anlamıyla kazandırdıklarına değinerek, bir anda şantajlar, komplolar, tehditler, dinlemeler, her türlü fitne fesat devreye sokulmaya çalışıldığını bildirdi.
"Bunlara izin verecek miyiz?" sorusunu yönelten Davutoğlu, şöyle devam etti:
"Bir daha bu ülkede, milli iradenin askıya alınmasına izin verecek miyiz? Bir daha bu ülkede bu milletten cevaz almamış, bu milletten izin almamış hiç kimsenin bu ülkeye hükmetmesine izin verecek misiniz? İşte bu gür sesin duyulması lazım dünyanın her yerinden. Bakınız sadece dış borç defterini kapatmadık. Aynı zamanda sadece geçen yıl 3 milyar dolar masum ve mazlum kardeşlerimize yardım ettik. Artık yardım alan değil, yardım veren bir Türkiye var. Bununla gurur duymalısınız. Somali, Başbakanımıza, Türkiye Cumhuriyeti'ne teşekkür ediyor, dua ediyor. Şimdi onu bile mesele yaptılar. Somali'ye yaptığımız yardımları bile bir komplonun parçası haline getirmeye çalıştılar.
Bosna Hersek, Aliye İzzetbegoviç'in bize emaneti. Srebrenitsa'da binlerce Müslüman katledilmişti. Onbinlercesi, yüzbinlercesi yerlerinden sürülmüştü. Bizden destek istediler. Hemen yayın yaptılar ve Türkiye Cumhuriyeti'ni şikayet ettiler, bazı yayın organları, gazeteler. 'Bu yardımlar nasıl yapılıyor?' diye. Çünkü birileri Türkiye Cumhuriyeti devletinin kudretli ve şefkatli ellerinin bu dost diyarlara, bu kardeş diyarlara uzanmasından rahatsız oldu. Onlar ne yaparlarsa yapsınlar bu kudretli ve şefkatli el, Balkanlar'dan Orta Asya'ya, Afrika'dan Güney Asya'ya kadar her yere uzanacak. Arakan'a gittik, bütün milletimiz adına onlara selam verdik, selam aldık. O masumlardan dua aldık. Kırım'daki tatar soydaşlarımız, 12 yıl önce oturacak doğru dürüst evleri yokken binlerce ev aldık, inşa ettik, kiraladık. Gagavuz'da soydaşlarımızın içecek suyu yokken suyu onlara getirdik."
"Şimdi niye 30 Mart önemli biliyor musunuz? Bu komplolardan sonra bütün bu kardeş halkların liderleri, dostlarımız bizi arıyorlar" ifadesini kullanan Davutoğlu, "Diyorlar ki 'eskiden bize bir şey olsa, nasıl olsa Türkiye Cumhuriyeti var, onun kudretli hükümeti var, onun bizi dert edinen Başbakanı, bakanları var diye ümit besliyorduk. Ya size bir şey olursa biz ne yapacağız?'. Hiç merak etmeyin, arkamızda Türkiye varken, Türk milleti varken, Kütahya varken bize bir şey olmaz. Sizlerin duası varken bu hükümet ebediyen o kardeşlerimize gece gündüz çalışacak ve her türlü yardımı yapmaya devam edecek" diye konuştu.
-"Tarih bunları hep yazacak"
Suriye'de bir zalimin her türlü zulmü yaptığını belirten Davutoğlu, şunları söyledi:
"Tanklarla, toplarla, uçaklarla, scout füzeleriyle, kimyasal silahlarla yüzbinlerce kardeşimizi şehit etti. Milyonlarcası mülteci oldu. Niye 'kardeşim' diyorum biliyor musunuz? Bir çok açılardan zaten kardeşimiz ama daha 10 gün önce Çanakkale Savaşı'nın 99'uncu yıl dönümünü andık. Çanakkale Savaşın'da, Türkiye'nin her yerinden saf saf yiğitler şehadete yürüdüler bizim için bizim istikbalimiz için yürüdüler ve onların arasında sadece bizim sınırımız içinde olan yoktu. Bosna Hersekli, Üsküplü, Selanikli, Filibeli vardı. Onların içinde Halepli vardı, İdlibli, Gazzeli, Şamlı vardı. Nasıl o kardeşlerimizin ecdadı, bizim ecdadımız da bu al bayrağın onuru için ezan-ı Muhammedi'ye bu diyardan dinmesin diye şehadete yürüdülerse Allah şahit ki biz onları kaderlerine terk etmeyiz. Kim ne derse desin, Suriye'deki kardeşlerimizi kaderlerine terk etmeyeceğiz. Tarih bunları hep yazacak. Suriyeli kardeşlerini, 700 bin kardeşini ağırlayan bu aziz milleti de yazacak. Gidip o zalimin eline sıkan hainleri de yazacak."
Davutoğlu, gece gündüz çalışıp oradaki Türkmenlere yardım götürmek için çabalayanları da tarihin yazacağını dile getirerek, tarihin Türkmenlere giden yardımların önünü kesip durduranları da yazacağını bildirdi.
"Bizi ne kadar eleştirirlerse eleştirsinler, üzerimize ne kadar gelirlerse gelsinler hiçbir şeyden korkmayız, yeter ki sizin rızanız olsun" diyen Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Suriye'deki kardeşlerimize yardımlarımız dolayısıyla siz razı mısınız? Oradaki kardeşlerimizi Türkmen, Arap, Kürt tüm kardeşlerimize elimizi uzatmamızdan razı mısınız? İster Suriye'de ister başka yerde zalimlere karşı onurlu ve dik duruşumuzdan razı mısınız? (Rabia işareti) İşte artık, bu işaret bu onurun işaretidir. Bakınız niye rahatsız olundu, biliyor musunuz? Filistin Devleti, Birleşmiş Devletler Genel Kurulu'nda devlet olma statüsünü kazandığında Filistin adına konuşan tek Dışişleri Bakanı bendim orada, sizin adınıza. Bundan rahatsız oldular. Davos'tan rahatsız oldular, başkalarından rahatsız oldular. Kim ne der? Rahatsız olursa olsun, biz tarihdaşlarımızı, kaderdaşlarımızı, soydaşlarımızı, dindaşlarımızı, ihtiyaç içinde olan bütün insanlığı hiçbir zaman unutmadık, unutmayacağız. "
Davutoğlu, şöyle devam etti:
"Bütün o paralel yapılar, bundan sonra sadece milletimizden yükselen gür sesi dinleyecek. Bir daha bu devletin içinde herhangi bir odak paralel bir işleyişe sahip olamayacak. Bu toprakların istikbali hiçbir zaman bu millet dışında bir irade tarafından temsil edilmeyecek. Bu ecdat yadigarı vatanın istikbalini çiğnetmeyiz, çiğnetmeyeceğiz. Kimse bu yönden herhangi bir plan ve heves içinde olmasın. 30 Mart'ta takke düşecek, her şey görünecek, ortada. 30 Mart'ta millet iradesini bir kere daha tecelli ettirecek."
Konuşmanın ardından Davutoğlu'na, AK Parti Kütahya Belediye Başkan adayı Kamil Saraçoğlu, çini bir vazo, Kütahya'da eczacı olan Filistin asıllı Muhammed İkbal Afifi ise Mescid-i Aksa'dan gelen toprağı hediye etti.
(Bitti)