Akil İnsanlar Heyeti Güneydoğu Anadolu Bölgesi Grubu üyesi de olan Ünsal, çözüm sürecinde gelinen nokta, yerel seçimler sonrasında sürecin nasıl etkileneceği ve İstanbul merkezli 17 Aralık'taki soruşturma sonrasında sürecin nasıl etkilendiğiyle ilgili AA muhabirinin sorularını yanıtladı.
Ünsal, kamuoyunda 'çözüm süreci' denilen olayın geçen yıl Nevruz'da Abdullah Öcalan'ın kamuya açık mektubunun okunmasıyla resmi şekle büründüğünü ve o dönemden bu yana Türkiye'nin bir sukünet ortamı yaşadığını belirtti.
Çözüm sürecinde, Kürt sorunun çözümüne yönelik atılması gereken adımların gerisinde olunmasına rağmen sürecin önemli kazanımlarının olduğunu dile getiren Ünsal, 'Bence en önemli kazanım, Türkiye toplumu, Kürt sorunu konusundaki muhataplık sorununu aşmış oldu. Kiminle bu sorunu görüşeceği konusunda kafası netleşti. Bu psikolojik bariyerin geçilmesi çok önemliydi' dedi.
İnsanların ölmemesi, çatışmaların yaşanmamasının çok önemli olduğuna dikkat çeken Ünsal, çözüm sürecinde mutahaplık sorunun çözülmesinin en büyük kazanım olarak değerlendirerek, ilgili adımların zamanla hayata geçirilmesini umut ettiklerini kaydetti.
-"Bu seçimler örneğini görmediğimiz bir seçim"
Son bir yıl içerisinde siyasi aktörlerin önemli ölçüde sürece yönelik direnç göstermemesinin bu sürecin bundan sonra bir şekilde önemli bir kabul gördüğünün işareti olduğunu kaydeden Ünsal, 30 Mart'taki yerel seçimlerden sonuçların çözüm sürecini nasıl etkileyeceğiyle ilgili ise Türkiye'nin tarihi boyunca hiç yaşamadığı bir seçim dönemi yaşadığını, yerel seçime gidildiğini, ancak hiç yerel seçim konuşulmadığını, çünkü 17 Aralık'tan bu yana bir krizin yaşandığını anlattı.
Faruk Ünsal, konuşmasında şunlara yer verdi:
'Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı ve Başbakanın da ifade ettiği gibi yasama-yürütme ve yargı erklerinin arasındaki ilişkiler anayasanın çizdiği sınırların dışında cereyan ediyor gibi gözüküyor. HSYK değişiklikleri, adli kolluk yönetmeliği, yasaların yapılması, çekilmesi, bir kısmının Anayasa mahkemesine götürülmesi, yargı süreçleri gerçekten bir kriz tanımını hak edecek kaotik ortam yaşıyoruz. Bu nedenle seçim, bu yönüyle kendine has, daha önce örneğini görmediğimiz bir seçim. Örneğini görmediğimiz için de bir kıyas yapabilmek, 31 Mart'ta ne olacak diye bir kanaate sahip olmak çok mümkün gözükmüyor.
Toplumdaki iki büyük aktörden biri olan AK Parti zaten sürecin sahibi, yürüteni. Bu seçim her ne kadar genel seçim olmasa da, CHP eğer bugünkü bulunduğu noktadan daha farklı ileri noktada bir seçim sonucu alırsa öyle anlaşılıyorki CHP bu sürece çok itiraz etmeyecek. Kemal Kılıçdaroğlu 'iktidara gelirsek süreç devam eder' demişti. MHP dışındaki siyasal aktörlerin çözüm sürecinin devamı konusunda bir itirazı gözükmüyor. Bu avantaj. Dolayısıyla bunun sorun olmayacağını düşünüyorum. Çünkü çözüm süreci doğrudur AK Parti tarafından yürütülen bir süreç ama nihayetinde bir devlet politikası bu. Milli Güvenlik Kurulu'nda alınmış kararlarla oluşmuş bir politika. Dolayısıyla bir devlet politikası da olduğu için belki bir takım tökezlemeler bile olsa seçimden sonra da bu iş yürüyecek gibi gözüküyor. Öyle olacağı kanaatindeyim. MHP'nin seçimlerde daha farklı, daha ileri bir pozisyonda siyasi avantaj elde etse bile onunda çok fazla itiraz edeceğini düşünmüyorum açıkçası.'
-17 Aralık, bir fay hattı niteliği taşıyor-
İstanbul merkezli 17 Aralık'taki soruşturma sonrasında sürecin nasıl etkilendiğiyle ilgili ise, 17 Aralık'tan bu yana toplum ve devlet mekanizmalarının dikkatinin doğal olarak 17 Aralık sonrası ile başlayan kaotik ortama odaklandığını, bunun çok tabii bir şey olduğunu söyleyen Ünsal, bu krizin biran önce aşılması halinde aktörlerin olması gereken yerlerde ve sınırlar içerisinde kalırsa, seçim sonrasında çözüm sürecine daha fazla odaklanabileceğini kaydetti.
Son 3,5 aylık süreçte Türkiye'nin ilgisinin ve odağının başka yöne yöneldiğini dile getiren Ünsal, 'Bu meseleyi savsaklamak değil, bir başka çok ciddi bir sorunun ortaya çıkmasından kaynaklanan bir ilgi kaybı. 17 Aralık öncesi ve sonrası, Türkiye'de bir fay hattını niteliği taşıyan bir tarihi ifade ediyor. Türkiye, eğer seçimden sonra bu sarsıntıları kapatarak seçim sürecini bitirirse çözüme dair yapması gereken şeylere daha iyi odaklanacaktır.
Demokratikleşme paketleriyle, yasal olarak atılması gereken adımların bir kısmı atıldı. Ancak seçim sistemine yönelik siyasi partilerle ilgili kısım halledilmedi. Bu süreçte dikkat edilmesi gereken iki husus var. Yetkilerin yerel yönetimlere devri yani idari reform. Bu Türkiye'de konuşulmadı. Bir de genel af meselesi. Bu iki meselenin de Türkiye'de rahatça konuşulabilmesi bile çözüm sürecini ufuk açıcı yerlere taşıyabilecektir' diye konuştu.