Federasyon bünyesindeki Kırşehir Ahi İşadamları Derneğinin (KAHİAD) bir otelde düzenlediği "Türkiye Ekonomisinin Dünü Bugünü ve Yarını" konferansında konuşan Meral, gelişmekte olan ülkelerle birlikte Türkiye'ye gelen sıcak paranın sanayiye dönüştürülemediğini söyledi.
Bu paranın daha çok finans, inşaat ve arazi imkanları ve borsada kullanıldığını ifade eden Meral, şöyle konuştu:
"Diğer gelişmekte olan ülkelerle birlikte Türkiye'ye de çok sıcak para geldi. Türkiye bu sıcak parayı sanayiye dönüştürmede kullanamadı. Daha çok bu parayı finans sektöründe, inşaat ve arazi imkanlarında ve borsada kullandı. Bu para bolluğunda kendimizi yüzdürdük. Ama, sanayimizin ihtiyacı olan dönüşümü, yüksek teknoloji mallarına dönüşümünü gerçekleştiremedik. Çünkü, Türkiye'deki üretilen malların yaklaşık yüzde 3,4-4'ü yüksek teknoloji malları. Geri kalanı orta ve alt teknoloji malları. Almanya'da ihracatın yaklaşık yüzde 32, Amerika ve Güney Kore'de yüzde 21'i yüksek teknoloji mallar. Bu dönüşümü sağlayamadığımız sürece de aşağıdan gelen ve düşük teknoloji mallar üreten düşük enerji ve iş gücü maliyetli ülkeler tarafından baskı altına alınıyoruz. Bu da bizim ihracatımızı istediğimiz oranda artırmamızı engelliyor."
Türkiye'nin her yıl büyük dış ticaret açığı verdiğini savunan Meral, geçen sene 151 milyar dolar mal satıldığını, buna karşılık 251 milyar dolarlık ithalat yapıldığını dile getirdi. Türkiye'nin dünyanın en büyük satın ve alıcı ülkelerinden birisi olduğunu belirten Meral, "Afrika'da 54 tane ülke var. Bunların toplam ithalatı 500 milyar dolar civarında. Türkiye'nin tek başına ithalatı 241 milyar dolar. Yani Afrika'daki 54 ülkenin ithalatının yüzde 45'i kadar ithalat yapıyoruz" diye konuştu.
Meral, şunları söyledi:
"100 milyar dolarlık dış ticaret açığı verdik. İhracatımızın ithalatı karşılama oranı yaklaşık yüzde 60 oldu. Bu çok büyük bir dış ticaret açığı. Bunun bir şekilde yerine konması lazım. Yoksa, ithalat yapmak için, devlet borçlarını ödemek için, özel sektör borçlarını ödemek için para bulamayız. Türkiye'de faizler yüksek olunca, borsa canlı olunca, arazi ve inşaat kuvvetli gittikçe yurt dışından yatırımcılar sıcak paralarını buralara getirdiler. Güzel paralar kazandılar. Bu paraları yurt dışına taşıdılar. Dış ticaret açığı dışında 26 milyar dolar civarında turizm geliri var. Biraz da diğer döviz gelirleri var. Bunları dış ticaret açığından çıkardığımızda Türkiye'nin geçen sene 65 milyar dolar cari açığı oldu. Türkiye, kendimi bildim bileli cari açık veren bir ülke. Son yıllarda bu çok arttı."
Meral, Türkiye'nin son dönemde dünyanın en açık ve en serbest pazarı olduğunu ileri sürerek, standart dışı malların çok rahat bir şekilde ve ucuz fiyata ülkeye girdiğini ifade etti.
Cari açığın artmasında bunun da etkisinin olduğunu vurgulayan Meral, şunları kaydetti:
"Yüksek standarda sahip Türk malları rekat edemedi bu ucuz mallarla. Sanayiciler bir bir ağır sıkıntılara girdiler. Cari açığın mili gelire oranı iki üç sene önce yüzde 10'lara vurdu. Geçen sene yüzde 7,7 idi. Bu sene, yüzde 7 civarında olması hedefleniyor. Bu oran ne olmalı? Ekonomistler, bu rakamın 3,5'u bulması halinde bir ülkede döviz krizinin olacağını ve devalüasyonu beklemenin gerekliliğini söylüyorlar. Nitekim, bundan önceki iki kriz de, Çiller krizi ve kitap atma krizinde, ikisinde de cari açığımızın mili gelire oranı yüzde 3,5'du. İhracatın ithalatı karşılama oranı da yüzde 52'lere düşmüştü. Açık açık biz krizi çağırmışız. Herkes çok büyük acı çekti. Geçen sene bazı aylarda ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 54'lere kadar düştü. Tam kriz sevilerinde. Cari açığın milli gelire oranı da kriz seviyelerinin iki mislinde seyrediyor. Bu durum, ekonomistler tarafından sürdürülebilir bir cari açık olarak adlandırılmıyor."