Üsküdar Üniversitesi Çağın Vicdanı Kulübü'nce, üniversitenin rektörlük binasında organize edilen panelde konuşmalardan önce Said-i Nursi'nin hayatını ve Risale-i Nur kitaplarının yazılış hikayesini anlatan "Nura Uçan Pervaneler" isimli film gösterildi.
Panelin açılış konuşmasını yapan Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Said-i Nursi'nin yenilikçi yönüne değindi. Nursi'nin, Allah'a yaklaşmak için ulu kişiler değil, kitap merkezli bir formül geliştirdiğini belirten Tarhan, "Risale-i Nur artezyen gibi. Bu kitaptan her şeyi çıkarmak mümkün. Bu eserlerle ırkçılığa karşı çözüm üretmiş. 'Van'da kurulacak üniversitede Kürtçe, Türkçe ve Arapça okutulursa bu soruna çözüm bulunabilir' demiştir. Bediüzzaman, ilimle hikmeti birleştirmiştir" ifadelerini kullandı.
Tarhan, öğrencilere, Nursi'nin eserlerini okumaları tavsiyesinde bulundu.
Said-i Nursi'nin yaşayan birkaç talebesinden biri olan Abdullah Yeğin, Nursi'nin, sadece kendisiyle görüşenlere değil, Risale-i Nur'u okutan ve okuyanlara da 'talebem' dediğini söyledi.
Nursi'nin adını ilk kez 1940'ta ortaokul 2. sınıfta iken duyduğunu ifade eden Yeğin, "Üstadın 1 milyondan fazla hadis bildiğini söylüyorlardı. Bütün talebeleriyle Rus harbine katılıyor. Kahramanlıkta üstüne tanımadım. İlimde böyle bir zat yok. Hocaları 'Bediüzzaman' demişler. Tatbikatta gene öyle" dedi.
Yeğin, Nursi'nin sürekli kitapla meşgul olduğunu ve o dönemde "Bu zaman, imanı kurtarmak zamanıdır" ifadesini sık sık tekrarladığını kaydetti.
Nursi'nin "Emirdağ Lahikası 2" isimli eserinden "Konuşan Yalnız Hakikat" başlıklı pasajı okuyan Yeğin, Nursi'nin kendisi için hiçbir talepte bulunmadığını, elini öpmek isteyenlere asla müsaade etmediğini belirtti.
- "Menfi harekete kati iznim yok"
Talebelerinden Mehmet Fırıncı da Said-i Nursi'yle ilk tanışmasını anlatarak, Nursi'nin kendisine 3 kez adını, mesleğini ve memleketini sorduğunu söyledi.
Fırıncı, Nursi'nin bütün çalışmasını iman üzerine yaptığını vurgulayarak, şöyle devam etti:
"Onun cihat anlayışı çok farklıydı. İstanbul'a son geldiği 1959 yılında Pierre Loti Oteli'nde konaklatacaktık. İlk olarak otele kimin geleceğini söylemedik. Üstadı aldıktan sonar otele adını verdik. Basına haber verilmiş, emniyet duymuş ve otelin önünde mahşeri bir kalabalık var. Biz halka olup, odasına çıkardık. Akşam namazını kıldıktan sonra bize çok kızdı. 'Benim gelişimi miting yaptınız' dedi. 'Miting menfi bir harekettir, benim tarzım hep müspettir'. Çok müteessir olduk. Bizlere 'müspet, menfi hareket ve cihat nedir?' şeklinde bir konuşma yaptı. 'Müspet hareket kati suretle menfi olmamalı. Menfi harekete kati iznim yok' dedi ve yay gibi yerinden fırlayarak, 'Cihat manevidir bundan sonra. Düşman arzu ederse silahla mukabele edilir ama bu zamanda manevi cihat yapmak lazım' dedi."
"Siyasal İslam ile farkınız nedir?" şeklinde geçmiş dönemden bir başbakanın kendilerine bir soru yönelttiğini kaydeden Fırıncı, "Biz, 'bunu bunu yapın, şunu şunu da yapmayın' deriz. Onlar ise 'siz kalkın sizin yerinize biz oturalım' derler. İşte farkımız bu" dedi.
- "Bütün Vilayet-i Şarkiye Nur talebesidir"
Abdulkadir Badıllı da Urfa'da o dönemde Nursi'nin "Şeyh Said-i Kürdi" olarak tanındığını ve kendisiyle tanışmak için bazı yollar aradığını söyledi. Nursi'nin talebelerinin Urfa'da Rıdvaniye Medresesi'ni kurduklarını duyduğunu anlatan Badıllı, "Gidip onlara Üstad'a ulaşmak istediğimi söyledim. Bana yazmak şartıyla bir kitap verdiler. 4 günde verdiklerini yazdım. Onlar da benim için Üstad'a bir mektup yazmışlar. Ben kitabı teslime gidince, 'Üstad olumsuz cevap verir, mektup bize gelmeden sen hemen yola çık' dediler. Yola çıktım ve Isparta'ya vardım. Üstad beni kabul etti. Başında 3 renkli sarık vardı. Hastaydı, elini öptüm. Oturmamı işaret etti. 'Kürt müsün, Arap mısın?' dedi. 'Anadilimiz Kürtçe' dedim. '40-50 yıldır Kürtçe konuşmadım' dedi ve Azeri şivesine yakın bir şiveyle konuşmaya başladık" şeklinde konuştu.
Badıllı, Nursi'nin kimseye borçlu kalmak istemediğini vurgulayarak, ziyaret için harcadığı parayı iki misli olarak kendisine vermek istediğini anlattı. Badıllı, Nursi'nin ziyarette kendisine, üstüne dua yazdığı bir kitap hediye ettiğini belirtti.
Panelde Nursi'nin talebeleri, katılımcıların sorularını da yanıtladı. Bir öğrencinin, "Üstad, hanımlar hakkında ne düşünürdü? şeklindeki sorusuna Mehmet Fırıncı, "İslamiyet'in bayrağını hanımlarla çekeceğim' şeklinde bir ifadesini hatırlıyorum. Başörtülü bir vekil Meclis'te konuşunca Üstad'ın bir isteği daha gerçekleşti dedim" cevabını verdi.
"Güneydoğu'nun Risale'ye bakışı nasıl?" sorusuna cevap veren Abdülkadir Badıllı da "Bütün Vilayet-i Şarkiye Nur talebesidir. Irkçı olanlar dahi Üstad'a bir şey demek istemiyor" ifadesini kullandı.
Panelin moderatörü, İstanbul İlim ve Kültür Vakfı Mütevelli Heyeti Üyesi Said Yüce de Nursi'nin 3 isteğinden biri olan Arapça ezanın okunmasının Adnan Menderes döneminde, ikinci isteği olan Risale-i Nur kitaplarının Diyanet İşleri Başkanlığı'nca basılmasının AK Parti iktidarı döneminde gerçekleştiğini söyledi. Yüce, Nursi'nin üçüncü isteğinin de Ayasofya'nın yeniden ibadete açılması olduğunu vurguladı.
Panel, Üsküdar Üniversitesi yöneticilerinin panelistlere teşekkür plaketi vermesiyle sona erdi.