NTV ve CNBC-e ortak yayınına katılan Babacan, 17 Aralık sürecinin özü itibarıyla AK Parti'yi ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ı yıpratmaya yönelik bir süreç olduğunu belirtti. Babacan, 3 yıldır yapılan dinlemelerin ardından, aynı suç çok defa işlenmesine karşın, bunların seçimlere 3 ay kala gündeme getirilmesini masumca bulmadığını söyledi.
Yolsuzluk iddialarının üstüne gidilmesini gerektiğini, söz konusu iddiaların araştırılması adına TBMM'de Soruşturma Komisyonu kurulmasına ilişkin önergeyi iktidar partisi olarak sunduklarını ifade eden Babacan, "Sağolsun, bakan arkadaşlarımız, kendileri dilekçe verdiler. Dediler ki 'Biz soruşturma komisyonu kurulmasını istiyoruz.' Dolayısıyla bir yolsuzluk iddiası varsa bunun üstünün kapatılması, tolerans gösterilmesi mümkün değil. Gerçekten yanlışlık içinde olanlar varsa er ya da geç bunun hesabı görülür" ifadesini kullandı.
Anılan adımların neden daha önce atılmadığına ilişkin eleştirilerin hatırlatılması üzerine Babacan, bu konuda TBMM Başkanı Cemil Çiçek ve Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'ın yaptığı açıklamalara bakmanın faydalı olacağını kaydetti.
Söz konusu süreçte yine hukukla ilgili sıkıntılar yaşandığını anlatan Babacan, "Ne oldu? Fezlekeler ilk önce Adalet Bakanlığına geldi. Adalet Bakanlığımız baktı. Fezlekelerin Adalet Bakanlığına gelmesi, Bakanlığın kendi çıkardığı genelgeye aykırı. Bunun incelenmesi biraz vakit aldı. Adalet Bakanlığının kendi çıkardığı genelgede çok açık yazan bir unsuru, bakıyorsunuz, mahkeme onun tersine bir iş yapabiliyor. Kural orada yazsın ama siz başka bir şey yapın. Bunu yönetemezsiniz. Bu, Allah korunsun, ülkeyi kaosa götürür. Onun için hep hukuk devleti diyoruz" dedi.
- "Türkiye ekonomisinin selameti için yargı bağımsızlığı önemli"
Türkiye'nin son 3 ayda hukuk sistemi ve yargı mekanizmalarının zafiyetlerinin ortaya çıktığı ve bunların sonuçlarının yaşandığını anlatan Babacan, yargıda bazı insanların tamamen aidiyet hissettiği bir grubun çıkar ve hedefleri için çok farklı operasyonlar yapabildiklerini, farklı tutumların içerisine girebildiklerini ifade etti.
Yatırımcıların, Türkiye'de iş yapmaları için hukuk güvenliğini hissetmeleri gerektiğini belirten Babacan, yatırımcının, "hukuki güvenlik ülkede tam işliyor, bir problem olduğunda kendimi Türkiye Cumhuriyetinin yargısına emanet ettiğimde oradan hızlı, adil, güvenilir kararlar çıkar" demesi gerektiğini söyledi.
Bunlar söyletilmediği takdirde yatırımlar açısından problemler yaşamaya başlanabileceğinin altını çizen Babacan, "Nasıl bir elektronik cihaz takılır, donar, bir aç-kapa yaparsınız, bizim de yargı sistemimizle ilgili reset düğmesine basmamız, bir aç-kapa yapmamız, yeniden işin özüne, asıl kriterlerine normlarına döndürmemiz lazım. Aksi halde bu, Türkiye'ye zarar vermeye devam edecek" görüşünü dile getirdi.
Yerli ve yabancı yatırımcıların son 3 aydır tereddüt içinde olduklarını kaydeden Babacan, bu durumun kendileri için problem olduğunu çünkü yatırım olmadan büyüme olmayacağını ifade etti.
- "Türkiye ekonomisinin selameti için yargı bağımsızlığı"
Seçim sonrasında piyasaların rahatlayıp rahatlamayacağına ilişkin bir soru üzerine Babacan, Gezi olayları ve 17 Aralık operasyonunun ardından piyasalar için kısa vadede en olumsuz senaryonun iktidar partisinin güç kaybetmesi olduğunu söyledi.
AK Parti iktidarının güçlü bir şekilde devam etmesinin piyasalar için kısa vadede en olumlu sonuç olduğunu kaydeden Babacan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Orta ve uzun vadede ne önemli. Güçlü bir siyasi iradenin, demokrasi, temel hak ve özgürlükler konusunda hukuk devleti olabilmesi için reformlara devam etmesi. Bakın yargı diyoruz. Yargının gerçekten bağımsızlığı, erkler ayrılığı, yargının bağımsız olduğu kadar tarafsız bir şekilde de çalışıyor olması, orta ve uzun vadede Türkiye ekonomisinin selameti için bunlar, olmazsa olmaz konular. Demokrasimizin iyi ve sıhhatli işlemesi, keyfiliğin olmaması, şeffaf ve hesap verebilir bir yönetim anlayışı olması gerekiyor. Bunlar olmazsa orta ve uzun vadede ekonomimize yine zarar verebilir."
Avrupa'da görüldüğü üzere zayıf hükümetlerin olduğu ülkelerin krizden çıkamadığının altını çizen Babacan, güçlü siyasi iradenin de doğru işler yapıyor olmasının gereğine işaret etti.
- "Sosyal medya konuları genelde diyalogla çözülüyor"
Kuralların uygulanması konusunda Twitter örneğini veren Babacan, bu konuda mahkemeden kararlar alınmasına karşın uygulanmadığını söyledi.
Bu konuda sorunun nokta atışıyla çözümünün zor olduğunu dile getiren Babacan, "Hiçbir ülke bunu tam çözememiş ama ne yapıyorlar? Diyalogla. Oturuyorlar, konuşuyorlar. Genelde bu iş böyle çözülüyor" diye konuştu.
Teknolojinin, düzenlemelerin çok önünde ilerlediğine dikkati çeken Babacan, küresel anlamda bir çözüm üretmedikten sonra ülkelerin tek başına yapabileceklerinin sınırlı olduğunu ifade etti.
Çözüm konusunda çeşitli fikirler olduğunu, bunlardan bir tanesinin kişinin asıl kimliği ile işlem yapabilmesi ve bir şifresi bulunması gerektiği yönünde olduğunu kaydeden Babacan, "Ama diyelim ki bunu 50 ülke kabul etti. 50 ülkede bir şey yapmadınız, yine zor, çünkü yeni teknolojik imkanlarla diğer 50 ülke üzerinden yine bir şeyler yapabilirsiniz" değerlendirmesinde bulundu.
Teknolojinin toplumları kaçınılmaz bir şekilde açık hale getirdiğini dile getiren Babacan, sosyal medyada "faili meçhul suç işlendiğini" belirtti.
- Son Fed kararları
Amerikan Merkez Bankasının (Fed) son kararlarının etkilerine ilişkin bir soru üzerine Babacan, geçen yıl şubat ayındaki G-20 toplantılarında ABD, Avrupa ve Japonya Merkez bankalarının aynı anda parasal sıkılaştırma yapmamaları görüşünü ifade ettiğini aktardı.
Buna karşın geçen yılın mayıs ayında eski Fed Başkanı Ben Bernanke'nin açıklamalarının geldiğini hatırlatan Babacan, bu durumun gerek ABD'nin kendisine gerekse tüm dünyaya etkilerinin olduğunu kaydetti.
2013'ün aralık ayında aylık tahvil alımının 85 milyar dolardan 75 milyar dolara indirilmesi ile somut bir adımın atıldığını anlatan Babacan, "Son toplantılarda 'Biz bunu sonbahara kadar sıfırlarız, 2015'te de faizleri artırma zamanı gelir' dediler. Şimdi ilk defa iş bu kadar somutlaşıyor. Bu iyi bir şey çünkü öngörülebilirlik getiriyor. Piyasalar üzerinde bunun ciddi bir etkisi olmadı çünkü öngörülebilirliği artıran belirsizliği azaltan bir açıklama" diye konuştu.
- "Türkiye ile ilgili olağanüstü bir risk algısı yok"
Seçimlerden sonra elektrik ve doğalgaza zam yapılacağına ilişkin değerlendirmelerin hatırlatılması üzerine Babacan, Türkiye'nin doğalgaz ve petrolü dövizle almasının sır olmadığını söyledi.
Kur artınca bunlarla ilgili maliyetlerin de arttığına dikkati çeken Babacan, bunun da absorbe edilecek seviyesinin yanı sıra "bıçağın kemiğe dayanıp kemiği kesmeye başladığı" kısmı olduğunu ifade etti.
Kur hareketlerinin devam edip etmeyeceği ve kurun hangi seviyelerde sessizliğe kavuşacağının takip edileceğini bildiren Babacan, günlük kura dayalı bir elektrik ya da doğalgaz politikalarının bulunmadığını kaydetti.
Babacan, kur seviyelerine ilişkin değerlendirmelerde bulunmak için yerel seçim sonrası ile Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecini görmenin faydalı olacağını dile getirdi.
Kur hareketlerine karşı tedbirlerin zaten önemli oranda aldıklarına işaret eden Babacan, özel sektörün döviz borcu olmasına rağmen yurt dışında varlıklarının da bulunduğunu belirtti.
En önemli göstergelerden birinin Türkiye'nin kredi temerrüt takas oranı olduğunu anlatan Babacan, "O da şu an 250 baz puan. Türkiye çok daha yüksek risk seviyelerinden buraya geldi. Dolayısıyla Türkiye'ye biçilen risk primi ürkütücü seviyelerde değil. Tabii ki daha düşük olmasını arzu ederiz. Türkiye ile ilgili olağanüstü bir risk algısı yok" diye konuştu.
Babacan, uluslararası hukuka aykırı hareket ettiği için Rusya'nın risk priminin Türkiye'den daha yüksek olduğunun altını çizdi.
Seçimlerin önemine ilişkin görüşlerini de paylaşan Babacan, AK Parti'yi ve Başbakan Erdoğan'ı hedef alan bir komplo bulunduğunu, seçimlerin Türk halkının iradesini ortaya koyacağını dile getirdi. Babacan, Türk halkı "Biz Başbakanımıza güveniyoruz" dedikten sonra bundan ders çıkarması gereken bir kitlenin oluşacağını bildirdi.
(Bitti)