Erdoğan, TRT 1, TRT Haber, TRTTürk ve TRT Arapça televizyon kanallarının ortak canlı yayınında gazeteci Nasuhi Güngör'ün moderatörlüğünde gazeteciler Ahmet Taşgetiren, Nihal Bengisu Karaca ve Hakan Albayrak'ın gündeme dair sorularını yanıtladı.
Adana olayının yenilir yutulur olmadığının altını çizen Erdoğan, "Ben onun CD'lerini izlediğim zaman vurulmuşa döndüm. Sizler de kısmen bazı şeyleri izlediniz. Şimdi oralarda Bayırbucak Türkmenleri'ne giden yardımı sen savcı çık, kapağı açtır, onların hepsini kameraya aldır, resimle. Sen bunu nereye servis edeceksin. Sen bunu ne adına yapıyorsun ve orada MİT mensubu olduklarını söylüyorlar ve kimliklerini çıkarıp gösteriyorlar. Bunların içinde asker olan MİT mensupları da var. Onları yere yatırıyorsun sanki PKK'lıymış gibi de onlara orada 10-15 kişi üzerine saldırıyor. Ve orada onlara yerde işkence ediyorsun. Bunları görünce şok oldum. Bunu yapan paralel yargının bir mensubu. Bunu nasıl yaparsın? Böyle bir şey olabilir mi? Bu nasıl vatanperverlik, nasıl milliyetini sevmektir, bunu anlamak mümkün değil ki" diye konuştu.
-Paralel yapılanmanın ne zaman farkına varıldı?
Erdoğan, paralel yapıda hiçbir sınır bulunmadığını ifade ederek, en yakın arkadaşlarını bile dinlediklerini kaydetti. Latif Erdoğan'ın bir televizyon kanalında 15 yıl dinlendiğine dair bilgiler verdiğini anımsatan Erdoğan, "Çok ilginç bir şey. Soruyor kendisine, 'hocam' diyor. 'Beni niye dinlediniz?' diyor. Alınan cevap ilginç. 'Ne yapıyorsun, nereye gidiyorsun, bunu bilmemiz lazım.' Böyle bir şey olabilir mi" diye sordu.
Paralel yapılanmanın ne zaman farkına varıldığına dair bir soru üzerine Erdoğan, öncesinde bazı şeylerin başlamış olmakla birlikte 8 Şubat'ın zirve olduğunu belirtti. Daha geri gidilmesi durumunda ise işin Oslo görüşmelerine dayandığına dikkati çeken Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Hatırlarsanız Oslo müzakerelerinden sonra bunların yandaşı durumunda olan bir gazete tetikçi olarak o kullanıldı. O gazeteden sonra diğerleri alıntı yapmaya başladılar, onlarla yaygınlaştırdılar. Oslo'da güya biz bölücü terör örgütünün lehine bazı adımlar atmışız, bazı sözler vermişiz. Yalan yanlış şeyler, hiç alakası yok. Daha sonra o bir zemin oluşturmaydı. Ondan sonra bir kısım yargı, -hepsini tenzih ederim, birçok dürüst insanları-, müsteşarımızı ifadeye çağırdılar. Tabi burada benim iznim şart. Bunlar hiç dümdüz gitmek istediler. Doğrusu o aralar benim açıklamalarım vardı. Oslo'ya onu gönderen benim. Ondan önceki Emre Beyi gönderen de benim, Afet Hanımı gönderen de benim. Eğer böyle bir şeye gücünüz yetiyorsa beni alacaksınız demiştim. Onları alamazsınız. Onlar görevini yaptı. Dünyada istihbarat teşkilatının görevi zaten budur. Bunları yapmaktır. Ondan daha doğal ne olabilir. Ama bunların derdi Türkiye'nin istihbarat gücünü artırmak değil, tam aksine azaltabilmek. Çünkü orada kendileri devreye girmek istiyorlar. Biz burada çomağı sokunca bundan rahatsız oldular."
-Paralel yapının hedefi
Erdoğan, "Hedef ne? Böyle bir paralel yapı var ve 17 Aralık'ta taarruza girdiği müşahede edilebiliyor. Sebep sizin tasarruflarınızdan şahsen rahatsız olması mı bu yapının, yoksa aslında bir bölgesel dizayn çabasında icbar mı ediliyorlar?" şeklindeki soruya, bunlar içerisinde hükümetin attığı bazı adımlar arasında yer alan dershane konusunun paralel yapıyı direkt rahatsız ettiği yanıtını verdi.
Dershane konusunun yeni başlamadığını, Milli Eğitim Bakanlığı görevi sırasında Hüseyin Çelik'e ilk talimatı verdiğini kaydeden Erdoğan, ülkede dolaşırken vatandaşın dershaneler konusunda rahatsızlığının kendisine iletildiğini belirtti. Davarını, bileziklerini satarak çocuğunu dershaneye gönderen ancak üniversiteyi kazanamayan anne ve babaların rahatsızlıklarını kendisine aktardığını dile getiren Erdoğan, "Her dershaneye giden çocuk üniversiteye gidecek diye bir kayıt yok. Ama tabi bunlarda son zamanlarda bir çok şeyler ortaya çıkıyor. Şimdi onlarda inceleniyor tabi. KPSS'lerde olanlar, üniversite imtihanlarında olanlar... Şimdi bunlarla ilgili de bazı inceleme ve araştırmalar var. Kim bilir belki de buralardan nerelere ulaşılacak" değerlendirmesinde bulundu.
Erdoğan, "Kuşku duyuyorsunuz" denilmesi üzerine "Duymaz olur muyuz? Yani bakıyorsunuz, KPSS'de karı koca aynı puanı alıyor ve tam, hata yok" dedi.
-Dershanelerin dönüştürülmesi kararı
Dershanelerin dönüştürülmesi kararının camianın alanının ortadan kaldırılması için verilip verilmediğine dair bir soru üzerine Erdoğan, dershaneleri kapatmak suretiyle kendi faaliyet alanlarını veya samimi niyetlerini tıkamak bir gibi bir şey düşünmelerinin mümkün olmadığını söyledi. Dershane sahipleriyle çok görüştüğünü, hizmet alımı yöntemi ile okullar yaptırmalarını ve bunun karşılığında da garanti vermeyi önerdiklerini anlatan Erdoğan, bunun bütün dershaneler için geçerli olduğunu ve bu yönde de adımları attıklarının altını çizdi.
Danıştay'ın bunu engellediğini ve o zaman gazetelerde "Cemaatin okullarına veya cemaatin dershanelerine hükümet zemin hazırlıyor" şeklinde haberler yapıldığını anımsatan Erdoğan, "Halbuki bizim derdimiz o değildi. Bizim derdimiz, hem biz, okullaşmada yatırım noktasında devlet olarak daha az yatırım yapmış oluruz. Çünkü özel sektör bu yatırımı yapmış olur, biz de hizmet alımı ile onlardan bu hizmeti alırız. Biz sadece sadece onlara şunu söylüyorduk- diyorduk ki böyle böyle... Zaten sektörde yüzde 20 payınız var. Gelin biz sizden 30 kişi sınıfta ortalama olarak değerlendirelim. Kaç öğrencin var sınıfta. 10 öğrencin var. 20 öğrencinin garantisini biz verelim. Ya öğrenci gönderirim sana, öğrenci gönderemiyorsam bedelini gönderirim. 20 varsa, 10 vesaire. Bütün bunları söyledik" ifadelerini kullandı.
Erdoğan, görüşmelerde dershanelerin okullaşmasına ağırlık verilmesini, dershanenin sonuna kadar savunulamayacağını belirttiklerini anlatarak, şöyle konuştu:
"Okullaşmaya giderseniz hem sizin samimi niyetiniz ortaya çıkar. Hem de bu özel sektör okulları ile devlet sektörü okulları arasında tatlı bir rekabet getirir. Bunlar yine okul da yaptılar ama az sayıda, ağırlığı yine dershaneye verdiler. Niye? Çünkü dershane olayında seçerek öğrenci alıyordu. Bunlar öyle zannedildiği gibi, söyleniyor ya '500 liraya öğrenci dershanelere alıyoruz' Yalan. Böyle bir şey yok. Bir defa dershanelerin bedelleri bin 500-2 binlerden başlıyor. 20-22 bin liraya kadar gidiyor. Bunların özel bir de çalışmaları falan da var. Tabi burası seçici olduğu için onlara çok çok rahat geliyordu. Bu şekilde bu işi sürdürdüler. Bunların hepsi dökülüyor. Başladı ortaya çıkmaya. Zaten 2015, 1 Eylül'üne kadar buna sabredeceğiz."
- "Öğretmenlerin pedagojik formasyonu yok"
Dershanelerde AK Parti aleyhine açık açık propaganda yapıldığına işaret eden Erdoğan, dershanelerde ders veren 50 bin kişiden 15-20 binin pedagojik formasyonu bulunmadığını kaydetti. Bunların kaçak olarak öğretmenlik yaptıklarını vurgulayan Erdoğan, "Ucuz öğretmen. Pedagojik formasyon yok. Bu şekilde bunu götürüyorlar. Dolayısıyla bunlar dersten öte bir, kendi dershanelerinin propagandasını, iki bize de hakaret etmenin her nevisini yapıyorlar. Bunlar bize gelmeye başladı artık" dedi.
Erdoğan, bazı yerlerde ciddi korkular bulunduğunu, gittiği bir şehirde yanına gelen kız öğrencilerin kaldıkları evlerde denileni yapmadıkları takdirde anne ve babalarının aranarak "Sizin kızınız erkeklerle meşru olmayan ilişkiler içerisinde" tehdidine maruz kaldıklarını kaydederek, öğrencileri ev ve yurtlardan atılması durumunda Kredi Yurtlar Kurumunda, tesislerde ve otellerde ağırlamaya hazır olduklarını bildirdi. Erdoğan, Milli Eğitim Bakanlığının hafta sonları takviye kursu vereceğini, bunun hazırlıklarının ve planlamalarının süratle yapıldığını aktardı.
-"Ben sana en önemli insani görevimi orada yaptım"
"Türkiye'nin her alanını kuşatmış, bir örgütten, bir şebekeden bahsediliyor. İktidara geldiğiniz ilk günlerde bir özel hayat tartışması vardı. Özel hayata müdahale edecek mi AK Parti diye. Sonra görüldü ki, böyle bir şey yok. İnsanların demokratik standartları yükseltiliyor. Bugün AK Parti dışındaki kesimlere, onların özel hayatı, özel hayata müdahale konusunda vereceğiniz bir mesaj var mı?" sorusu üzerine Erdoğan, şunları söyledi:
"Ben CHP'ye, MHP'ye, BDP'ye şaşıyorum. Şimdi bunlar o dediğiniz konuları bize yüklemek isteyenlerdi. Şimdi dinlenen CHP'ydi, MHP'ydi, BDP'ydi. Daha önceki CHP genel başkanının gözlenmesi olayı ortada. Bunun kasedi ile zaten Kılıçdaroğlu CHP'nin başına genel başkan oldu. Geçenlerde Baykal, 'elindeki belgeleri açıklasın' diyor. Ben neyin belgesini açıklayacağım. Belge de ortada işte. Orada ben insani ve İslami görevimi yaptım. Ulaştırma Bakanıma talimatı verdim, hemen devreye girdi. Yarım saat içinde o görüntüler sosyal medyadan düştü. Ben sana en önemli insani görevimi orada yaptım. Benden bunun kağıdı mağıdını niye istiyorsun. İşte bak diyorum ki, sana bu işi yapanlar bunlar. Şantaj olarak yaptılar. İş buraya geldi. Biz o gün anayasayı tartışıyorduk, yeni anayasanın hazırlıklarını yapıyorduk. Bize teşekkür etmesi gerekirken aksini söylüyor."
-"Emekliliğini isteyip ayrılan, ahlaki yönden seviyesiz, kalitesiz birisi"
Erdoğan, MHP'nin ve CHP Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi'nin başına gelenlerin arkasında da yine onların bulunduğuna vurgu yaparak, "Çıkıyor ortaya. Bunlar bu işi meslek edinmişler. Bugün kendileri veya yandaşlarının gazetelerinde emekliliğini isteyip ayrılan, ahlaki yönden seviyesiz, kalitesiz birisi diyor ki, 'Başbuğ ile ilgili konuda Başbakan talimat verdi.' Bu ne ahlaksızlıktır" dedi.
Ergenekon ve Balyoz davalarında tutuklamaların tamamından bilgisi olduğu yönündeki iddialar için Erdoğan, "A'dan Z'ye bunların hepsi yalan. Demin söyledim ya, bunlar o kadar ahlaksız, o kadar adi ki, o kadar seviyesiz ki, bunlar takiyeyi, yalanı, iftirayı leblebi çekirdek gibi yerler. Yaptıkları iş bu. Hayatları bu. Sen bi defa benimle hayatında kaç kere görüştün. Ya iki kere, ya üç kere görüştün. Ben senin yargı ile münasebetlerini bilen birisiyim. Bu işlede ne kadar tezgahtar olduğunu bilen birisiyim. Tabi bunun bedelini ödeyecek. Kimlerle iltisaklı bunları yaptığı çıktı ortaya, bunlar çıkıyor ortaya. Bu bazı malum operasyonları yapıp da şu anda İstanbul dışına gönderilen bazı savcılar var ya, işte bu savcılarla bunlar kankaydı. Beraber götürdüler bu işleri. Bunların hepsi tabi çıkacak meydana. İstifa etmekle veya emekli olmakla bu işi kurtaramaz" ifadelerini kullandı.
-"AK Parti'ye gürültü filan sökmez"
Erdoğan, Nihal Bengisu Karaca'nın "Somut delil yok gibi bir savunmaları var" ifadesini de şöyle değerlendirdi:
"Onlar onu istedikleri kadar söylesin. Kendileri için somut delil yok derken, Tayyip Erdoğan için somut delili nereden buluyorlar? Ona da mı bir montaj kaset ayarlayacaklar. Önce şu anda bunlara yandaş medya olarak hizmet verenler veya kendi medyaları, sadece bir şeye güveniyorlar. Nasıl olsa şu anda muhalefet bizim yanımızda, arkamızda. İşte bugün yaptıkları iş. Seçime şurada 10 gün var. Çok ilginçtir, bakın bugün fezlekeyle ilgili şey istediler; müracaat edip tartışma. Peki bu seçimden sonra yapılsaydı olmaz mıydı? Olurdu. Niye olmasın. Biz her türlü desteği zaten vermeye hazırız. Şimdi dert bugün bunu yapıp da buradan bekledikleri neticeyi alırlarsa, ha bunu şu 10 günde değerlendirebilir miyiz? Dertleri bu. Eee ne oldu, oylamaya bile kalamadılar ya. Aklımda kaldığı kadarıyla 151'de kaldılar ve bizim arkadaşlarımız da 249'la gereken cevabı onlara verdi. Yaptığınız bir işi insan gibi, adam gibi yapın. Bu ülkenin bir milletvekili olarak kalkıp da oraya geliyorsan dürüst ol. Orada kavga gürültü falan filan... AK Parti'ye kavga gürültü filan sökmez o işler geçti. Yapılacak olan çok şeyler var onları da yapacağız."
(Sürecek)