Bahçeli, Giresun Osmanağa Meydanı'nda partisince düzenlenen mitingde halka hitap etti.
30 Mart seçimlerinin sadece belediye başkanlarının seçimi olmayacağına işaret eden Bahçeli, "30 Mart seçimlerinden sonra siyasi olayların gelişimi devam edecektir, 28 Ağustos'ta cumhurbaşkanlığının seçimi olacaktır. Cumhurbaşkanlığı bundan böyle hak tarafından seçilmektedir, ilki de 28 Ağustos'tadır. Üçüncü siyasi olay 2015 yılının en geç 12 Haziran'ına kadar süre içerisinde milletvekilliği genel seçimlerinin yapılmasıdır" diye konuştu.
Bahçeli, bu üç siyasi olayın Türkiye'nin kaderini değiştirecek, geleceğini yeniden belirleyecek ve siyasi yönden yeni bir siyasi iktidarın şekillenmesine de önemli bir işaret vereceğini belirterek, şöyle devam etti:
"Özellikle 30 Mart seçimlerinde bunu görmek mümkün olabilir. Nasıl olabilir, önce belediye başkanlarımızı seçerek sandığa gittiğimizde sandıkta oylarımızı kullanıp, oylara sahip olduktan sonra sayıma hile ve çalıntı oylar karıştırmamak suretiyle bugünkü iktidarın önemli oranda oy kaybetme hali, 2015 yılına kadar geçen bu siyasi süreçte, yeni bir dönemin başlangıcının izlerini ortaya koyan yolu belirleyecektir. O sebepten dolayı bütün siyasi partilerimiz bu seçimlere önem vermelidir ve Milliyetçi Hareket Partisi çalışmaktadır. Görülecektir ki bu ülkenin aziz evlatları hangi partiden olursa olsun öyle bir şuura sahip ki bir an gelir önce ülkem, sonra milletim, sonra partim diyerek tercihini vicdanının sesini dinleyerek kullandığı takdirde, bugün planlanmış iç ve dış odaklardan senaryoları çizilmiş, belirlenmiş ve 11 yıldan bu yana ülkeyi yöneten siyasi iktidarın nasıl ülkeden bu sorumluluktan ayrılacağını göstereceğine inancımız tamdır."
- "Topal Osman'ın uşakları inşallah gereğini yapacak"
Bahçeli, "30 Mart'ta Adalet ve Kalkınma Partisi, ağzına sakız ettiği milleti her konuda istismar ederek birçok oyunlara girdiği, her türlü konuyu kendi çıkarları için kullandığı bir dönemi kapatmak için 30 Mart'ta, ya bu uyarıya uyacak ya bu uyarıyı alacak, kendine çekidüzen verecek ya da uyarıyı dinlemeyip ben otoriterim diyor, tek adamım diyor, diktatörlüğe doğru yol alırım diyor ise o zaman şuradaki bazı işaretlerin yeniden anlam kazanacağına inanıyorum. Mesela Topal Osman'ın uşakları inşallah gereğini yapacak demektir" ifadelerini kullandı.
Bahçeli, ülkenin önemli darboğazdan geçtiğini öne sürerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Kara bir tünelin içerisine sokulmuş, bir çıkış arıyor, bunu da 11 yıl evvel bugünkü iktidara oy veren kardeşlerim şimdi bu çıkış yolunda sizlerle beraber olarak yeni bir arayış içerisine giriyor. Bir an düşününüz, 2002 yılında önemli sıkıntılarla, ekonomik geçimsizliklerle, hayat standartlarının altında kalarak, ezilerek, hayatını zorla devam ettirmek isteyenler 3 Kasım 2002'de yeni kurulmuş bir siyasi partiye 'acaba bunlar benim derdimi çözebilir mi' diyerek destek vermişti ve böyle de tek başına iktidar olmuştur Adalet ve Kalkınma Partisi. Aradan geçen 11 yılı aşkın süre içerisinde bu aziz kardeşlerimiz sorunlarının çözülmediği, gelir seviyesinin artmadığı, esnaf ise esnaf, çiftçiyse çiftçi sorunlarının çözülemediği bir dönemle karşı karşıya kalmış, bir bakmış ki gittikçe yoksullaşıyor, bir bakmış ki çocuklarının iş güç sahibi olacağı ihtimali ortadan kalkmış, genç işsizliğin kendi evlatları gibi yaygınlaştığını görmüştür."
Bahçeli, "Her gün olaylar oluyor, şimdi bakıyorsunuz yine bugün sabah haberlerinde acı ve ızdırap var, bir yerde 7 kişi hayatını kaybetmiş, bir yerde 3 kişi hayatını kaybetmiş, asayişsizlik başını almış gidiyor. Cinayetler salgın halinde, bunalıma düşerek cinnet getirenler çoluğu çocuğu katlediyor, şiddet her gün Türkiye'nin gündeminde, aileler yuvaları dağılıyor ve arkalarında büyük acılara sebep veren davranışlara şahit oluyoruz" dedi.
"Şimdi Adalet ve Kalkınma Partisi'nin vadettiği Türkiye böyle bir Türkiye mi acaba, bu nasıl bir rezalettir, bunları nasıl görmemezlikten gelebilirsiniz" diyen Bahçeli, şunları söyledi:
"Şimdi düşünün, Oslo'dan başlayan, artık İmralı ziyareti alışkanlık haline gelen, Kandil'in tercihine bırakılan bir müzakere süreci var. Bu müzakere süreci 30 Mart'tan sonra PKK'nın uzantısı olan sözde bir siyasi kuruluş adında, Türkiye'nin özerklik yılı olacağını işaret ediyor. Bunun manası nedir? Suriye'nin iç çatışmaya girdiği bir süreçte orada PKK'nın uzantısı olan PYD, Batı Kürdistan Özerk Yönetimi'ni 3 kanton olarak oluşturmuştur. Sayın Başbakan'ın Barzani ile beraber Diyarbakır'da buluşması, hiç duymadığımız, bilmediğimiz, belki o yönde kültürümüz zayıftır, ne idüğü belirsiz bir sanatçıyı getirip beraberce yaptıkları gövde göstermesinde bir Kuzey Kürdistan sözü edilmiştir. Ondan sonra da Kuzey Kürdistan'ın özerkliğinden bahsedilir hale gelmiştir. Birileri de bundan cesaretlenerek '30 Mart'tan sonra da özerkliğimizi ilan edeceğiz" demektedir."
Bahçeli, şöyle dedi:
"Tam onun öncesinde Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde yolsuzluk ve rüşvetin ayyuka çıktığı tartışmalarının olduğu bir dönemde bir gece aralığında Meclis'teki sayısal çoğunluğuna dayalı olarak dördüncü demokratikleşme paketini çıkartmak suretiyle demokrasi adına, insan hakları adına ve özgürlükler adına Türkiye'nin bölünmesine yüksek katkı sağlayan bir ihanet yolu başlatılmıştır."
- "Bin yıllık kardeşliğimizin ve komşuluğumuzun eseri"
Ülkede her şeyden önce vatansever olanların, ülkenin huzur ve barış içerisinde olmasını isteyenlerin, milli devlet, üniter yapı ve toprak bütünlüğünden taviz vermeyenlerin bir konuyu çok net olarak ayırmaları gerektiğini dile getiren Bahçeli, şunları kaydetti:
"Türkiye'de doğuda, batıda, kuzeyde, güneyde yaşayan kardeşlerimiz, bin yıllık kardeşliğimizin ve komşuluğumuzun eseridir. Bunlar aziz milletimizin güzide evlatları olarak kabul edilir. Bugüne kadar kız almışlar kız vermişler, 4 milyon 200 bine yakın yuva kurmuşlar, dörder beşer sekizer çocukları olmuş, bunları kim nasıl ayırt edecek, bunlara kim Kürt kökenli diyecek, kim Türk diyecek ama PKK'nın bölücü bir terör örgütü olarak Kürt kökenli kardeşlerimle hiç alakası olmayan, uluslararası bazı Türkiye üzerinde emelleri olanların maşası haline gelip Türkiye'yi karmakarışık etmeyi hedefleyen bir örgütle bir tutamazsınız. Bölücü terör başka bir olaydır, Türkiye'de sözde Kürt sorunu adı altında yeni bir siyasallaşma hareketini başlatmak başka bir şeydir. İkincisi milleti bölmektir, birincisini ise kökü kazınacak bir ihanet örgütü olarak görmektir."
(sürecek)