Öğretmen Evi'nde partisinin Şehzadeler ilçe başkanlığı tarafından düzenlenen sivil toplum kuruluşlarıyla kahvaltı programında konuşan Soylu, 30 Mart yerel seçimlerinde verilecek kararın Türkiye'nin, coğrafyanın ve dünyanın geleceğine ait verilecek karar olduğunu kaydetti.
21. Yüzyılda, halktan hep uzak tutulmaya çalışılan yeni Türkiye kapılarını açtıklarını vurgulayan Soylu, "Bu coğrafyada hep siz yapamazsınız siz beceremezsiniz demeye çalıştılar ama 21. asır bize bambaşka kapılar açtı ve Türkiye 21. asırda ortaya atmış olduğu bu hamle ile birlikte Orta Doğu'da, Orta Asya'da Balkanlar'da ve bütün her yerde artık bizim insanlarımıza 'Evet biz yapabiliriz, biz gerçekleştirebiliriz, biz başarabiliriz' öz güvenini ortaya koydu. Türkiye'nin her ilinde bugün üniversitemiz var. Türkiye'nin birçok ilinde teknokentlerimiz, araştırma yerlerimiz var. Bugün bizim çocuklarımız, gençlerimiz dünyaya giderken bir elinde bilgisayarları, bir elinde tabletleri, bir elinde akıllı tahtaları, 30 bin sayısını aşmış laboratuvarları ile birlikte eğitim ortaya koymaktadır" diye konuştu.
Soylu, Türkiye'nin Doğu'dan nitelik, Batı'dan da nicelik olarak üstün olduğunu belirterek, şöyle konuştu:
"20. Asırı hep ayaklanmalar ile geçirdik. Şeyh Sait ayaklanmasından sonra gerçekleşen Takrir-i Sükun, İstiklal Mahkemeleri, Dersim, 1960 Darbesi, 1971 Muhtırası toplumun ortasında büyük duvarlar örerek birbirinden uzaklaştırmıştır. Dersim ile Alevileri, Takrir-i Sükun ile Kürtleri, İstiklal Mahkemeleri ile dindarları kaybettik. Ne zaman ülkede demokrasi öne çıktı ilk önce siyasetçiler ve devlet adamları, bu ülkenin sağduyulu insanları hep bu ihtilafları ortadan kaldırmak için çaba sarf etti. Özal'ın, Menderes'in, Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın başına ne geldiyse bundan gelmiştir. Biz eğer dünyanın 10. büyük ekonomisinden biri olacaksak kadınımızı, Kürt'ümüzü, Alevimizi, dindarımızı, köylümüzü hatta gayrimüslimimizi bir tarafa iterek dünyanın 10 büyük ekonomisinden birisi olamayız. Böyle bir şey mümkün değildir. Bütün enerjimizi 2023'e, bütün inancımızı 2071'e yönlendiren bir anlayışın içerisindeyiz. Bunların hiçbirisini tesadüfü yapmıyoruz. Türkiye'de Kürtlerin, Alevilerin kendilerini ifade etmesinin önünün açıldığı, eşit vatandaş sayıldığı iki dönem vardır, bunlardan birisi 1950-1960, diğeri Başkanımızın AK Parti'nin ülkeyi idare ettiği 2002-2014 dönemleridir."
Ülkenin istikrarlı bir şekilde yoluna devam ettiğini ifade eden Soylu, Türkiye'nin bugün 237 ülkeye ürettiklerini ihraç edebilen bir ülke haline geldiğini anımsattı.
Manisa'nın 2002'de 320 milyon dolar bugün 4 milyar dolar ihracata sahip olduğunu kaydeden Soylu, şöyle devam etti:
"Bu, istikrarla oldu. Bu, huzurla oldu. Bu altyapının Türkiye'de ekonomide, ulaşımda, sağlıkta en üst noktaya getirilen bir anlayışın sayesinde oldu. Bugün bizim ülkemize, bizim ülkemizin insanları 13 yıl önce hastaneye gittiğinde vizesi olup olmadığı soruluyordu. SSK karnesi ise SSK hastanesine gidip gitmediği konuşuluyordu. Oysa bugün benim ülkemin insanı sadece Türkiye Cumhuriyeti Kimlik Numarasıyla gittiği her yerde sağlık hizmetine erişebilen, sağlık sektörüyle bütünleşebilen bir araca sahip. Hepiniz şahitsiniz. Hepiniz torpil tuttunuz, hepimiz torpil tuttuk, bir profesör adam tanıyalım da yarın annemiz, babamız hasta düştüğü zaman yoğun bakıma bir hasta koyalım diye. Türkiye sıkışmıştı, büzülmüştü. Herkes zor bir durumda kaldığımızda 900'e yakın yoğun bakım ünitesi vardı, bugün 17 bine yakın yoğun bakım ünitesi var. Bugün isteyen kendi sağlık durumu elveriyorsa, devlet hastanesi, üniversite hastanesine yatabilen bir anlayışa sahip. Kendi insan hayatına önem veren kendi insanına her şeyden fazla önem veren bir Türkiye var artık."
- "Diktatör bir ülkeye 39 milyon ziyaretçi gitmez"
Eğitimde öğrencilere 1 milyon 750 milyon kitabın 12 yıldır dağıtıldığını söyleyen Soylu, bunların çocukların önüne ücretsiz olarak konulduğuna işaret etti.
Soylu "Dün doğudan batıya olan yürüyüşler bugün tekrar batıdan doğuya, yani kendi valiliklerine müracaat ederek oradaki hayatlarıyla buluşmaya gidiyorlar. Bu, yeni Türkiye manzaralarıdır. Bu ülke manzaralarına tahammül edemeyen güçler vardır. Hem de fazlasıyla vardır. Bu ülkeye 13 milyon ziyaretçi geliyordu, bugün 39 milyon ziyaretçi geliyor. Diktatör bir ülkeye 39 milyon ziyaretçi gitmez dostlar" diye konuştu.
Türkiye'nin artık savunma teknolojisini kendisinin ürettiğine değinen Soylu sözlerini şöyle sürdürdü:
"Tanklara elimizi sürdürmezlerdi. Yedek parçalarını alabilmek mümkün değildi. Bugün bizim Türk mühendislerimiz Altay tankını imal etti. Bu ülke kısa menzilli, orta menzilli füzelerini imal etti. Biz imal ettik. Bu ülkede, bu memlekette hayaldi bunların hepsi. Bizler başkalarının uydularından istihbarat alıyorduk. Ülkemizin güvenliğini kiralık uydulardan sağlıyorduk. Ülkemizin ticaret stratejisini, güvenlik stratejisini kiralık uydulardan yapıyorduk. Hatırlıyor musunuz ODTÜ'deki olayları. Bize o gün kendi uydumuzun semaya fırlatıldığı gün bile sevinmeyi çok gördüler. Şimdi semalarda ay-yıldız patentli bizim uydumuz var. Geçen gün yine 4 tane fırlattık. Şimdi USAŞ, bütün altyapısıyla beraber kendi uydumuzu imal ediyor. Bu yetmedi, İsrail'den insansız hava uçağı aldık. Niçin bu ülkenin sınır güvenliği için. Aldığımız insansız hava uçağı bozulunca bir yıl geri göndermediler. Ama bugün semalarımızda bizim insansız hava uçaklarımız uçuyor. Bu Türkiye'nin aldığı mesafedir. Bugün Türkiye'ye tahammül edemeyenler varsa en önemli sebeplerinden bir tanesi budur."
Bu toprakların ve bu medeniyetin sürekli bir imtihana tabi tutulduğunu belirten Soylu, bu sınamayı geçemedikleri takdirde tarihin kendilerini gelecekte de affetmeyeceğini söyledi.
CHP lideri Kılıçdaroğlu'nun Muğla mitingini değerlendiren Soylu, söylemlerinden dolayı Kılıçdaroğlu'nu eleştirerek, "Dün Kılıçdaroğlu, o cehaletiyle birlikte Muğla Meydanı'nda Menderes ve Tayyip Erdoğan kıyaslaması yapıyor. Sen kimsin Menderes kıyaslaması yapmak kim, sen kimsin Tayyip Erdoğan kıyaslaması yapmak kim. Sen ancak İnönü ile Hitler kıyaslaması yaparsın. Rahmetli Menderes hangi kusuru işledi. Hangi suçu işledi?" diye konuştu.
Soylu, dün Adnan Menderes ve onun dava arkadaşlarına yapılanın bugün Recep Tayyip Erdoğan'a yapılmaya çalışıldığını vurguladı.
Başbakan Erdoğan'ın tüm vatandaşları birleştirdiğini ifade eden Süleyman Soylu, "Alevisi, Sünnisi, Kürdü, sağcısı, solcusu, başı açığı, örtüğü Türkiye 21. asırda ihtilaflarını ortadan kaldırabilmek için herkesi kucakladı. Kimseyi ayırmadı. Tayyip Erdoğan arkasına geçirdi onları. Sırtını bir şekilde dayadı bu ülkenin başbakanı. Peki ne yaptılar zehirli hançerleriyle sırtından bıçakladılar. Kim ihanet etmişse cezasız kalmamıştır. Biz Türkçe Olimpiyatlarını beğenmedik mi? Dünyada başka ülkelerin çocukları gelip bizim ülkemizin dilini kullanınca bizim milliyetçi duygularımız arş-ı alaya yükselmedi mi? Ama çok büyük bir kuşatma, ülkeyi ele geçirmek için büyük bir maymuncukmuş. Bunu bugün anladık. Safmışız. Saflık şeytani bir duygu değildir" dedi.
Türkiye'nin egemenliğine kast edildiğini savunan Soylu, şunları kaydetti:
"Türkiye'nin egemenliğine kast edilmiştir. Çok açık ve net. Bugün siz Bank Asya'da, genel müdürlerinize, müdürlerinize talimat vereceksiniz, her müdür 100 CHP'ye alacak. Her çalışan 10 oy CHP'ye alacak. Bankalar kredi takiplerini sağlardı. Bankalar fon satışı gerçekleştirirdi. Bankalar ne zamandan beri siyasi partilerin merkezi haline geldi? Dershaneler ne zamandan beri siyasi partilerin merkezi haline geldi? Bu işleri kabul etmemiz mümkün mü? Bütün her tarafımız buna karşı çıkar. Türkiye'de demokrasi zengini bir irade varsa, hukukun üstünlüğü varsa devletten parsel isteyeceksiniz, yargıdan, devletten parsel isteyeceksiniz Anayasa Mahkemesi'nden, devletten parsel isteyeceksiniz eğitimden, maliyeden. Sonra ne olacak. Sonra hükümetin üzerine atmaya çalışacaksınız.
Gecikmiş adalet, adalet değildir. 7 yılda elinde tabancayla beraber, bıçakla beraber katili yakalayacaksın ve 7 yıl boyunca onun cezasını kesmeyeceksin, sonra hükümete bulacaksın kabahati. Kararın gerekçesini yazmak için 7 ay bekleyeceksin, sonra hükümete bulacaksın kabahati. Hukuku siyasallaştırdılar. Böyle bir örgütlenme ile karşı karşıya kalacağımızı kim bilebilirdi? CHP, MHP de teminatı bugün Recep Tayyip Erdoğan'ın dik duruşudur. Siyaset yapma teminatıdır. Onlarla ilgili hakimlerle savcılarla kasetleri elinde bulundurup onları tehdit eden şantaj yapan, işadamlarına şantaj yapan tehdit eden anlayışın ana muhalefet partisi lideriyle muhalefet partisi liderini dinlemediğini mi zannediyorsunuz. Evet, geçen seçimde MHP'lilerin başına gelenleri hep beraber karşılaştık. Dik durabildiler mi, bir şey ortaya koyabildiler mi, bunu bir şekilde gerçekleştirenlerle ilgili hesap verebildiler mi? Bugün ülkemizin başbakanı ülkemizin geleceği adına bu büyük mücadeleyi bir şekilde gerçekleştirmeye çalışıyor. Bu Türkiye'nin beka mücadelesidir."