Okçu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Birleşmiş Milletlerin Çölleşme ile Mücadele Sözleşmesine göre kuraklığın, yağışın normal düzeyinin altında olduğu zamanlarda varlığını hissettiren, arazi kaynaklarının üretim sistemlerini olumsuz etkileyerek ciddi dengesizliklere yol açan doğal bir olay olduğunu belirtti.
Kuraklıkla ilgili detaylı ve geniş çaplı araştırmaların yapılması gerektiğini vurgulayan Okçu, "Kar, toprağın mayasıdır. Bu yıl yaşanan kuraklık nedeniyle yeterli kar yağmadı. Kar, suyun ana kaynaklarından birisidir. Kışın düşen kar, yazın üreticiler için çok büyük öneme sahip. Sonbahar aylarında hububat toprak üzerine çıktığında üzerine yağan kar onlara bir yorgan vazifesi görmekte ve onları herhangi bir olumsuzluğa karşı korumaktadır" diye konuştu.
Karadeniz Bölgesi'nin de kuraklıktan etkilendiğini, doğu ve güneydoğu bölgelerinde ise kuraklığın yüksek oranlarda olduğuna dikkati çeken Okçu, şöyle devam etti:
"Genel anlamda baktığımızda bir sıkıntı var ve şu anda kuraklıkla karşı karşıyayız. Kuraklık sadece üretimi değil, suyu da olumsuz etkiliyor. Bizim için önemli olan yeraltı kaynaklarıdır. Bunu yağışlardan elde ediyoruz, yağmurlar ve kar vasıtasıyla. Yağış olmadığı zaman içme suyu olarak da bir sıkıntı ortaya çıkacaktır. Şu anda öyle bir sıkıntının olmadığı söyleniyor ama çok iyi su yönetimi yapılması gerekiyor. Üreticiler salma sulama sisteminden vazgeçerek damla sulama sistemine geçmeleri gerekiyor. Su, gerektiği kadar kullanılmalı, israftan kaçınılmalıdır. Su bizim için vazgeçilmez en önemli kaynağımızdır. Artık ne kadar fazla sularsam o kadar fazla ürün alırım anlayışından vazgeçmeliyiz."
-Kuraklık mücadele yöntemleri
Okçu, kuraklık karşısında etkin su kullanımının önemi toplumun her kesimine anlatılması ve aktarılması gerektiğini belirterek, şunları kaydetti:
"Üretim yapılan yerlerde, özellikle sulamaya ihtiyaç duyulan bitkilerde kurağa toleranslı genotiplerin geliştirilmesi gerekmektedir. Mısır, soya fasulyesi, patates ve ayçiçeğinde aynı işlemlerin yapılması gereklidir. Kuru alanlarda da yetişecek mercimek, nohut, yem bitkileri ve buğday gibi ürünlerin en iyi şekilde geliştirilerek tarıma aktarılması gerekir. Kuraklığa karşı tarımsal üretimi garanti altına almak için sulama imkanları artırılmalı, uygun yetiştirme teknikleri geliştirilmeli ve bölgede yetiştirilen ürün deseni de dikkate alınarak bitki toleransı üzerinde çalışmalar yapılmalıdır."
Karadeniz Bölgesi'nde kuraklığa karşı alınabilecek tedbirleri de sıralayan Okçu, "Kuraklığın tanımının yapılıp, toplum bilinci artırılmalıdır. Kaynakların ergonomik kullanılması hem bugünü hem de geleceği kurtarmak anlamında fazlasıyla özveri gerektiren çok önemli bir konudur. İllerde kuraklık değerlendirme ve uyarı merkezinin oluşturulması önemli katkı sağlayacaktır. Ayrıca, kurumlar arasında organizasyon yapılması, kuraklık etkilerinin en aza indirilmesi konusunda faydalı olacaktır" ifadesini kullandı.