Çınar, Avrupa Birliği Bakanlığı ve İngiltere'nin Ankara Büyükelçiliği tarafından Özkaymak Falez Otel'de düzenlenen "İnsan Hakları Alanında Bireysel Başvuru Usullerinin Tanıtılması Projesi"nin eğitim programında "Anayasa Mahkemesi'ne Bireysel Başvuru Usulleri" konulu konuşma yaptı. Çınar, bireysel başvurunun, temel hak ve özgürlükleri kamu gücünün işlem, eylem ya da ihmali nedeniyle ihlal edilen bireylerin, diğer başvuru yollarını tükettikten sonra gidebilecekleri istisnai ve ikincil nitelikte bir hak arama yolu olduğunu söyledi.
Bireysel başvurunun amacının; temel hak ihlallerinin iç hukukta ortadan kaldırılması ve buna bağlı olarak Türkiye aleyhine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) yapılan başvuruların sayısının azaltılması olduğunu vurgulayan Çınar, şöyle konuştu:
"Ülkemiz, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne (AİHS) 1954 yılında taraf olmuş, 1987'de AİHM'e bireysel başvuru yolunu, 1990'da ise AİHM'in zorunlu yargılama yetkisini kabul etmiştir. AİHM önünde 2012 yılında 128 bin 100 derdest başvuru bulunmakta bulup, bu başvuruların 16 bin 876'sı ülkemize karşı yapılmıştır. Başvuruların büyük bir kısmı yargının işleyişi ile ilgilidir. Bireysel başvurunun ülkemizde kabul edilmesi ve filtraj sisteminin yaygınlaştırılmasıyla, AİHM'deki derdest dosya sayısı azalmaya başlamış ve 2013 yılında başvuru sayısı 99 bin 900'e düşmüştür. Bu başvuruların 10 bin 950'si ülkemize ilişkindir."
- Bir yılda 10 bin başvuru
Çınar, Avrupa Konseyi'ne üye diğer ülkelerin istatistiklerine bakıldığında, iç hukukunda bireysel başvuru yolu bulunan ülkelere karşı AİHM önünde çok az sayıda başvuru yapıldığının görüldüğünü belirterek, bu ülkeler aleyhine AİHM tarafından verilen ihlal kararlarının da oldukça düşük olduğunu ifade etti.
Türkiye'de Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuruların 24 Eylül 2012 itibarıyla alınmaya başlandığını hatırlatan Çınar, "Anayasa Mahkemesi, 23 Eylül 2012'den sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılacak bireysel başvuruları inceleyebiliyor. Bu tarihten önce kesinleşen kararlara karşı bireysel başvuru mümkün değildir" diye konuştu.
Çınar, Anayasa Mahkemesi'nin kararları aleyhine hiçbir şekilde bireysel başvurunun yapılamadığının altını çizerek, şöyle devam etti:
"Bireysel başvuru, bir süper temyiz yolu değildir. Anayasa Mahkemesi hukuka aykırılık denetimi yapmayacaktır. 'Kanun yollarında gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz' kuralı gereğince, Anayasa Mahkemesi'nin bir davadaki maddi olay ve olguların kanıtlanması, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması, yargılamadaki delillerin değerlendirilmesi, sanığın suçluluğu ya da masumiyeti gibi konularda inceleme yapması söz konusu değildir. Anayasa Mahkemesi, yargı organlarının yaptıkları bu türden hataların denetlendiği ya da düzeltildiği bir merci olarak görülmemelidir. Anayasa Mahkemesi'nin bu tür tespitleri ve varılan sonuçları sorgulayabileceği tek durum, ilgili tespit ve sonuçların açıkça ve bariz biçimde adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan bir tarzda keyfi olması ve kendiliğinden Anayasa'yı ihlal edecek nitelikte olması durumudur."
Çınar, 2013 yılında Anayasa Mahkemesi'ne 10 bin 476 başvuru yapıldığını vurgulayarak, bunların 579'unun posta yoluyla yapıldığı için kayda alınmadığını aktardı.
Başvuruların 6 bin 279'unun avukat, 3 bin 504'ünün bizzat, 76'sının kanuni temsilci ve 38'inin ise vasi tarafından yapıldığını dile getiren Çınar, bunların 3 bin 475'inin ceza, 3 bin 250'sinin idari yargı, 2 bin 703'ünün hukuk dosyaları ile ilgili, 469'unun ise yargı yoluna gidilmeden Anayasa Mahkemesi'ne yapılan başvurular olduğunu kaydetti.
- AB yolunda önemli adımlar
Avrupa Birliği Bakanlığı Siyasi İşler Başkanı Ege Erkoçak da konuşmasında, Türkiye'nin AB'ye katılım sürecinde, özellikle siyasi kriterler ile "Yargı ve Temel Haklar" faslı alanında, son yıllarda önemli adımlar attığını söyledi.
En önemli adımlardan birinin de insan hakları alanında kurumsallaşma ve bireysel başvuru uygulamalarının getirilmesi olduğunu vurgulayan Erkoçak, "Önümüzdeki dönemde kurulması planlanan Kişisel Verileri Koruma Kurulu, Ayrımcılıkla Mücadele ve Eşitlik Kurulu ile Kolluk Gözetim Komisyonu gibi yapılarla Türkiye'nin Paris ilkeleri ile daha uyumlu bir insan hakları yapılanmasına kavuşması öngörülmektedir" ifadelerini kullandı.