Osmanlı Padişahı 4. Mehmet'in muhasibi Damat Mustafa Paşa tarafından 1676 yılında yaptırılan ve eski adıyla "Yüksek Cami" olarak bilinen Aziziye Cami, 1876 yılında çıkan bir yangın sonucu tamamen yandı.
Şeyh Ahmet Efendi Vakfı tarafından ve Osmanlı Padişahı Abdülaziz'in himayesinde 1897 yılında yeniden inşa edilen cami, Osmanlı ve Batı mimarisinin izlerini taşıyor.
Mevlana Müzesi'ne yaklaşık 300 metre mesafedeki caminin minare ve şerefeleri, Doğu-Hint mimarisinin en güzel örnekleri arasında gösteriliyor.
Taş duvarlar üzerine inşa edilmiş kubbesi ile son dönem Osmanlı eserleri arasındaki Aziziye, küçük bir cami olmasına rağmen taş ve mermer işçiliğinin en güzel örneğini ortaya koyuyor.
Mülkiyeti, Şeyh Ahmet Efendi Vakfına ait olan Aziziye Camisi, kapısından büyük pencereleri ve altın varak süslemeleri ile dikkati çekiyor.
Şeyh Ahmet Efendi Vakfı Mütevellisi Seyit Nazım Burhanzade, AA muhabirine yaptığı açıklamada, caminin vakıf eseri olduğunu söyledi. Yıllar içinde caminin iki kez restore edildiğini anlatan Burhanzade, "Allah nasip etti, biz de yeni bir restorasyon yaptık, camiyi tamamen orijinal haline getirdik. Üniversiteden hocalar geldi. İşinde ehil olan teknik ekibin gayretiyle, uzun süren çalışmanın ürünü olarak caminin restorasyonu tamamlandı" dedi.
- Soba boyasının altındaki "altın varaklar" ortaya çıktı
Burhanzade, caminin minber ve mihrabı başta olmak üzere duvarlarındaki süslemelerde "altın varak" olduğunu belirterek, şunları kaydetti:
"Zamanında bu süslemeler altın varak yapılmış. Bunlar soba boyasıyla boyanmış. Yıllar içinde de bu süslemeler kararmış. Yapılan çalışmayla süslemelerin içindeki altın ortaya çıkarıldı. Varaklar temizlendi, ortaya çıkarıldı. Tamamı 24 ayar altınla yeniden yapıldı. Bu gördüğünüz sarı işlemelerin hepsi altındır. Hat yazılarının hepsi tek tek elden geçti. Boya canlandırmaları yapıldı. Mihrabın üzerindeki yazı için 4 kişi 15 gün çalıştı. Restorasyon incecik fırçalarla yapıldı. Camide ısıtmadan, ses sistemine, halılardan süslemelere her şey elden geçti. Allah kısmet ederse cuma namazında camimiz açılacak. Cemaatimiz huşu içinde namazını kılacak."
- Kapı ve minbere "Osmanlı tuğrası" yerleştirildi
Caminin yapıldığı yıllarda giriş kapısında ve minberin üzerinde "Osmanlı tuğrası" olduğunu hatırlatan Burhanzade, "Bilinmez bir nedenle tuğra kazınmış. Bazı tarihi kitaplarda bu tuğranın varlığından bahsediliyor. Biz arşivlerden fotoğraflarını bulduk, birebir aynısını altın varakla yaptık. Şu anda caminin 3 kapısında ve mihrabın üzerinde Osmanlı tuğrası bulunmaktadır" diye konuştu.
Seyit Nazım Burhanzade, caminin güvenliğini sağlamak için kamera ve alarm sistemi kurulduğunu da ifade etti.