Arınç, CNN Türk televizyonunda katıldığı canlı yayında gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Son dönemde yurt dışından AK Parti'ye yönelik eleştirilerin geldiği belirtilerek, "Bu sizi üzüyor mu, öz eleştiri yapma ihtiyacı duyuyor mu hükümetiniz" denilmesi üzerine Arınç, kendi içlerinde öz eleştiri yaptıklarını, dışarıdan da eleştiri geldiğini ifade etti.
"Bu konuda herkes çok özgür. Kalemi alan yazıyor, ağzı olan konuşuyor. İster 'eleştiri', ister 'hakaret' diyin herkes en ağırından yerli yersiz konuşuyor" ifadelerini kullanan Arınç, bunların hepsini okuduklarını, iyi niyetli olanlarından yararlandıklarını söyledi.
Arınç, "İyi niyetli olmayanlar mesela bazı gazetelere ne yapsanız siz başlıklarını değiştiremezsiniz. Sırf bu hükümeti yıkmak için çıkarılan yayın organları, televizyon ekranları var. Bunları da herkes bilir. 'Bugün hava ne kadar güzel' deseniz, birinci sayfasında kasvetli bir havanın fotoğrafını koyar bunlar, başka bir şey koymazlar" diye konuştu.
Bu yayınların konjonktürel olarak neden çıktıklarını az çok bildiklerini ifade eden Arınç, "Buradan ayrılan öbür tarafa koşar, öbür taraftan gelen bu tarafa geçer. Basınımızın hali bu ama ne yapalım ki dünyanın her yerinde böyle. Hükümete karşı muhalefet ediyorlar, yıkıcı bir iş yapıyorlar diye kızacak halimizde yok onların görevi bu. Biz bu konuda çok tahammüllüyüz hamd olsun. Yeter ki hakaret olmasın. Eleştirsinler, biz eleştire eleştire büyüdük. Benim siyasi hayatımın dörtte üçü muhalefette geçti" ifadelerini kullandı.
- "Bu insanlara karşı bir zulüm, bir haksızlık"-
"Basının özgür olmadığına" yönelik eleştirilerin hatırlatılması üzerine Arınç, şunları söyledi:
"Basın özgür değil, diyenler bize bazen 49 kişi, bazen 63 kişi diyorlar. Çıkarıyoruz çetelesini, bunların yüzde 75'i hatta 80'i Terörle Mücadele Kanunu'ndan içeride olanlar. Terörle Mücadele Kanunu olmasa bu 45 kişi de dışarıda olacaklar. Tercihimizi ona göre yapacağız. Terörle Mücadele Kanunu bugün için gerekli mi? Gerekli olduğuna siyasi irade karar veriyor. Çözüm süreci bittiği anda da 'hadi bakalım koy sepete' diyeceğiz. Hatta ondan önce de bugünlerde, önümüzü görebilirsek, Allah'ın izniyle zaten çoğu maddesini değiştirdik, hadi artık kardeşim senin miadın doldu, son kullanma tarihin bitti, TMK güle güle, sepet havası, yapacağız bunu, hazırlıklarımız var. Yeter ki şu seçimleri geçirelim, şu çözüm sürecinde adımlarımız daha güçlü hale gelsin. Ne lüzum var, Türk Ceza Kanunu'nda zaten bir sürü hüküm varken bir de TMK'yı getirmişiz, insanlara katmerli cezalar veriliyor. Bu insanlara karşı bir zulüm, bir haksızlık. Propaganda suçunu düzenledik, diğerlerinde kısmi düzenlemeler yaptık arkasından da inşallah kanun kendisi gelecek."
Aralarında ABD, İngiltere'nin de olduğu yurt dışı ziyaretlerine ve buradaki görüşmelerine ilişkin bilgi veren Arınç, "Türkiye bugün artık ekonomik başarılarıyla çok övünüyor, çok anlatıyor ama Türkiye şu anda siyasi istikrarı noktasında da ilgi çekiyor, devam ediyor, etmeli, edecek, hükümet bu konuda ne yapıyor. Benim işim de o. Ben Sayın Babacan gibi rakamlar konuşamam, Sayın Maliye Bakanı gibi bütçe anlatamam ama Türkiye'nin siyasi haritasını ortaya koyabiliyorum. Chatham House'da mesela bugüne kadar 50 kişiyi geçmemiş dinleyici kitlesi, ben gittiğimde 253 kişi vardı. Sonunda da bir teşekkür mektubu geldi, 'çok canlı, çok güzel bir görüşme oldu' diye" ifadelerini kullandı.
-"Biz çok oluyoruz"-
"Bazı isimler veriyorsunuz, New York Times'e, Wall Street Journal'e biz kendimizi beğendiremeyiz, böyle bir çabamız da yok" diyen Arınç, şöyle devam etti:
"Orada belli insanlar, belli şeyleri mutlaka yazarlar. Bu ilintilerini bildiğimiz, neden yazdıklarını hemen hemen anlam verebildiğimiz şeyler. Ama bazı kuruluşlar var ki onları ciddiye alırız. Mesela Freedom House geldi benimle görüştü. Çok açık bir şekilde görüşme yaptık. Dini Özgürlükler Komisyonu geldi, benimle görüştü. Daha dün 20'ye yakın gazeteci geldi, onlarla görüştük. Onun öncesinde de gelenler beni buluyorlar. Azınlıklar, farklı inanç grupları, Türkiye'deki basın özgürlüğü vesaire soruyorlar. Ben de bildiğim kadarıyla anlatıyorum. İkna edebiliyor muyum, etmiyor muyum o ayrı bir şey. Bunlar bizimle görüşürken sorularına cevap alıyorlar ama raporları farklı oluyor. Bu neden? Çünkü onların yanında gelenler de veya onların başka temas ettiği kurumlar bizden farklı şeyler söylüyorlar bir; onların da Türkiye'deki haber kaynakları bizden farklı şeyler söylüyor iki. Bir de tabii eğer bir şey varsa AK Parti hükümetine karşı, herkes orada rolünü oynamak istiyor. Ben onlara teşekkür ediyorum, bir rapor bekliyorduk bu rapor geldi ama gerçekler öyle değil. Biz şu konularda şunları yaptık, siz bunlara teşekkür ettiniz, şimdi bizden başka şeyler bekliyorsunuz. 'Mahçup olduk' diyorlar, anlatıyorlar, bir daha gidiyorlar. Biz söyleriz, anlatırız, yaptıklarımız var, yapacaklarımız var. 'Efendim eskiden sizi desteklediler de şimdi döndüler', biz çok oluyoruz. Eskiden bir reklam vardı, 'Biz çok oluyoruz.' Öyle bir mal ürettik ki diğerleri bunun karşısında bizim çok olduğumuza hükmettiler. "
Avro Bölgesi'ndeki 17 Avrupa Birliği üyesi ülkenin 4 seneden beri ekside gittiğine dikkati çeken Arınç, "Biz dört seneden beri hamd olsun en aşağı 4,5'lardayız büyüme hızında. Ocak ayı ihracatı bir önceki yıla göre yüzde 14 arttı, Şubat ayı ihracatı bir önceki Şubat ayına göre yüzde 9 arttı. 155-160 milyar dolarları zorlayan bir trendin içindeyiz. Hala enflasyon, faizler tek haneli rakamlarda, İspanya'nın, Portekiz'in mahvolduğu bir global krizde, Yunanistan'ın yanıp tutuştuğu bir global krizde biz hamd olsun yüzde 9'lardayız" dedi.
-"Oradaki istikrarın devamını, ülkenin bölünmemesini istiyoruz"-
Türkiye'de 11 seneden beri tek başına devam eden bir hükümetin olduğunu belirten Arınç, şöyle devam etti;
"Birilerine göre bu fazla olmaktır, birilerine göre bazı engelleri aşmak için bazı şeyler yapılabilir, birilerine göre bir değişim ihtiyacıdır. 'Bu güçlü insan gitmeli, bu güçlü insanın hükümeti gitmeli, başkaları gelmeli' hevesi boş bir heves değil. Ama bunu demokratik usullerle, siyasetin kendi doğasıyla yapabilirsek o zaman meşru olabiliriz. Yoksa her şeyi tahrip etmek için yapılacak bir siyasi değişiklik Türkiye için de fevkalade zararlı olur. Bakınız Ukrayna'da önceleri AB karşıtları ile mevcut yönetim arasında bir kavgaya dönüştü, yüze yakın insan öldü. Sonra, tam 'İşler duruldu' derken Rusya, Kırım Bölgesi'ni işgal etmek üzere. O gösterileri başlatanların hiçbirinin aklına böyle bir şey gelmedi. Onlar AB, AB ile entegrasyon konusunu görüşüyorlardı, Ruslara karşı da iktidara karşı da bunun mücadelesini veriyorlardı. Ama şimdi Kırım işgal altına girmek üzere. Rusya Parlamentosu yetki veriyor, BM çaresiz, AB karşıdan seyrediyor. Kırım, Ukrayna bizi çok yakından ilgilendirir. Biz de oradaki istikrarın devamını, ülkenin bölünmemesini istiyoruz. Yani sizin bir olayı demokratik bir hak olarak görüp de işi şirazesinden çıkardığınız zaman nerede duracağı çoğu zaman belli olmaz. Birileri sigarasını yakmak için, Hüseyin Çelik'in böyle benzetmeleri çoktur, komşusunun da evini yakmaya niyetlenebilir. Bizde de 'bu hükümet gitsin de ne olursa olsun' anlayışının hakim olduğu belki az sayıda insan olabilir ama ülkenin istikrarını bozmak kimseye fayda getirmez."
-Çözüm süreci-
Arınç, çözüm süreciyle ilgili değerlendirmesinin ve bundan sonra atılacak adımların sorulması üzerine, siyasi irade olarak, 2012 Aralık ayında başlatılan çözüm sürecinin hep arkasında durduklarını ve eleştirileri karşıladıklarını belirtti. Bu sürede silahların sustuğunu, şiddetin durduğunu ve insanların zarar gördüğü eylemlerin yaşanmadığını aktaran Arınç, siyasi hareket olarak sürecin arkasında dururken, zaman zaman karşı siyasi hareketten eleştiriler geldiğini, örgütün de eskisi kadar yoğun olmasa bile bireysel bazı kötü davranış ve eylemleri olduğunu ifade etti. Arınç, "Nereden bakarsak bakalım Türkiye'de bir huzur var, insanlar sokağa çıkmaya başladı. Hakkari'de Şemdinli'de Yüksekova'da sabahlara kadar insanlar özgürlüğün tadını çıkarıyorlar. Askerimiz çok şükür sağ salim gidip geliyor, insanlarımız bir umutla geleceğe bakıyorlar" dedi.
Süreç boyunca konjonktürel olarak çok sıkıntılar yaşandığını aktaran Arınç, ancak Öcalan'ın geçen yıl 21 Mart'ta verdiği mesajın örgüt ve ona bağlı olanlar tarafından tutulduğunun görüldüğünü belirterek, "Yani yurt dışına gideceksiniz denildi onlar kısmen çıktılar, kısmen çıkmadılar. Silah yok, bundan sonra fikirler ve siyaset konuşacak dedi, ona itibar ediyorlar" diye konuştu.
İşin, kendileri açısından kolay, ancak örgüt açısından zor olduğunu dile getiren Bülent Arınç, şöyle devam etti:
"Çünkü onların denkleminde başka unsurlar da var. İmralı'yı seviyorlar, Öcalan'ı kendi başlarında görmek istiyorlar, ama bir de Kandil'i var işin. Yurt dışında başka merkezler var. Türkiye içinde siyaset ayakları var ve birilerinin birilerine yaranma gayretleri var. Onların her sözü belki bizi incitebiliyor, yaralayabiliyor, zarar verme kaygısını taşıyor ama sonunda süreç de devam ediyor.
Şimdi biz meseleye şu açıdan baktık, bir, eylemsizlik olsun. Yani insanımız artık gözyaşı dökmesin. İkincisi de meşru olan demokratik hakların hiç gec herkes için eşit olarak uygulanması lazım. Demokratikleşme paketimiz dün akşam kanunlaştı. Bunun içinde bölge halkını da Türkiye'yi de rahatlatacak pek çok şey var. Ama bu iş burada da bitmedi. Bu süreç devam ediyor. Bu bir proje değil, projeyi uygularsınız biter. Bu bir süreç. Bu demokratikleşme paketleri geçmişte de vardı. Son evresi dediğimiz kısmını da çıkardık. Bundan sonra yenileri de gelecek."
-Anadilde eğitim-
Anadilde eğitim konusunda çok düşündüklerini belirten Arınç, "Anadili inkar etmek mümkün mü? Ama anadilde resmi eğitim yapılabilir mi diye baktığımızda bunu bir temel hak olarak görenler ne kadar haklıysa biz bunun hem anayasa hem kendi iç hukukumuz hem de bu dilde eğitim yapmanın nasıl olabileceği konusundaki endişelerimizi paylaştık. Sonunda dedik ki bunun bir örneği görülsün ama bu devlet eliyle olmasın. Özel eğitim kurumlarında anadilde eğitim yapacaksanız buyurun yapın. En azından bunu bir görelim" dedi.
Bülent Arınç, şöyle devam etti:
"Neden bunu da yaptık? Çünkü Kürtçe okutulsun, öğretilsin denildi bundan 10 sene önce. Açın kurslarınızı herkes öğrensin dedik. Kurslara gidildi ama 3 ay sonra kurslar kapandı. Halk ilgi göstermedi. Yani devam etmedi. Dediler ki efendim siz bizi aldattınız. Bu kursları niye biz açacağız? Siz bunları resmi olarak okullarda okutun. Şimdi seçmeli ders yaptık. Geçen seneden bu yana 5, ,6 ve 7. sınıflarda veya 5. sınıflarda Kürtçe ve diğer anadiller seçmeli olarak okutuluyor. Ama Kürtçe'yi ben öğrenmek istiyorum diyen öğrencilerin sayısı diğer derslere göre 8. sırada. Şimdi bütün bu verileri alt alta topladığınız zaman Kürtçe olarak fiziği verdi, kimyayı verdi, nasıl verdiyse, şunu verdi bunu verdi. Bu eğitimin diploması nasıl olacak? Bu diploma nerede geçerli olacak? Bu diplomayı alan insan nerede istihdam edilecek? Biz devlet olarak, hükümet olarak bunu da düşünmek zorundayız. Bunun denkliğini kim kabul edecek? Buna denklik verecek kadar bir eğitim kalitesini biz nasıl yapacağız."
TRT Şeş'e ekran yüzü ve Kürtçe haber okuyacak eleman bulmakta zorlandıklarını ifade eden Arınç, kanalın yayınlarına ilişkin de bilgi verdi. Sorani lehçesinde de geçen yıl yayına başlandığını hatırlatan Arınç, "Ama bu lehçeleri iyi konuşan insan bulmakta başta çok zorlandık. Her şey bir süreç içinde oluyor. Dolayısıyla diyoruz ki onlara şimdi alın, ister okulunuzda lisede ortaokulda nerede verecekseniz verin özel eğitim kurumlarında bunu serbest bıraktık diyoruz. Bununla göreceğiz eğer ciddi bir eğitim olursa ve bundan sonuç alınabilirse elbette gelecekte başka şeyler planlanabilir. Ama şüphesiz Anayasamızda ve diğer mevzuatımızda bunun yer alması lazım" diye konuştu.
(Sürecek)