Kurtulmuş, bir etkinliğe katılmak için geldiği Çanakkale'de, AA muhabirine yaptığı açıklamada, gezi olayları, ABD Merkez Bankasının (FED) açıklamasının, uzun aylar devam eden kısmen istikrarlı bir dönem arkasından 17 Aralık operasyonu ve FED'in ikinci açıklamasının, ekonomiye ne kadar ve nasıl etkisi olduğunu, önce gün gün takip ettiklerini, şimdi ise hafta bazında izlediklerini söyledi.
FED'in açıklamalarının Türkiye ekonomisi üzerindeki etkisinin daha düşük derecede olduğunu, ancak 17 Aralık operasyonlarının Türkiye'de ciddi etki yarattığını ile getiren Kurtulmuş, "Bunlardan biri döviz kurlarındaki yükseliştir. 17 Aralık'ta döviz kurları 1,94 civarındayken, bugün 2,21, 2,23 seviyelerine yükselmiştir. Bir kere döviz kurlarındaki ciddi bir dalgalanmanın olduğunu biliyoruz. Bu fevkalade ciddi bir yükselmedir. Bu olayları bahane ederek Türkiye ekonomisini istikrarsızlaştırmak isteyen çevrelerin de bunda çok ciddi şekilde katkısı olduğunu ifade etmek lazım" diye konuştu.
Kurtulmuş, diğer etkinin faiz oranlarının yükselişi olduğunu, mayıs ayının ortasında Türkiye'de devletin borçlanma faizinin tarihi olarak en düşük seviyesine, yüzde 4,61'e inmişken, bugün bu oranın yüzde 12'ler seviyesine çıktığını ifade ederek, "Yine bu faiz meselesi 17 Aralık'tan önce 7,8'ler seviyesindeyken, bu büyük bir baskıyla 12'ler seviyesine çıkarılmıştır. Dolayısıyla faizlerde de neredeyse 2-3 katına yaklaşan ciddi bir yükseliş oldu" diye konuştu.
Borsa İstanbul'da değer kayıplarının da yaşandığına işaret eden Kurtulmuş, şöyle konuştu:
"Sonuçta Türkiye'de ciddi şekilde borsanın da düştüğünü görüyoruz. 94 binlere kadar çıkan borsanın bugün 67-68 binler seviyesine düştüğünü görüyoruz. Dördüncü alan ise özel sektörün döviz açıkları. Adam işini döndürmek için borçlanmış. Dövizin ciddi şekilde yükselmesinin özel sektörün üzerine baskısı var. Bütün bunları üst üste koyduğunuz zaman Türkiye yaklaşık 138-140 milyar lira gibi bir kayba uğramıştır. Beşinci alan ise ülke risk priminin artmasıdır. Buna baktığınız zaman hazirandan bu yana Türkiye'nin risk primi yüzde 38 seviyesinde fazlalaşmıştır. Ülkenin eğer risk pirimi artarsa hem bankalar yurt dışından getirdikleri sendikasyon kredilerinde çok daha yüksek faizler ödeyecekler hem de bunun Türkiye ekonomisi üzerine etkisinin daha fazla olacağını görüyoruz."
- "Türkiye ekonomisi 2002 şartlarında değil"
Kurtulmuş, Türkiye'nin önünde iki tane temel sorun bulunduğunu bildirdi.
Türkiye'de yüzde 5 seviyesinde büyümenin mutlaka sağlanması gerektiğini dile getiren Kurtulmuş, "Bu sağlanmalıdır ki nüfus artışını, genç nüfusunu ve Türkiye'nin kalkınma seyrini düzgün bir şekilde sürdürebilsin. Bu da olağanüstü yüksek bir kalkınma değildir. Türkiye'nin kalkınmasındaki geriye düşüş diğer bir alanı etkiliyor, zaten problemli olan bir alan cari açık. Türkiye'nin kalkınma hızı düşerse cari açığı da artıyor. Dolayısıyla bütün bunları üst üste koyduğunuz zaman fevkalade Türkiye ağır bedellerle karşı karşıya kalıyor" ifadesini kullandı.
Kurtulmuş, Türkiye ekonomisinin 2002 şartlarında olmadığını, ekonominin makro dengelerinin yükseldiğini belirterek, şunları söyledi:
"Öyle olduğu için Türkiye'ye gelmiş olan sıcak para, 'aman ne oluyor, Türkiye bitiyor' falan diyerek hızla dışarıya çıkmamıştır. Türkiye'ye hala yabancı yatırımcılar ilgi duyuyor. Bunlar fevkalade güzel şeyler. Çünkü Türkiye'nin artık bankacılık finans sektörü ciddi şekilde disiplin altına alınmıştır. Türkiye'nin devlet dış borçlanması ciddi şekilde baskı altına alınmıştır. Türkiye'de istihdam, işsizlik, enflasyon gibi makro değerlerde ciddi iyileşme vardır eyvallah. Bundan dolayı Türkiye bir krizin içine girmiyor, bundan dolayı da bir krizin içine girmeyecek. Ama sonuçta bu Allah'tan reva mıdır? Yani durduk yerde bu memleketteki gösterge faizi niye 4,61'den yüzde 12'ler seviyesine çıkartıldı. Bunda kimin payı varsa bir tek şey yapmış demektir. Bunlar bu yaptıkları etkilerle milletin cebindeki helal parasını çalmışlar, faiz lobisinin cebine aktarmışlar demektir. Bu kadar açık, bu kadar nettir."
- 'Türkiye'nin can suyu olan grubu siz kurutuyorsunuz"
Numan Kurtulmuş, dövizin yükselişinden kazananın üretici insanların, KOBİ'lerin, Türkiye'nin üst gelir seviyesinde olan yatırımcıların olmadığını vurguladı.
Alın teriyle emeğini ortaya koyan, işletmelerini zar zor ayakta durdurmaya çalışan, elini Türkiye'nin kalkınması için taşın altına koyan üretici sınıfların bundan bir kazancı olmadığına işaret eden Kurtulmuş, şöyle devam etti:
"Zaten parası yok adamın. Dışarıdan ya borçlanacak ya bankadan kredi alacak. Dolayısıyla nereye bakarsanız, iki taraflı kayıpta olan Türkiye'nin üretici kesimleridir. Türkiye'nin orta direğidir. Kim Türkiye'nin orta direği? Hala Türkiye'de istihdamın yüzde 77'sini orta direğimiz yapıyor, yani KOBİ'lerimiz yapıyor. Bu kadar önemli bir grubu, Türkiye'nin can damarı olan bir grubu, Türkiye'nin can suyu olan grubu siz kurutuyorsunuz, zorluk içine sokuyorsunuz. Buna kimsenin hakkı olmadığını düşünüyorum."
- 'Bu millet bunu hak etmiyor"
Kurtulmuş, tüm bunların millete karşı işlenmiş bir suç olduğunu ifade ederek, şunları kaydetti:
"Türkiye'de insanların geleceğe ilişkin ümitlerini de kıran bir gelişmeye neden oldular. Dolayısıyla mesele sadece hükümete zarar vereceğiz diye ortaya çıkıp, birtakım operasyonlar yapmaktan ibaret değil. Buyurun hodri meydan. Hükümeti şu ya da bu muhalif grup indirmek isteyebilir. Yarın sabaha bile kalmamasını isteyebilir. Demokratik ülkelerde bunun yolları var. İşte 30 Mart seçimi geliyor. Gelirsiniz, bastırırsınız, demokratik yollarla meşru bir şekilde hükümete karşı mücadele edersiniz. Hükümetin oylarını indirirsiniz. Ondan sonra Türkiye'de hükümeti değiştirmenin meşru demokratik yollarını bulursunuz. Ama operasyon üzerine operasyon yapacaksınız, efendim işte Türkiye ekonomisini paralelize etmeye çalışacaksınız, Türkiye ekonomisine zarar vermeye çalışacaksınız, Türkiye'nin üretici kitlelerini bir anlamda faiz ve döviz baskısı altına alacaksınız, Allah'tan korkun. Bu Allah'tan reva değildir. Bu millet bunu hak etmiyor. Bunu çok net şekilde görmek lazım."