Arınç, CNN Türk Televizyonu'nda yayımlanan "Ankara Günlüğü" programına katıldı. Dershane konusuna değinen Arınç, şunları söyledi:
"(Bu dershane işinden vazgeçin) diyemez bize kimse. Bu bir siyasi karar. Bazen doğru olur bazen yanlış olur. Yanlış olursak bunun sonucunu yine siyaseten görürüz. Ama doğru olursa gençlerimiz kazanır. Bunun karşılığı 'ben de seni yıkarım, ben de seni dinamitlerim, benim de elimde kasetler var, ben bunları piyasaya sürersem' dediğiniz zaman kimse onlar, o zaman bunlar dershaneler üzerinden cemaate mensubiyetlerini iddia ettikleri kişiler. Başbakanın bizzat kendisine, 'elimizde bunlar var. Biz bunları piyasaya süreriz, hükümetiniz bunlarla karşı karşıya kalır, bu işten vazgeçin...' Yiğit adam bizim Başbakanımız. Bunların altında kalacak adam değil. 'Elinizden geleni ardınıza koymayın, Bu işi yapacağız. Siz de ne yapacaksanız yapın' dedi.
Sonra onlar devam ettiler her akşam televizyonlarında. 11 senedir gazetelerinde görmediğimiz başlıklar, muhalefetin ne kadar iri kıyım adamı varsa onun ağzından hükümete küfür etmekler, hakaret etmekler... Bunlar tutmadı, 17 Aralık'ta da bu kaset dolayısıyla bu bakan, bakan çocukları vesaireler. Bir baktık ki işin iki boyutu var. Bir soruşturma yapılacak, bir soruşturmadan sonra da insanlar gözaltına alınacak, ondan sonra tutuklanacak. Belki ondan sonra da iddianameyle davam açılacak belki. Bizim bildiğimiz yargı süreci bu ama bir yerdeki bir savcıyla bir yerdeki bir emniyet müdürü, bir yerdeki bir başka eleman, bir yerde bir başka bürokrat bir zincir oluşturmuşlar sadece kendileri biliyor ne yaptıklarını. Amiri bilmiyor, memuru bilmiyor ve hatta birilerini pasifize etmişler kendi görevlerinin üzerine almışlar."
'Bu ortaya çıkarılmak istenen olay fevkalade çirkin bir olay' diyen Arınç, şöyle devam etti:
'Bir bakanın bir bakanın oğlunun para karşılığı iş yapan bir sürü adamlarla bir ilişkisi varsa para konuşuluyorsa, bu para karşılığında da bürokratlar, bakanlar, bakan çocukları siyasi nüfuslarını kullanıyorsa dünyanın en aşağılık işi budur. Bu dünyanın her yerinde de böyledir. Yolsuzluk dünyanın her yerinde vardır, rüşvet dünyanın her yerinde vardır, haksız çıkar sağlamak dünyanın her yerinde vardır ama bunu milyonlarca insan da bunu lanetli bir iş olarak görür. Kamu vicdanı dediğimiz şey adalet dediğimiz şey bunu kabul etmez. Yolsuzluk insanlık tarihi kadar eski bir şey ama bunun yapılmaması lazım. Çünkü bir insan milyonları milyarları konuşuyorsa o kendi kazancı değil, alın teri değil, milyonlarca insanın alın terini alıyor bir başkasına aktarıyor. Bununla ilgili bir yargı süreci elbette olur, bunun sonucunu elbette hepimiz bekleriz, adalete olan güvenimizin de tam olması lazım.'
(Sürecek)