Ege Üniversitesi Fen Fakültesinde öğretim üyesi olarak görev yapan başvurucu, matematik bölümündeki bir türbanlı öğrenci tarafından 2011 yılı içinde eğitim ve öğrenimini engellediği iddiasıyla İzmir Cumhuriyet Başsavcılığına şikayet edildi.
Rektörlüğün kararıyla son soruşturmanın açılmasına karar verilmesi üzerine, başvurucu hakkında İzmir 4. Asliye Ceza Mahkemesinde dava açıldı.
Başvurucu, öğrencilerin kılık ve kıyafeti konusunda herhangi bir idari görevi olmadığı halde bu durumu ilgili birimlere bildirmek yerine doğrudan müdahalede bulunarak eğitim ve öğretimi engellediği iddiasıyla yapılan yargılama sonunda, 2 yıl 1 ay hapis cezasına çarptırıldı.
Mahkeme kararında, başvurucunun, astronomi bölümü öğretim üyesi olduğu halde matematik bölümü öğrencisi hakkında eğitim ve öğrenim hakkını engelleyecek şekilde yetkisiz tutanaklar düzenlediği, binaya girişi engelleyecek şekilde durarak kapıyı tuttuğu, rızası dışında fotoğraf çektiği, katılanın başörtülü olması nedeni ile hakaret oluşturan sözler kullandığı, katılan perukla geldiğinde de benzer şekilde engellemek suretiyle isnat edilen suçu işlediği belirtildi. Karar Yargıtay tarafından da onandı.
Başvurucu, Anayasa Mahkemesinin bazı kararları ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Leyla Şahin/Türkiye kararına göre türbanlı öğrencilerin üniversitelere girmelerinin yasak olduğunu, türbanlı öğrencilerin üniversiteye girmelerini engelleyici bir eylemde bulunmadığını, sadece mevzuat ve mahkeme kararları çerçevesinde kendilerini bilgilendirip, uyardığını ve bu durumu tutanağa bağladığını anlatarak, bu eyleminin hukuka aykırı veya suç olmadığını, yargılamada bildirdiği delillerin araştırılmadığını, tanıklarının dinlenmediğini savundu.
Anılan süreç nedeniyle emekli olduğunu, üniversite ortamında çalışmalarına devam edemediğini belirten başvurucu, adil yargılanma hakkı, kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesi, özel hayatın dokunulmazlığı ile kişi hürriyeti ve güvenliği başta olmak üzere temel haklarının ihlal edildiğini ileri sürerek, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulundu.
Başvuruyu inceleyen Yüksek Mahkeme, başvurunun bir bütün olarak adil yargılanma hakkı ile suç ve cezaların kanuniliği ilkesi kapsamında incelenmesine karar verdi.
İlke olarak derece mahkemeleri önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile derece mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun esas yönünden adil olup olmamasının bireysel başvuru incelemesine konu olamayacağı belirtilen kararda, derece mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda açık bir takdir hatası içermesi ve bu durumun kendiliğinden bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükleri ihlal etmesinin istisna olduğu anlatıldı.
-"Leyla Şahin kararının olaydaki suç konusunun eylemlerle ilgisi yok"
Başvurucunun, kanunsuz suç olmayacağı ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürdüğü anımsatılan kararda, Anayasa Mahkemesinin başvuruda bahsi geçen kararlarıyla AİHM'in Leyla Şahin/Türkiye kararının olaydaki suç konusu eylemlerle doğrudan ilgisi bulunmadığı kaydedildi.
İlk derece mahkemesinin başvurucunun eylemlerini, görev nedeniyle gerçekleştirilen hukuka uygun fiiller olarak değerlendirmediğine işaret edilen kararda, yerel mahkemenin tarafların tanıklarının dinlenmesine karar vermesi, temyiz dilekçesinde tanıkların dinlenmediğine ilişkin itirazda bulunulmaması, başvurucunun avukatının araştırılmasını istediği başka husus olmadığını beyan etmesi karşısında savunma olanaklarından yararlandırılmama iddiasının, dayanaktan yoksun olduğu belirtildi.
Başvurucunun, iddialarına ilişkin bilgi ya da kanıt sunmadığı ifade edilen kararda, "Mahkemenin kararında bariz takdir hatası olarak değerlendirilebilecek herhangi bir durum da tespit edilmemiştir. Başvurucu tarafından ileri sürülen iddiaların kanun yolu şikayeti niteliğinde olduğu, derece mahkemesi kararlarının bariz takdir hatası da içermediği anlaşıldığından, başvurunun, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin 'açıkça dayanaktan yoksun olması' nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmiştir" denildi.