Bahçeli, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, iktidarda kirlenmiş ve yolsuzluğun dibine çakılmış bir zihniyetin bulunduğunu öne sürerek, Başbakan Erdoğan ve hükümetinin temiz, masum ve meşru hiçbir yanı kalmadığını savundu. "Yolsuzluk, AKP'yi kaplamış ve her tarafını kapatmıştır. Esasında Başbakan'ın insan içine çıkacak yüzü kalmamıştır" sözlerini sarf eden Bahçeli, Başbakan Erdoğan'ın yolsuzlukları "red ve inkar siyasetiyle öteleme çabasında" olduğunu iddia etti.
Başbakan Erdoğan'ın yabancı bir gazeteye verdiği beyanatta "Ben, yolsuzluk dendiğinde şunu anlarım: Devletin kasası soyuluyor mu, soyulmuyor mu?" dediğine işaret eden Bahçeli, şöyle devam etti:
"Hakikaten de bu Başbakan şakacı bir adam olup çıkmıştır. Yalan, dolan, inkar, iftira, asılsız haber yayma, uydurma bilgi verme, tezvirat, gıybet, dedikodu, akla hayale sığmayacak yorumlarda bulunma Başbakan'ın karakteristik özellikleri arasına girmiştir. Başbakan Erdoğan, devletin kasasının soyulmasını yolsuzluk olarak tanımlıyorsa meseleyi iyi anlamış demektir. İşte bu yüzden yolsuzluğun içinde boğulmaktadır. Devlet soyan, devlet arazilerini parselleyen, devlet ihalelerinden yüzde alan, irtikap ve nüfus ticaretiyle servetine servet katan birisine dünyanın her tarafında hırsız, vurguncu ve hortumcu denmektedir. Telefonlarda parola parfüm ve maden işi diyen Başbakan yakınları ve kadim dostları soyguncu değil midir? Etiler'deki polis okulu arazisini önce Kiptaş'a devredip, ardından da talan düğmesine basmak yolsuzluk değil midir? Bu arazinin Yasin el Kadı'nın oğlu Muaz Kadı ve iş adamı Usame Kutub'un da ortakları arasında bulunduğu bir şirkete ihalesiz olarak verilme hazırlığı ve bu şirketin gizli hissedarları arasında Bilal Erdoğan'ın da yer alması yolsuzluk değil midir? Başbakan'ın Etiler Polis Okulu arazisinin malum şirkete devri için İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı'na emir vermesi yolsuzluk değil midir? İranlı karanlık iş adamının, rüşvet kölesi yaptığı dönemin İçişleri Bakanı'na 'Bana operasyon var mı?' sorusuna, bu Bakanı'nın 'Abicim rahat ol, öyle bir şey varsa senin önüne ben yatarım' demesi, yolsuzluk değil midir?"
Bahçeli, 17 Aralık soruşturmasının Başbakan Erdoğan ve hükümetinin saldırılarıyla yıpratıldığını ileri sürdü. Şüphelilerin bir bir serbest bırakıldığına dikkati çeken Bahçeli, şunları söyledi:
"Önümüzdeki yakın vadede, malum bakan çocuklarıyla birlikte İranlı rüşvetçinin dışarıya çıkması kimseyi şaşırtmamalıdır. Mahkemeleri ve savcıları terbiye eden, tehdit ve menfaat vaadiyle adeta kılıçtan geçiren hükümetten başka bir şey beklenmesi mümkün değildir. Başbakan Erdoğan'ın kendi çocuğuyla birlikte bakan evlatlarının da 17 Aralık savcıları hakkında suç duyurusunda bulunacaklarını söylemesi, hırsızlığın ne kadar da pervasız hareket ettiğine en açık karine teşkil etmiştir. Savcılar topyekun görevden el çektirildikten, hukuka yandaş gölgesi düştükten, muhtemel yol kazalarından doğabilecek riskler ortadan kaldırıldıktan sonra Başbakan'ın Bilal'i ifadesini 42 günlük gecikmeyle lütfetmiştir. Kamu arazilerinin etrafında fırıl fırıl dönen, işadamlarının ve medya mensuplarının peşinden bir an olsun ayrılmayan bu evlad-ı muhteşemin avukatı, tüm suçlamaların soyut iddia ve yorumlardan ibaret olduğunu savunmuştur. Başbakan oğlunu tam korumaya almış, dokunulmazlıkla ödüllendirmiştir. Ardından da rüşveti gizlemek için yandaş ve sözde alimlerden fetvalar almıştır. Allah'tan korkmaz, kuldan utanmazlar yolsuzluğa dini kılıf bulmak için her kılığa girmiş, her değerlerini ayaklar altına almışlardır."
-"Cumhurbaşkanı HSYK Kanununu onaylarsa yargı hükümete bağlanmış olacaktır"
Bahçeli, "Başbakan Erdoğan ve partisinin yargıya operasyon yaptığını" savunarak, TBMM'de kabul edilen HSYK düzenlemesinin bunun en bariz delili olduğunu söyledi. HSYK Kanun Teklifi'nin Meclis'te tekme, tokat ve dökülen kanlar eşliğinde kabul edildiğini belirten Bahçeli, TBMM'deki şiddet ve dehşet sahnelerini kınadığını ifade etti. Bahçeli, şöyle konuştu:
"Şayet Sayın Cumhurbaşkanı sözünde durmaz ve sil baştan yazılan HSYK Kanununu onaylarsa yargı tamamen hükümete bağlanmış olacaktır. Kuvvetler ayrılığı ilkesi tümden rafa kalkacaktır. Hakimler ve savcıların akıbeti Adalet Bakanı'nın iki dudağı arasında olacaktır. Bizim 12 Eylül 2010 Referandumu sürecinde dile getirdiğimiz iki gizli gündemden birisi olan HSYK, yeni haliyle daha da siyasileşecek, daha da iktidara rehin düşecektir. Korkarım ki Başbakan Erdoğan, HSYK'daki yeni yapılanmayla yargının tepesine başyargıç olarak oturacaktır. İyice azacak, tek parti sultasının, tek adam devrinin son rötuşlarıyla birlikte ilamını yapacaktır. Sayın Gül yetkisini kullanmalı, parti çıkarını değil, devletin ve milletin selametini düşünerek hareket etmelidir. HSYK Kanunu Çankaya'dan mutlaka dönmelidir. Aksi taktirde muhtemel tehlikeler çok fazladır. Vicdanının sesini dinleyen ve adaletin sözcülüğünü yapan dürüst ve ahlaklı hukuk insanları da demokratik tepkilerini acilen göstermelidir. Başbakan demokrasiyi darbelemektedir. Başbakan adaleti yok etmektedir. 'Rüşvet ve Yolsuzluk Operasyonu'ndan yakayı kurtarabilmek için hukuku kurşuna dizmektedir."
Meclis gündemindeki demokratikleşme paketinin "sinsi niyetlere hizmet için kurgulandığını" iddia eden Bahçeli, demokratikleşme paketinin içeriğinin demokrasiyle uzaktan ya da yakından alakası olmadığını söyledi. Bahçeli, "Başbakan için tek amaç, yargıyı susturmak, rüşveti aklamak, yolsuzluğu gizlemektir. Demokrasiyi ağızlarına dahi almaları haksızlık ve hakaretle aynı anlamda olanların paketlerle milletimizin gözünü boyama teşebbüsleri bu kez karşılık bulmayacaktır. Türk milleti hırsızları görmektedir. Türk milleti rüşvetçilerin farkındadır. Türk milleti siyasi namuslarını kutulara koyanları çok yakında defterden silecek, Allah'ın izniyle siyasi enkaz yığını haline getirecektir" değerlendirmesini yaptı.
-"Başbakan çıkıp Türk milletinden özür dileyecek erdemi gösterebilecek midir?"
Devlet Bahçeli, Gezi Parkı olayların sürerken Kabataş'ta bir başörtülü kadının dövülüp tacize uğradığının uzunca bir süre gündemde tutulduğunu ifade ederek, bu konuda söylenenler karşısında "İnsanım" diyen hiç kimsenin tarafsız kalamayacağını dile getirdi. "Başörtülü bir kadının bebeğiyle 70 ile 100 kişilik bir kalabalığın hışmına ve ağır hakaretlerine uğradığı ve sanki işkenceye tabi tutulduğunun" ileri sürüldüğünü belirten Bahçeli, Başbakan Erdoğan'ın konuyu TBMM grup toplantısına taşıdığını anlattı. Bahçeli, şunları kaydetti:
"Bu meselenin ayrıntısına girmeden şu kadarını söylemeliyim ki geçtiğimiz hafta Kabataş'taki olayın kamera görüntüleri ortaya çıkmıştır ve hiç de söylendiği gibi bir saldırının olmadığı anlaşılmıştır. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı sıfatını taşıyan zat, konuyu enine boyuna incelemeden bu yalanın üzerine atlamış ve insanımızı birbirine düşman etmek için vicdansızca kullanmıştır. Her şey netleştiğine ve Kabataş'ta herhangi bir saldırı olmadığı görüntülerle sabitleştiğine göre Başbakan çıkıp Türk milletinden özür dileyecek erdemi gösterebilecek midir? Gezi Parkı'nda Türk gençliğinin tepkisini 'Başörtülü hanımlara saldırdılar, camilerde içki içtiler' diyerek püskürtmeye çalışan ve mütedeyyin insanlarımızın duygularını istismar eden bu batılın temsilcisi mertçe yanlış yaptım diyebilecek midir? Yoksa iddia edilen saldırıdan beş gün sonra alınan ve son derece muamma olan Adli Tıp Raporu'na sarılmaya devam edecek kadar küçülecek ve kendisini hiç edecek midir? Başbakan, eğer rüşveti başörtüsüyle yolsuzluğu maneviyat dolandırıcılığıyla saklayacağını hesap ediyorsa yanıldığını çok yakında anlayacaktır. Milliyetçi Hareket Partisi, hem başı açık hem de başı kapalı hanım kardeşlerimin siyasete malzeme yapılmasına şiddetle karşıdır. Biz, tüm hanımefendileri bozguncu, yıkıcı, nifak saçan hırsızlara karşı birleşmeye ve Allah için tavır almaya davet ediyoruz."
Yerel seçimlere çok az bir süre kaldığına işaret eden Bahçeli, yerel seçimlerin Türkiye'nin en kritik demokratik imtihanı olacağını söyledi. Sahadaki yoğun seçim çalışmaları nedeniyle 25 Şubat-25 Mart arasında MHP'nin TBMM Grup toplantılarının yapılmayacağını ifade eden Bahçeli, "Milletvekili arkadaşlarımdan, seçim bölgelerinizde bulunarak vatandaşlarımızla kucaklaşmanızı ve herkese ulaşmanızı özellikle rica ediyorum. Milliyetçi Hareket Partisi'nin 30 Mart'tan alnının akıyla çıkması için çok çalışacağınızdan şüphe duymuyorum" dedi.
(Bitti)