Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Başbakan Erdoğan, Almanya'da

Başbakan Erdoğan, Almanya'da

12 Yıl Önce Güncellendi

2014-02-04 14:11:13

Başbakan Erdoğan, Almanya'da
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Sayın Putin'le görüştüğüm zaman, 'ben Beşşar Esed'in avukatı değilim' diyor. Bunu medyanın önünde
söylüyorum. Değilseniz o zaman gereğini yapalım ama maalesef gereği yapılamıyor" dedi.

Alman Dış Politika Cemiyeti'ndeki konuşmasının ardından Başbakan Erdoğan, soruları cevapladı. Gazeteci Sylke Tempel, "Belli bir konuma gelip Türkiye'ye zarar veren yapılardan bahsettiniz. Bunun adını koyalım, Gülen hareketinden herhalde bahsediyoruz. Burada bir takım paralel yapılar oluşturulmuş yıllar boyunca. Bir nevi sizin de onları desteklediğinizi anladım ben. Çünkü Gülen hareketi yardımcı da oldu, özellikle orduyu sınırlama konusunda yardımcı olduğunu düşünüyorum. İşte eğitim reformunu hükümetiniz gündeme getirdi ve Gülen hareketinin işte bu konuda üniversiteye giriş sınavına ilişkin bir takım düzenlemeler yapıldı. Acaba şu anda mustarip olduğunuz, karşı durduğunuz, mücadele ettiğiniz emniyetteki ve yargıdaki bu yapıyı siz hükümet olarak ortaya koymuş olmadınız mı?" sorusunu, Başbakan Erdoğan'a yöneltti.

Söz konusu soru üzerine Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:

"Şu anda mevcut sistem belli bir hareketin, belli bir grubun oluşturduğu ve onların etkisiyle kurulmuş olan bir sistem değildir. Bu, tüm Türkiye'de çeşitli STK'ların, çeşitli bütün fikri düşüncesi olan grupların ortaya koymuş olduğu düşünceler neticesinde oluşturulan bir yapıdır. Mesela en son referandum yüzde 58'le çıkmış bir referandumdur ve bu yüzde 58'in içerisinde her grup var. Burada belli bir grup söz konusu değil. Fakat burada önemli olan şey şudur. Özellikle yargı ve yürütmenin güvenlik ayağında belli bir paslaşmanın olması ve bu paslaşmayla birlikte hükümete karşı, devlete karşı bir eylem oluşturulması söz konusudur. Şimdi böyle bir adımın atılmasına sessiz kalınması tabii ki mümkün değildir. Bu bir başkası da olabilirdi. Nitekim daha önce mafya, çete bunu yapmak istedi. Mafyayla, çeteyle, buna benzer yapılanmayla biz çok ciddi bu noktada mücadeleler verdik. Bu işin mafya, çete ayağını Türkiye'de çökerten bir iktidarız biz. Böyle bir dönemden geliyoruz. Daha sonra bu tür örgütlenme ortaya çıktı. Şimdi bu tür örgütlenme nereden çıkarsa çıksın bizim için önemli değil. Bunun tabi önünde bir dershaneler meselesi vardır. Bu dershaneler meselesinde de bizim tavrımız şu oldu. Artık devletin okulları vardır. Devletin okullarının yanında özel kolejler vardır. Yani bir taraftan koleje para ödeyecek, öbür taraftan dershaneye gidecek oraya da para ödeyecek. Benim vatandaşım bana diyor ki 'devletin okulları varsa bunlar niye var. Hem burada bize ders veriyorsunuz öbür tarafta da dershaneye gidip oraya para ödüyorum. Yani siz bizi yetiştiremiyorsunuz bir de oraya gidelim...' Bunlar yanlış şeylerdi. Bunlara bizim müsamaha etmemiz mümkün değildi."

Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Belli süreler verdik. Bu sürelere rağmen buradan vazgeçme olmadı. Çünkü buradan çok ciddi bir rant söz konusuydu. Bu rant kaybı bunları ciddi manada rahatsız etti ve 'siz mi böyle yapıyorsunuz' diyerek böyle bir süreç başlatıldı. Tabii böyle bir sürece bizim müsaade etmemiz mümkün değil. Yani şu anda yargıdaki bu paralel yapılanma ve güvenlik güçlerinin içerisindeki paralel yapılanma, diğer kurumlardaki paralel yapılanma özellikle şu anda bir defa farklı bir sürecin içerisine girecektir. Burada işin en çirkin boyutu şudur; şantajlarla, telefon dinlemeleriyle özellikle ortam dinlemeleriyle, tüm bunların yanında görüntülemeyle birçok güvenlik mensupları, birçok yargı mensupları tehdit altına alınmıştır. Hareket etme, iş adamına 'hareket etme ya bizimle beraber hareket et, etmediğin takdirde elimizde belgeler var, bu belgeleri ifşa eder bundan sonra akıbetinin ne olacağını anlarsın'. Bunu bakan arkadaşlarımıza da yaptılar, milletvekili arkadaşlarımıza yaptılar. Dolayısıyla biz de diyoruz ki böyle bir şeye bizim asla müsaade etmemiz mümkün değil. Bedeli ne olursa olsun, hangi taraftan olursa olsun bu iş çözüme kavuşturulacaktır ve bu işi şu anda çözüme de kavuşturuyoruz. 30 Mart bunun dönüm noktası olacaktır bunu da açıkça burada ifade ediyorum."

Başbakan Erdoğan, Türkiye'de tutuklu bulunan gazetecilerin sayısının çok olduğu yönündeki iddiaları sorması üzerine, kendi Başbakanı'na her türlü hakareti yapabilen bir medyanın Türkiye'de varolduğuna işaret ederek, şunları kaydetti:

"Başbakan'ın ailesine her türlü hakareti yapan medya Türkiye'de var. Bütün aile bireylerine, bakanların aile bireylerine rahatlıkla her hakareti hatta küfür yapabilen bir medya Türkiye'de var. Şu an içeride dediğiniz Türkiye'de normal basın mensubu parmak sayılarını geçmez. Diğerleri büyük bir çoğunluğu terör örgütleriyle iltisaklıdır. Ya silah yakalatmıştır ya da silahla bir eylem hareketindedir veyahut terör örgütüyle iltisaklı oldukları için yakalanmış kişilerdir. Bunlar hep size maalesef dezenformasyon yapılmak suretiyle aktarılan bilgilerdir. Ben bunu geçen Brüksel'de defaatle rakamlarıyla hepsini açıkladım. Şu anda gerçekten normal sarı basın kartı olanların sayısı 5 ile 10 arasında. Böyle biri durum var. AB'nin birçok ülkesinde biz gerçek manada basın mensubu sayısının, bunların sayısının çok çok üstünde tutuklu olduğunu veya mahkum olduğunu biliyoruz. Yani bu noktalarda bu bilgileri kaynağından incelersek, bu haberleri alırsak çok daha iyi olur diye düşünüyorum Bunun kaynağı da Adalet Bakanlığı'dır. Oraya sorarsanız size resmi kayıtları da verirler."

Gazeteci Tempel'in sınır tanımayan gazetecilerin de iyi bir kaynak olduğunu ifade etmesi üzerine Başbakan Erdoğan, 'Bir şeyi de iyi öğrenmemiz lazım. Sınır tanımayan muhabirler gerçekten sınır tanımıyorlar. Bu sınırın bir defa çalışması çok önemli. Sınırı hukuk içinde yaparsanız bunun bir anlamı var. Sınır tanımazlık hukuk dışında olursa kusura bakmayın bizim için geçerliliği yoktur" dedi.

Başbakan Erdoğan, Suriye ile ilgili bir soru üzerine, Türkiye'nin BM Güvenlik Konseyi'nin ne daimi üyesi ne de geçici üyesi olduğunu hatırlatarak, "Zaten BM Güvenlik Konseyi geçici üyelerinin bana göre hiçbir kıymeti harbiyesi yok. O sadece aldatmacadır. Tüm olay daimi üyelerdedir. Daimi üyelerden birisinin isteği gibi BM Güvenlik Konseyi'ni bloke eder. Işte şu anda bakın burada insanlık trajedisi yaşanıyor ama görüldüğü gibi Rusya ve Çin birlikte burayı bloke ediyorlar. Şu ana kadar alınan bir mesafe var mı? Yok' dedi.

Başbakan Erdoğan, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiseri Antonio Guterres'in Avrupa'nın Suriye'den 30 bin mülteci alınmasını istediğini ancak Avrupa'nın almak istediği rakamın 18 bin olduğunu belirterek bunun pek ciddi bir rakam olmadığını kaydetti.

Türkiye'de şu anda 700 bin Suriyeli olduğuna dikkati çeken Başbakan Erdoğan, "Peki şimdi bunu sormak hakkım değil mi? Ey Avrupa siz burada insani olarak, vicdani olarak böyle bir tabloyu hele hele 55 bin fotoğraf karesini gördükten sonra buradaki yaşayan insanları kimyasal silahlara, konvansiyonel silahlara, varil bombalarına nasıl teslim edersiniz? Bunlara karşı size düşen bazı görevler yok mu? Kişi başına milli gelirlerin 20 bin, 30 bin, 40 bin avrolara ulaştığı bir Avrupa'da hala bu insanları kabul etmemek veya onlara böyle bir imkan tanımamak acaba vicdani, insani midir? Bu konuda BM Güvenlik Konseyi'nin attığı adım var mı, hala yok. Bakın şu anda 5 üyenin 5'i de, işte Cenevre-1'de gördük, Cenevre-2'de de şu anda durumu görüyoruz. Görünen o ki, netice alınacak değil. Böyle bir duruma gidiyoruz. Herkes birbiriyle farklı çekişmeler içinde. Önce bunları bir defa aşmamız lazım" şeklinde konuştu.

Başbakan Erdoğan, geçen hafta yaptığı İran ziyaretinde Suriye meselesinin gündeme geldiğine de atıfta bulunarak, şunları belirtti:

"İran ile görüşmelerimiz oldu. Söylenen bir şey var, nedir? Önce terör örgütlerini temizleyelim. Kendilerine ben bir şey söyledim. Sivrisinek öldürmekle bataklığı kurutamazsınız. Önce bu bataklığın kuruması lazım. Bu bataklık oradaki zalim diktatör Beşşar Esed'dir. Bu Beşşar Esed'in buradan alınması lazım, bu alındıktan sonra hemen seçimlere gidilmesi lazım. Burada biliyorsunuz Baas rejimi var. Bu Baas rejiminden kurtularak bir defa çok partili döneme geçilmesi lazım. Bir taraftan da oradaki terör örgütleriyle yapılması gereken mücadele neyse bu mücadeleyi hep birlikte yapalım. BM olarak buraya gerekli müdahaleyi yapalım, Güvenlik Konseyi olarak burada ne karar alınacaksa bunun adımını atalım. ABD, Rusya, Çin, Fransa, İngiltere, 5 artı 1 olarak Almanya hep birlikte buraya katkımızı sunalım, ortak mücadeleye girelim. Suriye'de halkın iradesi egemen olsun. Söylenen soru şu, Esed giderse kim gelecek? Halk kimi isterse o gelecek. O kim. Bakın her zaman bir tezimiz vardır, liderler büyük olayları doğurur, bazen de büyük olaylar büyük liderleri doğurur. Burada böyle bir seçenek var. Olaylar var ortada. Olaylar da Suriye'de liderini doğurur, meydana çıkarır. Olaya böyle bakmamız lazım. BMGK'nin süratle görevini yapması lazım çünkü şu anda BMGK dünya barışına yönelik görevini ifa etmekten aciz duruma düşmüştür. Bu çok açık ortadadır."

Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin bölgesel bir oyuncu olmak istemesinin ve getireceği etkinin öneminin sorulması üzerine de bölgedeki tüm ülkelerle ilişki içerisinde olduklarını ancak bunu bölgedeki diğer tüm ülkelerden göremediklerini söyledi.

Konuya ilişkin bölge ülkeleriyle daha önce çeşitli görüşmeler yapıldığını aktaran Erdoğan, sözlerini şöyle tamamladı:

"Mesela ben Rusya'nın Devlet Başkanı Sayın Putin'le ve Sayın Medvedev ile bunları çok görüştüm. Aynı şekilde Dışişleri Bakanım, Sayın Lavrov'la bunları çok görüştü ve bu arada İranlı yetkililerle çok görüştük, görüşüyoruz. Aynı şekilde ABD'li yetkililerle çok görüştük, görüşüyoruz. Sayın Obama başta olmak üzere, Sayın Kerry ile Sayın Davutoğlu bunları çok sık görüştü. En son Münih'te de bunları görüştüler. Aynı şekilde Fransa ile, İngiltere ile bunları çok görüştük. Sizin yetkililerinizle de bunları çok görüştük. Ama bakın kararlı duruş çok önemli. Bombalardan kaçan o 700 bin Suriyeli'ye biz kapımızı açtık, evimizi açtık, onlara insani yardımlarımızı yaptık, yapıyoruz ve yapacağız. Biz ancak bunu yapabiliriz. Dolayısıyla ben Sayın Putin'le görüştüğüm zaman ben Beşşar Esed'in avukatı değilim diyor. Bunu medyanın önünde söylüyorum. Değilseniz o zaman gereğini yapalım. Ama maalesef gereği yapılamıyor. Tabii biz işi kovalıyoruz, temenni ederim ki atacağımız birçok adımla inşallah burada da olumlu bir neticeye ve bölge barışını yakalamaya muktedir oluruz."

(bitti)

SON VİDEO HABER

Şam'daki saray yakıldı, eşyalar alındı

Haber Ara