'HSYK'da geriye dönüşü kabul etmek mümkün değil'
Trabzon Barosu eski başkanlarından Avukat Veysel Malkoç, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun (HSYK) mevcut yapısının eski sistemden çok daha iyi olduğunu, yeni yapılmak istenenin ise yargıyı eskisinden de geriye götüreceğine dikkat çekti. Yapılmak
12 Yıl Önce Güncellendi
2014-01-18 09:09:05
2010 referandumunda Trabzon'da çok sayıda sivil toplum kuruluşunun desteği ile oluşturulan Evet Platformu'nun sözcülüğünü de yapan Avukat Malkoç, hükümetin HSYK'nın yapısındaki değişiklik tasarısının bu haliyle eksiyi aratır nitelikte bir yaklaşım gösterdiğini vurguladı. Değişiklikle HSYK'nın yetkilerinin büyük oranda Adalet Bakanına devredildiğine işaret eden Malkoç, "Hukuk devleti anlayışına, Anayasa'nın diğer maddelerine ve 159. maddedeki HSYK'nın genel yapısının düzenlenmesine tamamen aykırı bir düzenleme teşkil ediyor. İnşallah bu değişiklik tasarısından vazgeçerler. Yoksa 2010'daki kazanımlarla sistemi modernize edecekken daha da kötüye, bir şekilde totaliter bir sisteme doğru gidiş göstermekte. Anayasanın 7., 8. ve 9. maddelerinde egemenliğin kaynağı yetkili organlar vasıtasıyla uygulanacağı belirtiliyor. Burada yasama yetkisini Meclis, yürütme yetkisini Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu kullanırken, yargı yetkisi de bağımsız mahkemeler vasıtasıyla uygulanmakta. Oysa egemenlik yargı, yasama ve yürütme şeklinde uygulanacakken her 3 fiilen iktidarın eline geçecek. İsteği hakimle, isteği savcıyla soruşturmaları engelleyebilecek, istediğine ceza verebilecek konuma gelecek." dedi.
Adalet Bakanı'nın modern HSYK düzenlemesinde hiçbir şekilde olmaması gereken bir üye olduğuna değinen Veysel Malkoç, ancak hem Adalet Bakanı hem de müsteşarın HSYK'nın yapısı içerisinde olduğunu hatırlattı. Malkoç, "Şimdi de eğer tüm yetkileri Adalet Bakanı'na bırakmış olursanız ister istemez bakanın siyasi iradesiyle soruşturmalar ve atamalar şekillenmiş olacak. Bakan kime yakın kime uzaksa atamalar ona göre belirlenebilecek. İstenilen soruşturmalar kapatılabilecek, istenilen kişiler hakkında soruşturma başlatılabilecek konuma gelebilir. Hukuk devletinin, hukuk kurallarıyla yönetilmesi gerekir. Hukuk kurallarının bu şekilde kanun düzenlemeleri ile açıkça Anayasa'ya aykırı bir düzenleme içerirse hukuk devleti anlayışımız ortadan kalkmış olur. Tamamen totaliter bir rejim üzerine gitmiş oluruz. Çünkü yasama, yürütme, yargı fiilen bir iktidar üzerinde toplandığı taktirde sistem artık demokratik bir hukuk devletinden ziyade totaliter bir devlet anlayışına sürüklenmiş olur." uyarısında bulundu.
'GERİYE GİDİŞİ KABUL ETMEK MÜMKÜN DEĞİL'
Avukat Veysel Malkoç, 2010 yılındaki referandumda eskiye oranla daha iyi bir Anayasa ve HSYK değişikliğine 'evet' dediklerini ifade etti. Ancak yeni getirilmek istenilen sistemle eskinin de kötüsü bir şekle gidildiğine dikkat çeken Malkoç, sözlerine şöyle devam etti: "Bu düzenleme için 'yetmez ama evet' derken, HSYK eskiden 7 kişi ile toplanırken mevcut sistemde 22 kişiden oluşuyordu ve 3 daireden mütevellit bir daire şeklinde bağımsız ve ilk derece mahkeme üyelerinin 10 tanesini seçtiği ve AB kriterlerine de uyan bir sistemdi. Burada eksiklikler söz konusu muydu; vardı. Eğer o düzenleme geliştirilebilseydi daha demokratik bir şekle gelirdi. Şuan ki mevcut sistem eski sistemden çok çok daha iyi ama yapılmak istenen bizi daha geriye götürüyor. Hukuk devleti anlayışını tahrip ediyor, AB kriterlerine aykırı bir yapı teşekkül ettiriliyor. Ben bu yapılmak istenenden vazgeçileceğini düşünüyorum. Çünkü bu, geriye gidişin de daha geriye gidişidir."
2010 referandumuna, özellikle darbelerin önüne geçilmesi, vesayetçi sistemden kurtulunması ve daha demokratik bir Türkiye için 'evet' dediklerinin altını çizen Malkoç, geriye gidişi kabul etmelerinin ise mümkün olmadığını söyledi. Malkoç, oy verdiği metnin tahrip edilmesini tasvip etmesinin mümkün olmadığının da altını çizdi.
'YENİDEN YARGILANMA ZATEN MÜMKÜN'
Bazı darbe davalarıyla ilgili yeniden yargılama tartışmalarını da değerlendiren Malkoç, yeni delil durumuna göre mevcut yasalarla da yeniden yargılanmanın mümkün olduğunu, bunun için yasal düzenlemeye gerek olmadığını vurguladı. Söz konusu davaların bazılarında ilk derece mahkemelerin verdiği kararın Yargıtay tarafından da onandığını hatırlatan Malkoç, "Eğer yargılamayla ilgili eskiden olmayan, sahte ya da mevcut olmayan deliller varsa zaten Ceza Usul Kanunu'nda yeniden yargılama imkanı var. Deliller sahteyse, tanıkların beyanı sahteyse veya yanlış, yanıltıcıysa mevcut sistemde yeniden yargılama isteyebilirsiniz. Bunun için ayrıca bir kanun yapmaya gerek yok. Yeniden yargılamayla insanların duygularıyla da oynamak yanlış. Bu insanlar hakkında mahkemeler vasıtasıyla karar verilmiş, Yargıtay'ın denetiminden geçmiş ve onanmış. Demek ki bir suç söz konusu. O zaman bu insanlar için af mı çıkartmak gerekecek. Bir şekilde örtülü bir af düşünülüyor. Yeniden yargılamanın mahiyeti buna geliyor. Böyle olursa mahkemeler de verdikleri kararların uygulanmadığını görecekler. Verilen mahkeme kararlarını bir şekilde ortadan kaldırılması yargıya inancı da zayıflatacaktır." dedi.
Haber Ara