Mandela'sız Güney Afrika
Başkent Cape Town, sadece Güney Afrika ile sınırlı değil, bütün Afrika'yı hatta dünyayı kapsayan bir kaybın peşinden ağlıyor... Mandela siyah öfkeye, intikam almaması gerektiğini öğreten bir liderdi. Bu yüzden beyazların özgürlüklerini, haklarını Zimbabwe'de olduğu gibi sınırlandırmamış yalnız siyahların da aynı özgürlük, eşitlik ve adaletten faydalanmalarını sağlamıştı. Siyahlar ile beyazlar arasında çok hassas olan dengeyi yalnız o kurabilmiş, yıllardır yapılan haksız uygulamaları kin ve nefrete dönüştürmeden beraber yaşamayı kabul eden bir toplum yapısı oluşturmuştu
12 Yıl Önce Güncellendi
2013-12-07 16:41:36
Güney Afrika, devlet başkanı Zuma'nın dediği gibi ülkenin en büyük oğlunu kaybetti. Yalnız bu kayıp sadece Güney Afrika ile sınırlı değil, bütün Afrika'yı hatta dünyayı kapsayan bir kayıp. Sömürgeciliğe karşı verilen mücadelenin son tanıklarından olan Mandela siyahlar için olduğu kadar beyazlarında hafızalarından silemeyecekleri bir liderdi. Afrika'nın Nijerya, Gana, Uganda ve Kenya başta olmak üzere Afrrika ülkelerinde üç günlük yas ilan edilmesi Mandela'nın sadece Güney Afrika'nın değil bütün kıtanın en büyük oğlu olduğunu göstermektedir.
Mandela'nın ölümünün arkasından binlerce siyah, melez ve beyaz Afrikalı Johanesburg'ta öldüğü eve akın etmeye başladı. Cape Town'da taziye için belediye başkanlığı Grand Parade yani Mandela'nın 1990'da hapisten çıktıktan sonra konuşmasını yaptığı eski belediye binasını(Cape Town Hall) seçmişti. Her yaştan, ırktan, renkten, kabileden insan ellerinde çiçek ve mumlarla geliyor, şarkı ve dans eşliğinde Mandela'yı anıyorlardı. Bu görüntüler bir matem havasından ziyade Mandela'nın hala kalplerinde yaşamaya devam edeceği izlenimini veriyordu.
Konuşmak için kürsüye çıkan Müslüman, Hıristiyan ve yerel dinlerin temsilcileri kendi inançlarına göre Mandela'ya dua ettiler. Claremont Camisi imamı Dr. Reşid Ömer, Mandela'nın ülkedeki Müslümanlar için değerinin büyük olduğunu onun sayesinde bugün ezan sesinin duyulduğunu açıkladı.
Nelson Mandela 1997'de yaptığı konuşmasına ırkçılığa karşı mücadele yalnız siyah veya melezlerin verdiği bir mücadele olmayıp Ahmed Timol, Babla Salaooje, Husseinhaffeje'nin de bu mücadelenin köşe taşları olduğunu belirtmiş yüzde ikilik ülke içindeki nüfus yoğunluğuna rağmen kendi döneminde aralarında Adalet Bakanlığınında bulunduğu 9 bakanlığı Müslüman temsilcilere verdiğini açıklamıştı. Mandela'nın Robben Adası ve Pollsmoor Maximum'da hapis hayat yaşarken yan yanında İsmail Meer, Ahmed Kathrada, Yusuf Dadoo gibi ANC'nin Müslüman milisleri vardı.
Babla Saloojee, İmam Harun, Rasheed Turner, Ahmed Timol, İmam Harun apartheid rejim tarafından katledilirken, South Africa Muslim Council, Müslüman Gençlik Hareketi, Cemaat-i Ulema, Qibla, İslam'ın Sesi gibi organizasyonların birçok üyesi soruşturulmaya uğramış ve hapsedilmişti.
Grand Parade kızıyla birlikte gelen başörtülü kadın, Waynberg lisesinden emekli olduğunu apartheid dönemde başörtülü olarak okuyamadığını fakat Mandela sayesinde başını açmadan yıllarca bu okulda öğretmen olarak hizmet verdiğini söylüyordu. Yine ellerinde çiçeklerle gelen biri beyaz, diğer siyah iki öğrenci anne ve babalarının aynı okullarda ırk ayrımı yüzünden okuyamadıklarını fakat kendilerinin sınıf arkadaşı olduklarını söylüyordu. Mandela sadece ırk ayrımını sona erdirmemiş, her kesimin aynı eşit hakları sahip olmasını da sağlamıştı. Zenciler, apartheid dönemde daha çok hizmet sınıfında düşük ücretler karşılığında çalışırken bugün bakan, belediye başkanları, eyalet valileri, yüksek mahkeme üyelerinin çoğunluğu siyahlardan oluşmaktadır.
Mandela'ya taziye için gelenler yalnız townshiplerden gelen orta sınıfın altındaki siyahlar değildi, Siyah, Beyaz, Melez, Malay, Hindli her kesimden olmasına rağmen kadınların çokluğu dikkat çekiciydi.
Unutmamak gerekir ki Mandela'nın kenar semtler olan 'township'lerde önemli bir etkisi var. Mandela bir kabile reisinin oğlu olarak doğduğu halde şehirdeki hayatının büyük bir bölümü elektriği, suyu olmayan derme çatma bu baraka evlerde geçirmiş ve yaşadığı o günleri asla unutmamıştı. ANC'nin iktidara gelmesi ile yapılan en önemli değişikliklerden biri 'township'lerde yaşayan halkın temel tüketim ihtiyaçları için devletten fon ayrılmasıydı. Cape Town'da 300 bin kadar baraka ev bulunmakta bu evlerin elektrik ve su ihtiyacı devlet tarafından karşılanmakta. Günün her günü Mandela'nın yaptıklarına karşılık, 'township'lerden gelen sokak şarkıcılarının danslarını seyredebilir söyledikleri şarkılar dinleyebilirsiniz caddelerde.
Mandela'yı diğer Afrika liderlerinden farklı kılan onun sadece siyahların değil beyazların da lideri olmasıydı;. çünkü o beyazlara birlikte yaşamayı, hoşgörüyü, uzlaşmayı öğretti. Bütün insanların eşit olduğunu, hak ve adalatin her insan için geçerli olduğunu Güney Afrika beyazları ondan öğrendiler. Cape Western eyaleti başkanı ve Demokratik İttifak Partisi lideri Helen Zille, Grand Parade'deki konuşmasında "Bugün Güney Afrika diye bir ulus varsa, o ulus varlığını Mandela'ya borçludur" diyor. Demokratik İttifak, beyazların söz sahibi olduğu muhalefet partisi ve Western Cape eyaleti onların hakimiyetinde.
Mandela siyah öfkeye intikam almaması gerektiğini öğreten bir liderdi. bu yüzden beyazların özgürlüklerini, haklarını Zimbabwe'de olduğu gibi sınırlandırmamış yalnız siyahların da aynı özgürlük, eşitlik ve adaletten faydalanmalarını sağlamıştı. Siyahlar ile beyazlar arasında çok hassas olan dengeyi yalnız o kurabilmiş, yıllardır yapılan haksız uygulamaları kin ve nefrete dönüştürmeden beraber yaşamayı kabul eden bir toplum yapısı oluşturmuştu. Mandela sonrası bu iki toplum arasındaki hassas dengenin nasıl devam edeceğini hep birlikte göreceğiz. Fakat bu dengenin kolay kolay sarsılmayacağını siyah, beyaz ve melez toplumun birlikte yaşamasının artık eskisinden daha zor olmayacağını söyleyebiliriz. Çünkü Mandela'nın mirası onun varlığı ile sınırlı değil, hayattayken en fazla önem verdiği şey olan eğitimle toplumun dönüştürülmesinin başarılmasıdır.
İktidar partisi olan Afrika Ulusal Kongre Partisi, onun siyasi mücadelesinde en önemli hayatının geçtiği yerdir. 1944'te partiye kayıt olmuş, gençlik kolları başkanlığı, silahlı kanat sorumluluğu parti başkanlığı gibi en aktif görevlerde yer almıştır. ANC'nin devlet başkanı adayı olarak 1994 seçimlerinde demokratik yollarla seçilen ilk lider olmasına rağmen her zaman partiler üstü bir politika izlemiştir. 1999'da görevi yardımcısı M'beki'ye kendi isteği ile bırakmış ve aktif siyasi hayattan çekildiğini açıklamıştı. ANC'nin Mandela dönemi politikları ile şimdiki politikalarında bazı farklılıklar görünmektedir. Mandela döneminde bağımsızlıkçı, sosyalist bir ekonomik politika izlenirken, dünya koşullarının zorlaması ile küresel güçlerle işbirliğine dayalı piyasa ekonomisinden yana bir politika izlenmeye başlanmıştır.
Güney Afrika Afrika'daki altın ve platin madenlerine sahip en büyük ülkesidir. Afrika'nın Nijerya'dan sonra ikinci büyük ekonomik gücü, fakat siyasi olarak Afrika'nın en önemli ülkesidir. Afrika Birliği'ndeki etkinliği, kıtanın sorunları karşısındaki tutumu diğer Afrika ülkeleri için her zaman belirleyici olmuştur. Mısır'da askeri darbeyi tanımadığını söyleyen Güney Afrika hükümeti, Mısır'ın Afrika Birliği üyeliğinin askıya alınması için yoğun çaba serf etmiş, Filistin sorununu kendi ulusal sorunu olarak gördüğünü söylemiş ve İsrail'le Filistin konusunda ters düşmekten çekinmemiştir. ANC ne kadar küresel sisteme ayak uydursa da Mandela'nın partideki etkinliği hiç bir zaman azalmayacak, özellikle dış politikada hak ve adaletten yana politikası devam edecektir.
Cape Town'daki eski belediye binasına Mandela için gelenler arasında Zimbabweli, Mozambikli, Malavili, Kongolu, Angolalı gençlerin olması onun bütün Afrika'nın lideri olduğunu doğruluyordu. Kendi dillerinde şarkılar söyleyen bu gençler yerel danslarıyla Mandela anısına çiçek bıraktılar. Zimbabweli gençlerden biri Mandela'nın ülkeleri için unutulmaz bir kahraman olduğunu söylüyor, her zaman Zimbabwe halkının onun anısını yaşatmak için çalışacağını söylüyordu.
Mandela Afrika'da son üç kuşağın yakından tanıdığı ve bu kuşakları kapsayabilen tek liderdi. Sömürgeci dönmede Gana'da Nkrumah, Kongo'da Lumumba, Cezayir'de Ahmed bin Bella ile ortak kaderi paylaşmış, sömürgeciliğe karşı direnişin en önemli kalelerinden birini kurmuştu. Sömürgecilik sonrası liderler onun hapishanedeki mücadelesine destek olmuşlar, düşmanla mücadele etmede nasıl bir yol izleyeceklerini ondan öğrenmişlerdi. Sürgündeki ANC yönetimi hemen hemen bütün Afrika ülkeleri ile işbirliğine girerek Güney Afrika mücadelesinin yalnız ulusal bir mücadele olmadığını kıtanın özgürlüğünün korunabilmesi için gerekli olduğunu göstermişti. Mandela'yı Afrika liderleri hiç bir zaman yalnız bırakmadılar, ekonomik, siyasi sığınma, lobi, faaliyetleri gibi yardımlarda bulundular. Günümüz Afrika kuşağı ile sıcak ilişkilerde kurabilmiş,gençlikteki değişimi fark edebilmiş, artık yeni bir gençliğin Afrika'da yeşerebildiği gelecek Afrika'sının onların elinde olduğunu görebilmişti
1994'de Mandela parlamento konuşmasında Güney Afrika'nın bütün Afrikalılara açık olduğunu hiçbir Afrikalının sınır dışı edilmeyeceğini açıkladı. Bugün bile Güney Afrika'nın bir çok yerinde Afrikalıların serbest bir şekilde dolaştığını iş yapabildiğini görebilirsiniz. Bu bir anlamda Afrikalı için Güney Afrika'da sömürgecilerin çizdiği sınırın olmadığını ortaya koymaktadır.
Mandela'nın ölümü ile Afrika, en büyük evladını kaybetti, eski devlet başkanı Clerk'in tabiriyle onun ölümünden çok mirası hatırlanmaya, konuşulmaya ve yaşatılmaya devam edilecek. Mandela yalnız siyahlar için değil yeryüzündeki bütün özgür olmayan insanlar için savaşmış, ve özgürlüğe ulaşan büyük bir miras bırakmıştı. Son söz O "Ben yalnız beyazların hakimiyetine karşı savaşmıyor, siyahların da hakimiyetine karşı savaşıyorum. Benim tek istediğim herkesin eşit ve aynı haklara sahip olduğu, birlikte uyum içinde yaşayan bir toplum" demişti. (İbrahim Tığlı / DünyaBülteni)
SON VİDEO HABER
Haber Ara