Almanya'yı bekleyen büyük tehlike
Almanya’da koalisyon pazarlıkları sürüyor. Sosyal demokrat ve muhafazakarlar, para ve enerji politikalarında bazı noktalarda anlaştılar ama vergi, asgari ücret, çifte vatandaşlık gibi çok tartışmalı konular hala açık. Açık olan en önemli konu da azınlıkta kalan muhalefet haklarının nasıl telafi edileceği. Zira Alman parlamenter demokrasisi tehlikede.
12 Yıl Önce Güncellendi
2013-11-01 16:08:24
Pazarlığın ilk gününde 12 çalışma ve dört alt grup oluşturuldu, sonra bu grupların üyeleri ile liderleri partilerin oy oranları dikkate alınarak seçildi. Sosyal demokratlar bu kez pazarlıklar sonucu oluşturulacak koalisyon sözleşmesinin onayını tabanından alarak hükümet kuracak. Her iki grubun da olmazsa olmazları var. Örneğin muhafazakarlar, bir önceki yasama döneminde buna uymadığı için vergilerin arttırılmasına kesinlikle yanaşmıyor, sosyal demokrat parti SPD ise bütün meslek gruplarına asgari ücret uygulaması getirmeyi istiyor. SPD taleplerini pazarlıklara başlamadan önce on başlıkta topladı.
NSA PAZARLIKLARA DAMGASINI VURDU
Bu on maddenin ilki elbette asgari ücret uygulaması. Sosyal demokratlar herkesin saat ücreti olarak en az 8.50 Euro kazanmasını istiyorlar. Emeklilik maaşlarının, bakıma muhtaç olanlara sunulan hizmetin iyileştirilmesi, kadın ve erkeğin her alanda eşit haklara sahip olması, Avrupa’da gençler arasındaki işsizliğin azaltılması, eğitimde fırsat eşitliği sosyal demokratların diğer talepleri arasında.
Koalisyon pazarlıklarının başladığı gün ABD istihbaratı NSA’nın Başbakan Angela Merkel’i de dinlediğinin ortaya çıkması, kişisel bilgilerin korunması ve Amerika ile ilişkiler konularını önemli gündem maddesi haline getirdi. Sosyal demokratlar, Yeşiller ve Sol Parti gibi NSA skandalının açıklığa kavuşturulması için bir Federal Meclis Araştırma Komisyonu’nun kurulmasını talep etti ancak muhafazakarlar şimdilik bu öneriye temkinli yaklaşıyorlar. 18 Kasım’da düzenlenecek özel meclis oturumunda konunun çerçevesi daha net çizilecek ve olası koalisyon partnerleri ilk sınavını verecek.
ÇİFTE VATANDAŞLIK İÇİN YEŞİL IŞIK
Alman sosyal demokratların talepleri arasında dolaylı da olsa çifte vatandaşlığın yeniden yürürlüğe getirilmesi var. Gerçi Almanya’da hiçbir zaman çifte vatandaşlık hakkı yasal olarak herkese tanınmamıştı. Dönemin Sosyal Demokrat Yeşiller hükümetinin 2000 yılında uygulamaya koyduğu vatandaşlık yasasına kadar Türkiye’den gelenlerin Alman vatandaşı olduktan sonra Türk pasaportunu geri almasına sadece göz yumuluyordu.
Şu anda uygulanan opsiyon modeli ise AB dışından gelen ve Almanya’da doğan çocuklara 23 yaşına kadar iki pasaport sahibi olmasına izin veriyor. Ancak 23 yaşına gelince gençler sahip oldukları vatandaşlıktan birini seçmek zorunda bırakılıyor. SPD’nin talepler listesinde ‘’Almanya’nın çocukları Alman vatandaşı kalmalıdır’’ diyerek göçmen kökenli gençleri pasaportlar arasında seçim yapmaya zorlanmak yerine çoklu vatandaşlık hakkına sahip olmasını öneriyor. Koalisyonun büyük ortağı CDU buna yanaşmazken, muhafazakar diğer parti Hristiyan Sosyal Birlik CSU’nun Genel Başkanı Horst Seehofer, çifte vatandaşlığa sıcak baktıkları sinyalini verdi.
‘’Kendime 18-23 yaşlarındaki gençlerin vatandaşlık haklarından birini seçmeye zorlanması ne kadar anlamlı diye soruyorum’’ şeklinde açıklama yapan Seehofer, bunun entegrasyona katkısı olmadığını düşündüğünü de belirtti. Seehofer’in bu sözleri sadece CDU değil kendi parti çevresinden de tepkilere neden oldu. Hristiyan Sosyal Birlik Partisi, Sosyal Demokrat ve Yeşiller vatandaşlık yasasını hazırlarken çifte vatandaşlığa imza kampanyası açarak karşı çıkmıştı. Siyasi uzmanların bir kısmı, SPD’nin çifte vatandaşlık talebine koalisyon pazarlıklarında en kolay vazgeçilecek ama koz olarak kullanılabilecek bir konu gözüyle bakıyor.
YENİ BİR BAKANLIK OLABİLİR
AB özellikle Euro politikasını tamamen kendi yürüten Başbakan Angela Merkel için maliye bakanının kendi partisinden olması çok önemli. Ayrıca maliye bakanının bütçe kararlarını veto etme hakkı olduğu gibi Euro ile ilgili bütün kararlarda pazarlık etme yetkisi de var. Almanya’da bazı istisnaların dışında, ki 2005 yılındaki seçim de bu istisnalara dahil, kilit konumdaki maliye bakanlığını hükümeti kuran parti üstleniyor.
Sosyal demokratlar bu bakanlıkta başta direttiler ancak, kulislerde konuşulan, vazgeçmeye meyillendikleri, maliye yerine bütçesi milyarlarca Euro arttırılacak olan ulaştırma bakanlığını üstlenmeyi planladıkları yönünde. SPD’nin yedi hatta sekiz bakanlığa talip olduğu da konuşuluyor. Çünkü muhafazakarların daha önce koalisyon kurdukları liberaller SPD’den çok daha az oy aldıkları halde beş bakanlığı üstlenmişlerdi.
Bakanların sayısının arttırılması da tartışma konusu. Sosyal demokratlar arasında enerji ya da entegrasyon bakanlıklarının adı geçiyor. SPD Genel Başkan Yardımcısı Türkiye kökenli Aydan Özoğuz, die Welt gazetesine göç politikasının hiç olmazsa bir bölümünün içişleri bakanlığından alınması gerektiğini söyledi. Seçimin ardından bir grup aydın da bir entegrasyon bakanlığı oluşturulması için imza kampanyası başlattılar.
Entegrasyon bakanlığı için SPD Lideri Peer Steinbrück’ün gölge kabinesine seçtiği Prof. Dr. Yasemin Karakaşoğlu’nun ismi geçiyor. Karakaşoğlu WDR Köln Radyosu’na verdiği demeçte, böyle bir teklif gelmediği, ancak gelirse düşüneceğini söyledi. Almanya’da dışişleri bakanlığı maliyeden sonra ikinci önemli bakanlık. Bugüne kadarki koalisyon hükümetlerinde dışişleri seçimden ikinci çıkan partiye devredildi. Bu durumda dışişleri bakanlığını SPD’nin üstlenmesi olası.
AB LİDERİ OLMAYA DEVAM EDECEK
Bu güne kadar yapılan koalisyon pazarlığında dış ve güvenlik politikasına sıkça değinildi. Muhafazakarların Alman ordusunun başka ülkelerde üstlenmesi konusunda meclisin bağlayıcılığını azaltmak istemesi dikkat çekici. Ancak eski dışişleri bakanı sosyal demokrat Frank-Walter Steinmeier, böyle bir değişikliğe gerek olmadığı fikrini savunuyor.
1994 yılında Federal Anayasa Mahkemesi Alman silahlı kuvvetlerinin başka ülkelerde üslenmesine izin vermiş ama bu kararı Federal Meclis’e bırakmıştı. Önemli bir tartışmalı konu da Almanya’nın silah ihracatı. Sosyal demokratlar Almanya’nın insan ihlalleri olan ülkelere silah satmasına olumlu yaklaşmıyorlar. Bu nedenle ihracat konusunun sadece gizli toplanan ve yılda bir rapor vererek milletvekillerini ve kamuoyunu bilgilendiren Federal Meclis Güvenlik Konseyi’ne bırakılmamasını istiyor. Avrupa politikası da muhafazakar ve sosyal demokratların kendilerinden ödün vermesini gerektiren ayrılıklar içeriyor.
SPD, Avrupa’nın mültecilere değil asıl mali spekülatörlere karşı duvar örmesini savunuyor. Bu bağlamda para transfer vergisi konusunda uzlaştılar ama borçların geri ödenmesi konusunda hala tartışıyorlar. AB’ye üye 10 ülkede borsa işlem vergisi konusunda anlaşılmış ancak Avrupa çapındaki tartışmalar sekteye uğramıştı. Euro politikası konusunda fazla tartışmadan Başbakan Merkel’in siyasetine uyum sağlayan sosyal demokratların, sosyal fon önerisinde ne kadar direteceği merak konusu. Koalisyon pazarlıklarından anlaşıldığı üzere Almanya önümüzdeki dört yıl da lokomotifi olmaya, daha fazla kalkınma, yenilik ve istihdam talep etmekte kararlı.
ENERJİ DEVRİMİ UZAK
Muhafazakar ve sosyal demokratların en kolay anlaştıkları konu aynı işi yapan kadın ve erkeklerin eşit ücret alabilmesi. Ayrıca iki parti de kadınların daha fazla yönetici kadrosuna getirilmesi için desteklenmesini öngören bir yasa hazırlamak niyetinde. Ancak aile politikasında anlaşmaya varmaları gereken daha pek çok nokta var.
Enerji politikası da daha az iddialı ve tartışmalı bir alan. Almanya on yıllardır ‘’ Enerji Devrimi’’ başlığı altında çevrecilikte, yenilenebilen enerji pazarının büyümesini istiyor ve kömür santralleri için yeni bir uygulama getirilmesine karşı çıkıyor. Enerji politikasında en kritik nokta bu konudan kimin sorumlu olacağı.
BÜYÜK KOALİSYON KÜÇÜK MUHALEFET
22 Eylül’deki seçim sonuçları ilginç bir tartışmayı da başlattı. Büyük koalisyon kurulursa, mecliste bazı hakları otomatik olarak elinden alınmış küçük bir muhalefet olacak. Muhalefet partilerinin sandalye sayısı şu durumda 631’de 127. Yani meclisin ancak beşte biri muhalefet milletvekillerinden oluşuyor. Bu durumda muhalefet partileri, Federal Meclis’de bir araştırma komisyonu kurulmasını ya da bazı yasa tasarılarının Anayasa Mahkemesi’ne götürülmesi için gerekli çoğunluğa sahip olamıyor.
Muhalefetin elinde kontrol aracı olarak sadece büyük ve küçük soru önergesi sunma ve bazı konuları meclisin gündemine getirme hakkı kalıyor. Pek çok uzmana göre bu, Almanya’da demokratik parlamenter sistemi tehlikeye sokacak bir durum. Sol Parti’nin Meclis Grup Başkanı Gregor Gysi, meclis başkanına bir mektup yazarak endişelerini dile getirdi. Küçük muhalefetin sonuçlarından endişelenen sadece muhalefet partileri değil, muhafazakar ve sosyal demokratlar da bu konuda kaygılı.
Gysi, çözüm önerisi olarak muhalefete yüzde 25’lik çoğunluk gerektirmeden bazı hakların tanınmasını ve anayasal bir değişikliğe gidilmesini talep etti. Yeşiller de kısmen bu taleplere katılıyor. Alman anayasa hukukçuları, benzeri az ve ancak eyalet meclislerinde yaşanan durum için harıl harıl çare arıyor.
SON VİDEO HABER
Haber Ara