Dolar

34,9440

Euro

36,6106

Altın

3.015,82

Bist

9.992,76

Haşim Kılıç: İnsanın inanması ve inandığı gibi yaşaması temel hak ve özgürlüktür

Anayasa Mahkemesi Başkanı Kılıç, Muş Alparslan Üniversitesi (MŞÜ) tarafından Türkiye Buluşmaları kapsamında, Prof. Dr. Sebahattin Zaim Konferans Salonunda düzenlenen "İnsan Onuru ve Anayasa" konulu konferansa konuşmacı olarak katıldı. Kılıç, kendisin

12 Yıl Önce Güncellendi

2013-09-27 15:42:51

Haşim Kılıç: İnsanın inanması ve inandığı gibi yaşaması temel hak ve özgürlüktür
Anayasa Mahkemesi Başkanı Kılıç, Muş Alparslan Üniversitesi (MŞÜ) tarafından Türkiye Buluşmaları kapsamında, Prof. Dr. Sebahattin Zaim Konferans Salonunda düzenlenen "İnsan Onuru ve Anayasa" konulu konferansa konuşmacı olarak katıldı. Kılıç, kendisine Anayasa'nın ne olduğu sorulduğunda, "Anasaya eşittir insan onuru" cevabını vereceğini belirterek, insan onurunun bu nedenle önemli olduğunu söyledi.

Yaradanın, insana bazı özellikler verdiğini vurgulayan Kılıç, insana verilen özellikler incelendiğinde, insan onurunun da rahatlıkla görüleceğini ifade etti. Kainattaki her şeyin insana hizmet ettiğini anlatan Kılıç, şöyle konuştu: "Eşrefi mahluk, yani şerefli insan. Buna bazen şeref, bazen haysiyet, bazen de onur diyoruz. İşte insan böyle yaratıldığı için kainatın en şereflisi olarak ilan edildi. Kainatta her şey insana hizmet ediyor, ona hizmet etmeyen hiçbir şey yok. Dolayısıyla onur doğuştan gelen bir özelliktir ve insanı insan yapanda budur.
Anayasal bazda insan onurunun tahlili yapılmıştır ve ortaya temel hak ve özgürlükler çıkmıştır. Ayrıca ortaya adalet ve barış da çıkıyor. İşte bütün bunları toparlayınca insanoğlunu ele alabilirsiniz. İnsanın düşünmesi ve düşündüğünü ifade etmesi, insanın inanması ve inandığı gibi yaşaması temel hak ve özgürlüktür. Bu temel hak ve özgürlükler konusunda meydana gelebilecek ihlalleri, biz insanlık onurunun ihlali olarak değerlendiriyoruz. Eğer bir insanın inandığını yaşamasını engelliyorsanız o insanın onurunu zedeliyorsunuzdur."

TBMM ANAYASA HAZIRLAMA KOMİSYONU'NU ELEŞTİRDİ

Kılıç, TBMM Anayasa Hazırlama Komisyonu'nun çalışmalarını da eleştirerek, "Demokrasinin müzakere ve uzlaşma kültürü vardır. Biz bunları yaşatamıyoruz. Yaşatamadığımız için de diyalog kuramıyoruz. Diyalog kuramadığımız için de sorunlarımızı maalesef çözemiyoruz. İşte bu kin ve nefret kültürü karşısında demokrasi kültürünü geliştirmemiz lazım. Sorunları birbirimize anlatmamız lazım. Uzlaşmayabiliriz ama bu, bir arada yaşamamıza imkan verecektir, buna inanın. Anayasa komisyonundaki arkadaşlara soruyoruz, ne yapıyorsunuz? Herkes teklifini getiriyor, koyuyor. Tutmayan ya da birbirleri ile örtüşmeyen yerleri kırmızı ile geçiyorlar, 'anlaşamadık' diyorlar. Böyle bir anayasa görüşmesi olur mu? Eğer müzakere etmeyecekseniz, konuşmayacaksanız, ikinci ve üçüncü öneri koymayacaksanız, o zaman neden toplanıyorsunuz?" diye sordu.

Anayasa'yı hazırlayanların tek kırmızı çizgisinin 'insan onuru' olması gerektiğine dikkati çeken Kılıç, "Herkesin bir kırmızı çizgisi var, bekliyor. Birisi çıkacak ve bu iş akamete uğrayacak. Bu anlayış ile anayasa yapamayız, sizin hizmetinize sunamayız. Eğer kırmızı çizgi olacaksa bu da insan onurudur, başka hiçbir şey değil" ifadelerini kullandı.

Kılıç, Anayasa Mahkemesi'nin, ifade ve inanç özgürlüğü ile laikliğin tarifi, uygulanması gibi konularda verdiği kararlarla evrensel hukukun gereklerini yerine getiren bir anlayışla hizmet sunmaya başladığına işaret ederek, bu konudaki olumsuzlukların insan onuruna yapılan işkenceden ibaret olduğunu dile getirdi. 1990 yılında Anayasa Mahkemesi'ne seçildiği günden 2000 yılına kadar 19 partinin kapatılmasının altına imza attığını anlatan Kılıç, konuşmasına şöyle devam etti: "Kapatılmaması konusunda büyük şekilde oy kullandık tabii. Ama maalesef elimizde bulunan mevzuat, elimizde bulunan Anayasa ve yasalar bu sonuçla karşı karşıya kalmamızı ortaya çıkardı. Fakat 2000 yılından sonra baktığınızda Anayasa Mahkemesi'ne 14 kapatılma davası açıldı. Bunlardan sadece bir tanesi kapatılmakla sonuçlandı. O da biliyorsunuz Demokratik Toplum Partisi'ydi yanlış hatırlamıyorsam. O da terörle olan bağlantısından, terörle olan yakınlığından, terörle olan birlikteliğinden dolayı kapandı. Yoksa ifade özgürlüğünden dolayı değil.

Bundan sonra da Anayasa Mahkemesi artık o kadar çok ileri gitti ki bugün terörün içinde olan partilerin bile kapatılmasını artık göremez hale geldik. Bence de bundan sonra kapatılmaması gerekir ki demokratik organlarla, demokrasiyle ilgilerini kesmeyin. Bağlantıyı ve diyaloğu kesmeyelim. Bunlarla konuşarak, görüşerek belki bir uzlaşma imkanına varabiliriz. Bu sebeple Anayasa Mahkemesi artık bu değerlendirmeleri yaparken ifade özgürlüğündeki teröre, şiddete, cebire, zora ve baskıya bakıyor. Terörle olan bağlantısına bakıyor. Bunun dışındaki ifade özgürlüğü, düşünce özgürlüğü kapsamındaki konularla artık Anayasa Mahkemesi'nin bir kapatma kararı verme gibi ne bir niyeti var ne bu konuda mevzuatımız müsait. Çünkü Anayasa'da yapılan değişikliklerle de siyasi partilerin kapatılması artık son derece zorlaşmıştır."

"SİYASİ KÜLTÜRÜMÜZ BAŞKANLIK SİSTEMİNE ÇOK UYGUN GÖRÜNMÜYOR"

Konuşmasının ardından katılımcıların sorularını da cevaplayan Kılıç, başkanlık sistemiyle ilgili sorular üzerine şöyle dedi: "Başkınlık Sistemini başarmamız asla mümkün değil. Çünkü kesimler arasında, partiler arasında ya da çeşitli ideolojiler arasında inanılmaz bir keskinlik ve inanılmaz bir çatlak var. Bunları birbirlerine yaklaştırmanız mümkün değil. Yaklaştıramayınca da uzlaşmayı sağlayamazsınız. Mecliste uzlaşmayı sağlayamadığınızda Başkan'ın çalışması da zor. Bizim siyasi kültürümüz başkanlık sistemine çok uygun görünmüyor. Amerika'da bu sistem çalışıyor ama Amerika'da partiler arasında çok çatlak yok. Parlamenter bir sistemde cumhurbaşkanının yetkileri bu kadar çok olamaz. O kadar çok yetki var ki başkana yakın yetkilere sahip. Kişiselleştirmeden konuşuyorum ve Cumhurbaşkanlığı makamının yetkililerinin azaltılması gerektiği kanaatindeyim."

Kılıç, bir katılımcının, "Göreviniz süresince kamuya mal olmuş ve pişmanlık duyduğunuz karar var mı?" sorusuna da şu yanıtı verdi: "Anayasa Mahkemesi'ne ilk seçildiğim yıllarda bazı siyasi partilerin kapatılma davaları var. Sonradan çok büyük tövbe ettim. 1995'den sonra teröre bulaşmadığı sürece, herhangi bir ifadeyi söylemiş olmaktan dolayı hiçbir partinin kapatılması konusunda imza atmadım. Ama birkaç partinin kapatılması noktasında imzam var."

Haber Ara